16 Haziran 2011 Perşembe

Dijital oyun ve reklamlar

15 Haziran 2011’da Oyun konulu toplantı ile Webrazzi Gündem, 2’inci yılını da başarıyla bitirdi.

Webrazzi Gündem oturumlarının birinde, oyunlarda reklam tartışıldı. Oyuncuların oradan buradan çıkan reklamlara olumlu ilgi göstermedikleri, hatta bundan hoşlanmadıkları söylendi. Gelecekte reklam mecrası olarak kullanımının azalacağı iddia edildi.

“Oyunlarda reklamın azalacağı” söylemini yadırgadım. Arkadaşlar kızmasın, 3 yıl öncesinin “sosyal mecraları pazarlamacılara kaptırmayacağız” sloganı kadar yanlış buldum. Oyunları geliştiren yaratıcı beyinlerin daha iyi oyun yapmaya odaklandıklarını, ama kendi işlerini geliştirebilecek fırsatları görmediklerini düşündüm.

😉

Önce şunu belirteyim. Uzun bir zamandan beri dijital oyunlar ilgimi çekmiyor. Tetris ve mayın tarlası döneminden sonra dijital oyunlara ilgi duymadım. Yeğenlerim Erol ve Aydın sayesinde İstinye Park’taki oyun salonunda araba yarışlarını izledim, iskeletlerle savaşın heyecanını seyrettim, ama “keşke ben de oynasam” diye de düşünmedim.

 

Merakla, çocukları daha çok jeton harcatmaya yönelen kurguyu incelemeye çalıştım. Bir pazarlama profesyoneli ve akademisyeni olarak, benzer bir kurguyu sadakat programlarında nasıl oluşturabileceğimi düşündüm. Yani, oyun değil pazarlama fikri bağımlısıyım.

😛

Gelelim ana konuya…

Gelecekte oyunlarda reklamları daha az değil, aksine çok daha fazla göreceğimizi düşünüyorum. Üstelik damardan girecekler. Beyinde yer kapmaya çalışacaklar.

Şöyle düşünün.

  • NiKE marka ayakkabı giydiği zaman, daha fazla zıplayacak, daha iyi tekme atacak…
  • THE NORTH FACE marka zırh giydiği zaman, kılıç işlemeyecek…
  • VOLVO marka araç (araba demiyorum uzay aracı, tank, motosiklet veya her hangi bir araç) virajları daha hızlı alabilecek…
  • KALE SERAMİK kullanırsa, binası depreme veya silahlara daha  dayanıklı olacak…
  • JANSPORT çantasında çok sayıda silah taşıyabilecek…
  • GiLLETTE marka kılıcı, her maddeyi kesebilecek…
  • üstelik, logo yerleştirmesiyle bazılarında marka adını kullanmaya da gerek yok.

Yaratıcılığın üst sınırı yok. Ancak yasalar, oyunlara marka yerleştirmeyi engelleyebilir (Zamanla bunun da gerçekleşeceğini varsayıyorum) . Şu anda yapılmamasının nedeni yaratıcılık eksikliği değil, markayı oyun içine yerleştirmenin maliyetidir.

Yeni müşteri edinme maliyeti arttıkça ve çocukların para harcama yaşı azaldıkça, oyunların içinde markaları daha çok göreceğimiz kanaatindeyim.

İddia ediyorum. Oyun pazarı, yaratıcı yerleştirmeler sayesinde çok daha fazla para kazanır hale gelecek.

😉

19 Haziran 2011 tarihli EKLEME:

Selim Tuncer’in “Kötü haber, getireni mahveder!” isimli yazısı, simgelerin şuur altındaki işlevlerine kısaca dokunuyor.

O yazının altına şu yorumu yazdım.

Tam da beklediğim yazı geldi” diyebilirim. Dijital oyun üreticileri “Oyunlarda reklamın azalacağı” iddiasında bulunduklarında, aynı noktaları vurgulamak istemiştim. Sadece  yukarıdaki kadarını yazabildim. Şuur altına işleyecek logolar ile öyle güzel reklam yapılır ki…

Nike’ın logosu, savaşçının ayakkabısının arkasındaki kanatlarla uyum içinde olur. Üzerine Nike diye yazmaya gerek yok.

Arabanın logosu uzay aracında işe yarar.

Sonuçta reklam deyince aklına oyun sırasında açılan pop-up veya sanal dünyada bina / bill board gelenler, reklam azalacak sanabilir. Oysa çok fazla artacak.

😀

Etiketler: , , , , ,

Kategori: bilişim, pazarlama, yaşamın içinden

“Dijital oyun ve reklamlar” yazısına şu ana kadar 6 yorum yapılmış:

  1. Eleştirilerinize ve iddianıza kesinlikle katılıyorum! 😉 Oyunlar son derece hedefe yönelik kitlelere ulaşmak için bugünün dijital dünyasına ve nesline ulaşmak için muhteşem platformlar… Dünyada çok başarılı örnekleri mevcut. Maliyet yüksek görünse de hedefli kampanyaların geri dönüşleri düşünüldüğünde ve bunlara “akıllı” projelerin PR ve prestij değeri de eklendiğinde yapılan iş gerçekten anlamlı oluyor. Burada bence sorun, ister istemez oyun geliştiricilerin pazarlama disiplinine uzak olmaları… Bu uzaklık da doğal olarak, oyun geliştiricilerde “kutsal oyun deneyimine” zarar verecekleri endişesi ve önyargısı yaratıyor. Halbuki çok güzel örnekler, fırsatlar var. Geçen yılın sonlarında Digital Age Dergisinde de bu tip fırsatları anlatmıştım. İlgisini çekenler, yazının online versiyonuna Gamester Bolg’da http://j.mp/dO7q77 adresinden ulaşabilirler. Buralarda gerçekten de “oyun pazarı çok daha fazla kazanıyor”.

  2. Hocam bir önemli dipnot da ben eklemek istiyorum. Bu yılın EN BÜYÜK BÜTÇELİ ve EN ÇOK DİKKAT ÇEKEN oyunu olan CRYSIS 2’de buna yakın bir kaç demeyim gözlemledim. Sadece bu oyunda olmamakla birlikte bir çok oyunda “Gelecekten Haberler” vurgulanıyor. Bu oyunları oynayan herhangi bir girişimci genç, oyundaki hikayede varolan kurmaca kurumları ya da alanları dikkate alabilir. Örneğin CRYSIS 2’de Nanoteknoloji yardımıyla üretilen bir NanoSuit vardı. Askere ekstra güç veren, giysinin içine zor durumlarda ilaç pompalayarak askeri hayatta tutan ve yansıma yoluyla görünmezlik elde edilen bir teknoloji. Oyun ilk kez çıktığında ortada böyle bir şey yokken 2-3 yıl sonra ABD’de bu tarz teknoloji kullanan giysiler askeri fuarlarda gösterilmeye başlandı. Özetlemek gerekirse gelecekte ne trend olacaksa pahalı yatırıma sahip oyunlar artık onu bize önceden haber veriyor. Bir gün tüm girişimciler birer ProGamer olabilirler 🙂

  3. Blog yazısının devamı

  4. Bu yazınızın üzerinden 5 senden fazla geçmiş. Oyunlarda marka yerleştirme ne durumda bilmiyorum (ben de pek oynamıyorum) ama Google Adwords için inanılmaz bir kanal oldu. Elbette pop-up şeklinde oluyor reklamlar ama işin özü bu yazıda ön gördüğünüz şey gerçek oldu, özellikle mobil oyunlarda reklam aldı başını yürdü…

  5. Selim,

    Sosyal mecraların ilk günlerinde “Buraları dutluktu” havasında olan teknik kökenli arkadaşlar, “sosyal mecraları pazarlamacılara yedirmeyiz” iddiasındaydılar.

    Onlara bunun mümkün olmayacağını anlattığımızda, sosyal – linç etmeye kalkıştılar.

    Hani Temel mezar taşına şöyle yazılmasını istemiş:
    “Sağlamsın diyordunuz. Hani, n’oldu?”

  6. Emrah Özgören :
    9 Ocak 2022
    7:29 pm

    Gelişen teknoloji ile oyunlar gün geçtikçe daha etkileşimli olmaya başladı. İnsanlar oyun oynarken artık hikayeyi izlemiyor, yaşıyor. Bu sebeple büyük şirketlerin hepsi oyun stüdyosu kurmak veya filmlerini oyunlaştırmak derdinde. Nasıl Aston Martin, James Bond’un arabası olarak arzu nesnesi olmuşsa, ileride de oyun karakterinin giydikleri, kullandıkları arzu nesnesi olacak.

Yorum Yazın