20 Temmuz 2013 Cumartesi

Saatler ve yenilikler

Otellerde, resepsiyonun üzerindeki saatler.

saatler

Hemen hepsinin saniye kolu da var. Çoğunda dakikalar farklı.

Yıllar önce başlamış. Tıpkı şimdi gerekçesi bilinmeyen bir nöbet yeri gibi… Devam etmiş, ediyor. Pek de sorgulanmıyor.

Artık bunlar da dijital olmalı değil mi?

Bugünün “bilgi toplumu” bakış açısıyla, saatlerin işgal ettiği alanda daha çok bilgi verebilirsiniz. Üstelik, Tokyo’da Pazartesi günü saat 01.30 ise, İstanbul’da Pazar günü 19.30 veya Londra’da yine Pazar günü 17.30 olduğunu ilk bakışta gösterirsiniz.

Tokyo ile Londra arasında +4 değil, -8 saat olduğu da vurgulanır. O kadar yeri kapsayan ekranda, bu şehirlerin hava durumlarını da verebilirsiniz.

Dijital çağ, otellerin saatlerine de uğrasa iyi olur.

Eğer “Böylesi daha havalı” derseniz…  havalı görünmesi tamamen tasarım becerisine bağlı.

Etiketler: , , ,

Kategori: bilişim, yaşamın içinden

“Saatler ve yenilikler” yazısına şu ana kadar 3 yorum yapılmış:

  1. Beril Durmuş :
    20 Temmuz 2013
    10:25 am

    Sevgili Uğur abi,
    Bu yapıyı yıkmak pek mümkün değil zira artık otellerden sonra üniversitelerimize bile yapılanmış durumda (Bkz. Marmara Üniversitesi işletme Fakültesi). Hatta öğrenciler hangi saat diliminde derse gireceklerini karıştırır olmuşlar 🙂

  2. Bence burada iki önemli husus var;
    1- yenilikçilik
    2- değer kayması

    sizinde dediğiniz gibi bunları değiştirip daha yararlı hale getirilmeye çalışılması iyi sonuç verebilir.

    Değer kayması (ben uydurdum) ise tıpkı kolumuza takılan saatin artık gerekliliğini sorgulamak gibi.. o saat artık bir takı (aksasuar) ve lüx göstergesi haline dönüşmesi.. Herkeste artık telefon var bunlarda saat var. Dolayısıyla değer başka tarafa kayıyor.

    Burada esas olan işletmecinin vizyonu. Elindeki bu kozu nasıl kullanmak istediğiyle alakalı. Genç ve yeni nesil kafası varsa sizin dediğiniz şekilde dijital çağa ayak uydurması güzel olur. Ama diğer türlüsü de tercih meselesi tabiiki. Bana sorsanız dijitale geçilmesi derim.

  3. Bağımsız düşünebilen zihinler yenilikler üretebilir. Türkler bağımsız düşünmezler. Atamızdan miras kalan bu değeri hala ona tutkuyla sadık olanlar bile başaramamaktadır.

    Bir gözlük örneğin. Hala her yıl yeni modeller nasıl çıkabiliyor ? İki camı iki sapı var.
    Otomobil ayrı bir olay. 4 teker bir marka her 5 yılda bir yeniliyor kendisini ama bunu yaparken önceki modelinin avantajlarını bir adım öteye taşıyıp onu geliştiriyor.Bakın Mercedes SLS. Yenisine bakınca en eski modelinin tüm izlerini görebilirsiniz.
    Biz yeniliği yıkıp bambaşka birşey yapmak olarak algılıyoruz.

    Bakın dünyanın en basit ayakkabı üreticisinin yaptıkları.
    http://www.adamlaryapiyor.com/2013/07/16/kullerinden-dogan-converse/

    Bunu ben atölyemde yapabilirim ama ne kıymeti var ilk yapan olamadıktan sonra ?

Yorum Yazın