Fortune 500 Klişesi
Bu blogun okurları, mutlak doğru kavramlara ve klişe cümlelere [1] , [2] , [3] , [4] , [5] tepkimi bilirler. Üzerinde yıllardır çalıştığım “müşteri deneyimi” konusunda olsa bile klişelerin arkasını özellikle [5] sorgulamak isterim.
😉
Son zamanların gözde klişelerinden biri “Fortune 500 listesindeki şirketlerin yarısı, 16 sene sonra yok oluyor. Bunlar değişime uyum sağlayamadıkları için…”
ODTÜ İşletme’den mezun olduğumuzda (1981), Fortune 500 listesindeki şirketlerin ortalama ömrü 25 yıldı. Bize “Okuldan sonra ilk çalışacağınız şirket, siz emekli olurken büyük ihtimalle hayatta olmayacak” diye anlatırlardı. 2018’de ise 16 seneye inmişti. Okuduğum bir tahminde 2030’a gelindiğinde, Fortune 500 şirketlerinin ortalama ömrünün 10 sene olacağı yazılmıştı.
- İtiraf ediyorum. Bu klişeyi benim kullandığım da oldu.
🙁
“Peki, burada hata nerede?” diye soracak olursanız… Bu şirketlerin bir kısmı, gerçekten değişimi anlamadıkları için kayboluyor. Burası doğru… Ne var ki, bazıları da – gösterdikleri gelişme çok başarılı bulunduğu içn – büyük şirketler tarafından satın alınıyor.
DELL, geçen sene veri depolama şirketi EMC’yi 67 milyar dolara satın aldı. 2016’da ilk 120 içinde olan şirket şu anda DELL-EMC olarak geçiyor.
Müşteri geri bildirim pazarının dünya lideri Qualtrics, SAP tarafından 8 milyar dolara satın alındığında Forbes Cloud listesinde 7’inci sıradaydı.
Bu örneklerdeki kurumlar, ayrı bir marka olarak konumlandırmayı bırakıp ana şirketin bir parçası / bölümü (division) olarak anılmaya başlandıktan 2 – 3 sene sonra listeye bakıp “değişime uyum sağlamadığı için…” derseniz, yanılırsınız.
Ülkenin en başarılı web girişimleri Yemeksepeti ve Gittigidiyor’u satın alan kurumlar ismini değiştirseydi… “değişime uyum sağlayamadığı için…” mi diyecektiniz?
😉
Bir de ek bilgi:
Biz öğrenciyken M&A (şirket birleşmesi), finansman kitabında birkaç sayfalık konu idi. Bugün ise, yönetimiyle, finansmanıyla, ticari ve uluslararası hukuk ile… başlı başına uzmanlık konusu.
Bu nedenle, 28 sene öncesinden kalma “Fortune 500 listesindekilerin ortalama ömrü” klişesini bugün kullanacaksanız, çok sayıda dipnot vermeniz gerekir. Benden söylemesi.
.
Etiketler: Dell, EMC, Forbes, Fortune 500, girişim, M&A, Qualtrics, SAP, veri, webgirisim
Kategori: CEM, dijital dönüşüm
13 Ağustos 2019
6:15 pm
Hocam güzel bi noktayı belirtmişsiniz fakat diğer taraftan şunu da düşünmek gerektiğini düşünüyorum. Evet başarılı oldukları için satılmış olabilirler ama bu belkide ilerleyen süreçte bu başarıyı kendi başlarına daha fazla sürdüremeyecekleri için ya da klasman atlamak içinde yapılmış olabilir. Bu da aslında bu şirketlerin gelecekte mevcut yapılarıyla listede kalamayacaklarının göstergesi de olabilir.
13 Ağustos 2019
9:18 pm
Melih Güney,
Bu sorgulayıcı yorum için çok teşekkürler. Bloga yazarken ben de bunu düşündüm.
🙂
Şöyle bir sonuca vardım. Bu vesileyle tartışalım 🙂
Örneklere baktığımda ayrı “başarı” tanımları görüyorum.
.
– Gittigidiyor‘un başarısı konusunda https://ugurozmen.com/bilisim/kapiya-yakin-oturmak-2 örneğini vermek isterim. Dönemin büyük holdinglerinden biri “E-bay Türkiye’ye gelecek. Buraya gelince kimler var diye bakacak. O zaman geldiğinde gittigidiyor.com‘u değil de bizi alsın diye internet sitesi kuruyoruz.” demişti. Olmadı.
Gittigidiyor’a veya Yemeksepeti’ne veya EMC’ye veya Qualtrics’e “değişime uyum sağlayamadılar” diyebilir miyiz? [ana konu bu cümle]
.
– Diğer açıdan [haklı olduğunuz konu], EMC ve Qualtrics sektörel sınırlarının sonuna gelmişlerdi. Bağımsız kurumlar olarak daha ileri gidemezlerdi.
EMC bir bağımsız veri depolama şirketi olarak, Amazon veya Google’a mahkum olmak istemeyen kurumlar için en gözde yerdi. Yani uzun süre listede kalırdı.
Ortaklar açısından bakıldığında ise, “hissenin nakit paraya en hızlı dönüşmesi” için uygun zamandı.
.
Qualtrics de benzer bir cizgiye sahip. Müşteri geri bildirimi açısından hedeflere çoktan ulaşmıştı. Türkiye’de bile çok sayıda müşterisi vardı.
Bundan sonrası, müşterinin her anını izleyen entegre çözümler olabilirdi ki, o zaman dünya yazılım devleriyle rekabete girecekti. Üstelik tek sahibi olan bir kurum.
8 milyar dolar olunca HAYIR demedi elbette.
.
Ancak bu kurumların hiçbiri için “değişime ayak uyduramadı” diyemeyiz.
“Değişimi iyi anladılar ve zamanında çıktılar” dersek, daha doğru söylemiş oluruz..
😉
Bu da “Fortune 500 şirketlerinin ortalama ömrü” klişesinin yanlışlığını vurgular [hatta arttırır].
Ne dersiniz?
14 Ağustos 2019
9:06 pm
Fatmanur Erdogan
Cok basarili bir sirket neden satilir ki?!
Bunlari satin alanlar neden kendileri o dev yatirim butcelerini icerde gelistirmek icin kullanamaz ki?
– verdigin bu perspektif de dogru bir perspektif olmakla birlikte kanimca zayif sebeplerden biri. Zira ben bu konuyu 10 yildir suradaki sekilde ve burada anlatilmayan ve yazmaya su an usendigim baska sebeplerle anlatiyorum
Tabii olayi sadece teknolojiye baglayan aciklamalarin en sig olani oldugunu aoylemeden gecemeyeceim.
https://youtu.be/Tm4hNlWWa_8
.
Uğur Özmen
Fatmanur Erdogan Madde madde inceleyelim:
– Cok basarili bir sirket neden satilir ki?
Yanıt: Başarılı olduğu için. İşini iyi yaptığı için. Bilançoda olandan daha fazla katma değer sunduğu için. Ortaklar, artık başka konularla uğraşmak istediği için. Sunduğu müşteri deneyimi ile değer ürettiği için. Tek başına büyüyeceği sınırlara ulaştığı için. (Bunlar ilk aklıma gelnler)
– Bunlari satin alanlar neden kendileri o dev yatirim butcelerini icerde gelistirmek icin kullanamaz ki? Bugünün doğru bakış açısı “her şeyi ben yaparım” değil, “en iyi yapan ile birlikte ne yapabilirim” diye düşünmek. Konuşmada bahsettiğin “katılımcı – paylaşımcı” anlayışın kurumların yöneticilerinde de olması 😉
Bu arada, TR girişimcisi henüz o düzeyde değil. Onlar hep “ben yaparım, başkalarıyla anlaşmam” diyorlar.
https://ugurozmen.com/…/bilisim-donemi-ve-turk-girisimci
Ancak, “olayi sadece teknolojiye baglayan aciklamalarin en sig olani oldugunu aoylemeden gecemeyeceğim” cümlesini anlamadım. Yazıda veya yorumlarda bu konuda bir iddia mı var?.
Ek olarak https://ugurozmen.com/dijital-donusum/fortune-500-2 bu klişeyi iyice tartışmaya açıyor.
16 Ağustos 2019
8:59 pm
Fatmanur Erdoğan
Bu bakis acisinin konuyla iliskisinin zayif oldugu kanaatindeyim.
Ozellikle de ikinci noktadaki yorumunla cok ayrisiyoruz. Her ne kadar yazdiginin dogrulugu olsa da, buradaki nokta kanimca baska – temelde korumacilarin kurumlari doldurmus olmasinin getirdigi korluk aslinda… ve bu bana gore donemin en ciddi sorunudur.
son paragraf ise “olayi teknolojiye baglayan aciklamalarin” kisminda senin aciklamalarindan degil genelde uzmanlarin salt konuyu teknolojiye baglamasindan bahsediyordum, ama “aciklamalarin” yazinca sanki senin yazindaki bir aciklamaymis gibi durmus 🙂
https://www.ippaworld.com/korumacilar-ve-ilerlemeciler-vol-2/
.
Uğur Özmen
Maalesef “korumacilarin kurumlari doldurmus olmasinin getirdigi korluk” cümlesine hiç katılmıyorum.
İçeride geliştirme yaparak aynı düzeye gelinmesi, belki yıllar alır, çoğunlukla imkansızdır.
“Biz kendimiz yaparız” konusunu daha önce defalarca tartıştık. 1940’ların sanayi modeline dönmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.
.