Biliyor da konuşuyor
Yılda 2 – 3 kez bir haftalığına Marmaris’e gideriz. Her gittiğimizde de bir akşam Binay Cafe’de yeriz. Başka yerde nadiren akşam muhabbeti yaparız.
Yani, Binay Cafe’nin sadık müşterisiyiz ama sadece yılda 2 – 3 kere gidiyoruz.
Yine o akşamlardan birinde… Tatil bölgesi için erken sayılacak bir saatte 19.00 gibi gittik. Daha güneş batmamıştı. İlk 2 masa boştu ama üzerinde REZERVE yazılıydı. Sonraki birkaç masa doluydu. Sonra yine REZERVE olan bir boş masa… Ondan da sonrakine oturduk.
“Biz hemen yeyip kalkacağız. Muhtemelen en baştaki masaların müşterileri biz gidene kadar gelemez” diye aramızda konuştuk ama “oraya oturalım” diye ısrar etmedik.
Bizden hemen sonra tek çocuklu bir aile geldi. Adam yüksek sesle söylenmeye başladı. “Rezerve ne demek? Erken gelen otursun. Böyle yapınca sadık müşterisini kaybeder. Bir daha gelmem buraya” (Son cümle bazı çağrışımlar yaptı mı? 😛 )
Karısı kısık bir sesle, “Şimdi de kalkıp başka yere gidebiliriz” dedi. Ama adam ilgi çekmek istiyordu. Cafe’nin sahibesi gelince aynı cümleleri tekrarladı.
Ben özellikle “Rezerve yaparsan sadık müşterilerini kaybedersin” kısmına takıldım.
Karısı kısık sesle “Tamam. Başka yere gidelim” deyip duruyordu. Bizimki üsteledi “Biliyorum da konuşuyorum” (Bu cümle de çağrışım yaptı mı? 😛 )
Kendimi tuttum. Sormadım. “Beyefendi, anladığım kadarıyla bu konuyu iyi biliyorsunuz. Sadakat projeleri konusunda uzman mısınız? Hangi verilerden yola çıkarak rezervasyon sistemi kalkınca daha çok sadık müşteri geleceği fikrine kapıldınız? Buraya gelenler, ön masa için mi, yoksa Binay Cafe’de akşam yemeği için mi geliyor? Madem buranın sadık müşterisisiniz, neden gelmeden önce yer ayırtmadınız? Sadık müşterisi olduğunuzu söylediğiniz bu yerin telefon numarasını bile almamış olabilir misiniz? Bu masayı beğenmiyorsanız, neden başka bir lokantaya gitmek yerine burada ısrar ediyorsunuz? Zaten sadakat dediğimiz de bu değil mi?”
Sormadım ama kendimce epey fikir jimnastiği yaptım. Bana yaradı.
🙂
Bir de… Tatilin sonuna kadar, ne zaman saçmalarsam “Biliyorum da konuşuyorum” diye ekledim.
😛
Etiketler: Binay Cafe, müşteri sadakati, rezervasyon, sadakat
18 Temmuz 2013
9:57 am
Hocam peki sonuç noldu, sadik müşteriye o masayı verdiler mi?
18 Temmuz 2013
2:23 pm
Hocam iyi tatiller,
mekanda boş masa varken ,insan niye”Rezerve” yazılı masaya oturmak ister? Bu davranış hakkında yorumunuz var mı? İnsanoğlu yoksa hep reklam ve pazarlama peşinde mi?
18 Temmuz 2013
3:16 pm
Çok saçma bir yazı olmuş.
19 Temmuz 2013
7:47 am
Bedir,
Seni rahatsız eden kısmı neresi?
– “Bir daha gelmem buraya” ve “Biliyorum da konuşuyorum” cümlelerinin çağrışımları mı?
– Sadakat projeleri hakkında hiç bir şey bilmeyen birinin konuşmaları mı?
– Zaten bilen insanlar gerekçeleri anlatarak ikna etmeye çalışırken, gerekçesi olmayanların “Biliyorum da konuşuyorum” demesi mi?
– Yoksa sen de “biliyorsun da mı yazıyorsun”
😛
Merak ettim şimdi.
19 Temmuz 2013
7:51 am
Okan,
En öndeki iki boş masadan birine oturttular. Ama biz giderken
1 – Aile masada oturuyordu. Demek ki “biz gidene kadar rezervasyon yapanlar zaten gelemez” önermesi doğru değildi.
2 – Adamın yüzü yine limon satıyordu. Demek ki “sorunu masayla / yerle değil kendisiyle” diye düşündüm.
🙁
19 Temmuz 2013
8:00 am
İsmail,
Bazı lokantalara gidiş sebebi manzara veya ortamda görünmek oluyor. Şahane aşçıları, olağanüstü yemekleri olmadan adam başı 200TL’den aşağı çıkılamayan yerler var. Burada arka masalarda oturanlar, sosyete dergilerinde çıkamıyorlar, manzara da göremiyorlar… Eee, boşu boşuna gelmiş (ve 200 TL / adam ödemiş) oluyorlar. Bu nedenle ısrar ediyorlar.
😉
Bazı lokantalar, “rezervasyon yapmadan gelirsen, iyi yerde oturamazsın” algısı yaratmak için birkaç iyi masayı rezerve ediyorlar. Sen yemeği yeyip kalkarken o masaların hâlâ boş kalması en azından rahatsız edici oluyor. (Böyle yerlerde rezervasyon yaptırmak yerine, bir daha gitmemeyi tercih ediyorum.)
😉
Bunlar dışındaki konularda ben de merak ediyorum. Mekana gitme sebebi yemek ise, nereye oturduğunun (bence de) pek önemi yok.
23 Temmuz 2013
3:51 pm
Uğur,
Beni rahatsız eden yazının diğer yazdıkların gibi olmayışı gerçeği. Biliyorum sen bildiğin için konuşuyorsun:)
Sadakat projeleri hakkında hiçbir şey bilmeyen insan, senin bana yazdığın cevaba göre de bu konuya uzak insandır. Bu konulara uzak insanlar da senin siteni takip etmezler. Ya müşterilerindir ya öğrencilerindir yahut konuya ilgi duyan kişilerdir.
O yüzden sıraladığın maddelerin hiçbirine uymuyor profilim. Diğer yazılarındaki dilini gözden geçirip bir de buna bakarsan anlayabilirsin.
24 Temmuz 2013
2:34 pm
Bu yazınızda katılmadığım noktalar var. Sanıyorum geçmişte yaşadığım tecrübelerden dolayı bazı noktalara katılamıyorum. Öncelikle Marmaris’e yaklaşık 20 yıldır gitmediğimi ve Binay Cafe’nin adımı bile duymadığımı belirteyim. Bu yüzden düşüncelerimi genel “REZERVE” ikonu çerçevesinde paylaşmak istiyorum. Önyargım olduğu için düşüncem Binay Cafe için yanlış olabilir. Olayı yaşamadığım için yine yanlış yorumluyor olabilirim.
Masaya konan ve genelde metal olan “REZERVE” tabelası bana oldum olası soğuk gelmiştir. Malesef tecrübe ile sabitleşen fikirlerim bana ‘bu masa rezerve filan değil kalantor ya da sık gelen bir müşteri gelirse bu masayı ona veririz diye masayı boş bırakmışlar’ diyor. Bunu düşünüyorum çünkü o tip masaların ben ve çevremdeki masalar kalkana kadar dolmadığını, gece boyu boş kaldığını veya böyle bir masaya rezervasyonum olmamasına rağmen ben ve ailemin yerleştirildiğini (aman diyeyim ben kalantorum filan demeye çalışmıyorum) çok defa görmüşümdür. Olumsuz bir müşteri tecrübesinin yer etmesi böyle birşey olsa gerek.
Aslında bunun çok kolay bir çözümü var. Mesela İzmir Urla’da balıkçılara giderseniz masalarda rezervasyon kartlarında Doktor X Bey, Avukat Y Hanım veya İsim Soyad /Hanım-Bey yazıldığını görürsünüz. Daha lüks bir restoranta giderseniz sizi karşılayan hanımefendinin-beyfendinin rezervasyon listesini zaten görme şansınız olur. Sanıyorum Binay Cafe ilk anlattığım tarza daha yakın.
Yazının genelini anlamakla birlikte yazıda bahsettiğiniz beyfendi acaba benim gibi tecrübeye sahip olabilir mi? O iki masadan birisinin ona verilmesini ne ile açıklayabiliriz?
29 Temmuz 2013
10:32 am
Başar,
Seni haklı bulduğum pek çok nokta var.
En öndeki iki – üç masayı daha çok CUKKA bırakacak bir KALANTOR gelme ihtimaline karşı hazır tutup, gecenin son saatlerine kadar boş bırakan lokantalara ben de kızıyorum. Hatta, daha sonra gelen bir “daha kalantor” için yeni yer yaratma telaşında olan üçüncü sınıf taşra pavyonu özentisinde bir lokanta olursa, “ne arıyorum burada” diye kendimi sorguluyorum. (Terketme öncesindeki en ciddi davranışım.)
Rezervasyon olduğunda üzerine ismin yazılmasının doğru yöntem olduğuna da katılıyorum.
🙂
Binay Cafe gibi yerlere yemeği veya tanıdığım için giderim. Yemeği için gidiyorsam, nerede oturduğum ilk tercih sebebim olmaz. Şansıma iyi yer gelirse ne iyi; gelmezse yine günün / gecenin tadını çıkarmaya bakarım.
Vitrinde olmak pek tercih ettiğim yöntem değildir. Vitrinde diyorum, Marmaris’teki kafeler / lokantalar için deniz en yakın olmak demek “manzara şahane” veya “deniz ayaklarının altında” anlamına gelmez. Yürüyen insan seline en yakın olmak, ilk bakışta görülecek kişi(ler) arasına olmak anlamına gelir. (O da diğer beyfendinin tercihi olabilir.)
🙂
Bir deee….
Eğer manzarası için bir yere gideceksem, mutlaka manzarayı garantiye almaya çalışırım. Bunu da erken giderek değil, önceden rezervasyon yaptırarak garantilerim.
Eğer rezervasyon sırasında ilk 2 masadan biri için söz almışsam ve 3’üncü veya 4’üncü masa teklif edilmişse… Muhtemelen mekanı terkederim. Hiç de oradakilerle tartışmam. Ne de olsa, tartıştığın yerde yememelisin. http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/kendine-kotuluk-etmek
🙂
Gelecek sefere dikkat edeceğim. Binay cafe “kalantor rezervasyonu” mu yapıyor, müşteri rezervasyonu mu?
29 Temmuz 2013
10:37 am
Bedir,
1500 küsür yazının en az 500 tanesinde dilim böyle. Diğer yazıların hangilerini gereksiz bulduğunu da açıklarsan çok sevinirim.