22 Eylül 2023 Cuma

CRM ne işe yarıyor ki? – 2

Dün, CRM ne işe yarıyor ki diyenlere yanıt vermek için başladığım yazı “Türkiye’de CRM’in Tarihi” konusuna evrilmişti. “Neden birçok kurumda CRM deyince akla satışçıların nefret ettiği platform geldiğini” açıklamaya yer ve zaman kalmamıştı.

Bugün kaldığımız yerden devam edeceğiz.

😉

Ben de “birçok B2B (burada B2B oldukça önemli ve ayrıştırıcı) kurumda CRM deyince akla satışçıların nefret ettiği platform geldiğini” biliyorum. Bu nedenle, İstanbul Bilgi Üniversitesi – MBA programına katılan B2B kökenliler, eğer benimle bitirme tezi yapmak isterlerse onları temas noktası ekranları tasarlamaya yönlendiriyorum.

Özellikle üst veya orta-üst yönetim düzeyinde olanlar, bitirme tezi sonrasında (eğer hayata geçirirlerse) çalıştıkları kurumda farklılık yaratıldığını söylüyorlar. Yazının sonunda, bunlara ilişkin bağlantılar var.

CRM’in amaçlarından biri, müşteriyi temas noktasının (satışçının, şubenin, bayinin, acentenin) müşterisi olmaktan çıkarıp markanın müşterisi yapmaktır. Müşteriyle temas eden noktadakilerin iyi ilişkisi, müşteriyi kurumun veya markanın müşterisi olmaktan çıkarır. Bayi veya acente veya satışçı başka bir kuruma geçtiğinde müşteriyi de götürür. 20 – 25 sene önceye kadar, bazı B2B sektörlerde satışçılar transfer ücreti ile iş değiştirirlerdi.

Şurada, “insan ürünün veya markanın değil, yaşadığı deneyimin müşterisi olur” konusunda yazıların bağlantıları var.

Müşterinin sahibi olmak, çok önemli bir CRM kavramıdır. Önceki yazıda vurguladığım gibi, satış gücü otomasyonunun öne çıkma nedeni de müşteri sahipliğidir.

Bir çoğunuz bilmiyordur. Perakende bankacılık başlamadan (1988’den) önce, şube müdürleri en görünür yerde (yani vitrinde) otururlardı. Onlar arkaya çekildiğinde olaylar çıktı.

Beymen’e, Vakko’ya, Yeni Karamürsel’e gittiğinizde mağaza müdürünü vitrinde görüyor musunuz? Bundan sonra bankamızda da şube tasarımı böyle olacak” denildiğinde “bizi itibarsızlaştırıyorsunuz” diyerek öfkelen, bağıran hatta hüngür hüngür ağlayan 40-50 yaşlarında çok sayıda (çoğunluğu erkek) müdür görmüşümdür.

CRM’in (aslında müşteri odaklılığın) sadece yazılım olmadığını, organizasyon yapısından hedeflere, şube tasarımından süreçlere kadar tüm kurumun altyapı ve kültürüyle bağlantılı olduğunu da bu arada kayda geçirelim.

Gelelim “CRM deyince akla satışçıların nefret ettiği platform gelmesi” konusuna.

Aşağıda 3 tane örnek senaryo var. Bunların hepsi (hatta çok daha fazlası) gerçekleşti. Buraya aktarırken sadece bazı uyarlamalar yaptım.

Konuşmalarda U = Uğur (ben); B = B2B yönetici

======

B – CRM’den nefret ediyoruz.

U – Neden?

B – Müşteriyle yaptığımız görüşme 1-1.5 saat sürüyor. Bu görüşmeyi sisteme layıkıyla girmek 2.5-3 saatimizi alıyor. Hiçbir satışçı sisteme girmek istemiyor.

U – Anladım. Peki siz, görüşmelerin sisteme girilmesini zorunlu yapmadan önce satışçının deneyimini ayrıntılı olarak incelediniz mi?

B – Nasıl yani?

U – İyi satışçıların müşteri ziyareti öncesinde neler yaptıklarını, ziyarette neler konuştuklarını, bu sırada kara kaplı defterlerine ne yazdıklarını, görüşme sonrasında o defterdeki notları nasıl ve nerede kullandıklarını, müşteri telefonla aradığında veya onlar müşteriyle temas ettiklerinde ne yaptıklarını ve ne yazdıklarını, satış sonrası neleri takip ettiklerini … özetle onların hayatını incelediniz mi?

B – Biz (yöneticiler) satıştan geldik. Onların hayatını biliriz.

U – Çok güzel. Öyleyse onların hayatını kolaylaştırmak için gerekli önlemleri almışsınızdır. Ziyaret sonrasında sisteme girmeleri için ilgili ekranlarda onlara has değişiklikler yapmış olmalısınız. Mesela… gereksiz bilgileri girmiyorlardır. Peki, neden ziyaret sonrası giriş yapmaları bu kadar uzun sürüyor?

 

O zaman baklayı ağızlarından çıkarırlar. Belki tasarruf yapmak için, belki de bilmediklerinden, ekran tasarımları konusunda hiç emek ve/veya zaman ve/veya para harcamamışlardır. Yazılımcının sattığını olduğu gibi (belki sadece Türkçeye çevirerek ve bazı kelimeleri kendi sektörlerine uydurarak) kullanıyorlardır.

Size “Biz piyasanın en iyi CRM ve/veya satış gücü otomasyonu yazılımını satın aldık, milyonlarca TL ödedik. Ama satışçılarımız onu kullanmıyor. Hâlâ kara kaplı deftere muhtaç kalıyoruz. CRM bir işe yaramıyor” derler. Yazılımın sihirli değnek olduğunu, entegrasyon bitince her derde çözüm bulacağını sanırlar. Kurumlarına uyarlamazlar.

Milyonlarca TL / US$ ödeyerek satın aldığı yazılımı kendi kurumuna uyarlamayanlar, sizden kişiselleştirilmiş iletişim ister. 😛

Aslında suçlu CRM değildir. Onları kandıran yazılım satıcısı ve/veya emek harcamak istemeyen yöneticilerdir.

=======

Bir diğer olay:

U – Müşteri odaklı veri ambarı oluşturdunuz mu?

B – Zaten bizim verileri tuttuğumuz bir sistemimiz var.

U – İşletim sistemlerindeki verilerden bahsetmiyorum. Ayrıca, bir müşteriye ait tüm bilgilerin bir araya getirildiği bir veri ambarınız var mı?

B – Ne gerek var ki? Müşterilerle ilgili tüm veriler, tek klik ile ekrana geliyor.

(20+ sene önce de müşteri odaklı veri ambarı sorduğumda IT yöneticileri bu yanıtı verirlerdi. Defalarca yayınlara konu oldu ama… Garp cephesinde yeni bir şey yok. Bazı kurumlarda ilerlemeyi geciktiren IT yöneticileri var, maalesef.)

U – Peki… Gelin bir örnek senaryo yaratalım. Varsayalım ki, B2B müşterinizin satın alma müdürü işinden ayrıldı. Bu olgu sizin sisteminize nasıl yansır?

B – Bunu öğrendiğinde veya ilk müşteri görüşmesinde, satışçımız yeni bilgileri girer. Eskisi ortadan kalkar.

U – Çok iyi… Gerçek hayatta satışçı ne yapar?

B – …

U – İyi bir satışçı, o satınalma müdürünün benzer bir işe girip girmeyeceğini bilir. İyi ilişkisini sürdürmek için işten ayrılanı arar, hal hatır sorar… değil mi?

B – Elbette…

U – Sisteminiz, isim ve telefon numarası değişikliği olduğunda satışçıya bu hatırlatmayı yapabiliyor mu?

B – Eeeee…. Hayır.

U – Bu durumda o satışçı, kara kaplı defteri bırakır mı?

 

Dikkat etmişseniz, konu yine satışçının deneyimini incelemek ve anlamakla ilgilidir. Verilerin doğru yerde ve zamanda kullanıcıya sunumu da, hem deneyime dayalı kültürün hem de teknolojik altyapının bir parçası elbette.

======

Başka bir olay:

U – Satışçı bir B2B müşteriyle görüşmeye gittiğinde elinde hangi bilgilerin olmasını ister?

B – Müşterinin yöneticilerine ait isim-soyadı ve telefon numarası gibi bilgiler, siparişleri, sevkiyatları, varsa şikayetleri ve çözülüp çözülmediği, ödemeleri ve cari borcu ile bakiyesi…

U – Çok güzel tanımladınız. Artan / azalan siparişler, siparişlerin ve ödemelerin geçen dönem veya sene ile karşılaştırılması, gerektiğinde satışçıya uyarı mesajı gönderilmesi de var mı?

B – Onlar henüz yok.

U – Az önce bahsettiğiniz bilgilerin tamamını tek bir ekranda görebiliyor mu?

B – O kadar bilgi tek bir ekrana sığmaz ki.

U – Diyelim ki satışçınız internetin sorunlu olduğu bir yere gidecek. Bu durumda tableti de düzgün çalışmayacak. Yola çıkmadan önce bir veya iki sayfa ekran görüntüsünü kağıda bassa “yine sorunsuz halleder” diyebileceğiniz şekilde müşteri ekranı tasarladınız mı?

B – Hayır. Yazılımda ne geldiyse onu kullanıyoruz.

U – Bu durumda o satışçı, kara kaplı defteri bırakır mı?

Yine satışçının deneyiminin incelenip anlaşılmaması…

======

Siz en iyi satışçılarınızın tüm deneyimini çok ayrıntılı olarak incelememişsiniz, hangi davranışı, ne zaman ve ne amaçla yaptığını (kök nedenlerini) anlamamışsınız… Kullanıcılarla birlikte farklı amaçlar için farklı ekranlar tasarlamamışsınız ve onlar için hiç de kullanıcı dostu olmayan ekranlarda zaman harcamaya mahkum etmişsiniz, “emir demiri keser” diye davranıyorsunuz… Sonra da “sisteme girmiyorlar” veya “nefret ediyoruz” diye söyleniyorsunuz.

Malum biri gibi “Oh olsun” diyeceğim ama CRM adına üzülüyorum.

😉

Meraklısına:

  • Burada
    • Giriş paragrafında, ekran tasarımına dair ilkeler konusunda – her biri çok değerli bilgiler içeren – bağlantıları ve
    • Sonrasında CRM eğitimi ödevi olarak hazırlanmış ve birçok B2B kurum için esin kaynağı olabilecek müşteri bilgisi ekranı tasarımına ait çalışmayı,
  • Şurada B2B kurumlarda ekran tasarımının  işe alışmayı ne kadar kolaylaştırdığına dair C level bir içgörüyü

göreceksiniz.

Ekran tasarımıyla ilgili tüm yazıları ve diğer bildiklerimi bir araya getiren, tembellik edip yazamadığım kitabın bir bölümünü hazırlıyorum.

Bu konuyu gerçekten öğrenmek istiyorsanız, Meraklısına başlıklı son iki maddedeki bağlantılarla yetinmeyin. Yazı içinde geçen bağlantılara da (blog labirentinde kaybolmadan) göz atmayı unutmayın. Bu sitenin reklam geliri olmadığından, beklemediğiniz bir ürün / hizmet dayatması görmezsiniz ama bilgi birikiminiz artar. Pişman olmazsınız.

Etiketler: , , , , , , , , , ,

Kategori: CRM

“CRM ne işe yarıyor ki? – 2” yazısına şu ana kadar bir yorum yapılmış:

  1. Kerem Toprak – Account Manager @ SoftwareONE | AWS Certified Cloud Practitioner

    Konuyu “satış” kelimesi çevresinde dallandırıp budaklandırmak isterim izninizle 🙂 Geçenlerde yakın bir arkadaşıma “Sadece satıştan anlayan aslında hiç bir şeyden anlamıyordur” dedim. Nacizane düşüncem, bir çok satış müdürü satışçılığın bir meslek olmadığını bir ünvandan, bir işten ibaret olduğunu çoğu zaman unutuyor ve ekiplerini yanlış yönlendiriyor. Konunun müşteri verileri, satışçı psikolojisi ve karakterinden oluşan bir sentez olduğunun farkında değiller. Bu alanda istikrarsız bir kariyer yolculuğu olasıdır.Zira inişleri çıkışları çoktur piyasa koşullarına bağlı olarak. Satışçı olunmaz doğulur. Kazanılacak yetkinlikler sınırlıdır. En önemli şey tecrübedir ve karakterinizin bu mecraya uygun olup olmadığıdır. Bundan mütevellit, özellikle dijital dönüşümün sıcaklığını hissettiğimiz şu zamanda, satış alanının artık bilimsel çalışmayı da gerektirdiği noktalarda satışçılarla-veri arasındaki savaş başlıyor. Veriyi ambarsızlaştırma hali ortaya çıkıyor. Katma değerli satışçıyı tırım tırım aramakta kurumlar.
    İşte tam bu noktada “kurum kültürü” kavramı ortaya çıkıyor. O yüzdendir ki Akıllı CRM platformlarının şu dönemde satış ekiplerine benimsetmek deveye hendek atlatmak gibi.
    ======
    Ugur Ozmen

    Kerem Toprak
    Çok güzel noktaları vurgulamışsın.
    – Bence de satışçılık meslek değildir. (Aslında çoğunlukla farklı okullardan mezun – dolayısıyla farklı mesleklerden gelmiş kişilerdir).
    – Tecrübe ve karakter… Kesinlikle katılıyorum.
    – Teknoloji onların gerekliliğini çok sarsıyor. Kesinlikle EVET.

    Ya sayfalarca yazmak lazım, ya da kahve sohbeti. Bence ikincisini yapmalıyız.

    ======
    Kerem Toprak
    Ugur Ozmen Sayın hocam en müsait zamanınızda yer-zaman fark etmeksizin değerli sohbetinize iştirak etmeye hazırım.
    😉
    ======================================

    Engin AlanEntrepreneur, CRM & Digital Transformation Consultant

    Uğur Hocam konuyu ele aldığın için sağol.

    20 yıla yakındır CRM alanında çok farklı vakayı inceleme şansım oldu. Satışçıların özellikle CRM sistemini beslememe nedenleri çok farklılaşsa da, Türkiye gibi sosyolojik yapıda, öncelikle bir şeyi kayıt altına almak aslında sonradan yapılacak denetim için beyan oluşturmaktır.

    Ne yazık ki ölçülmekten, tartılmaktan korkan, yaptığı iş ile ilgili eleştiri almaktan çekinen büyük bir kitle var. Yöneticiler de ancak kriz anında masaya yumruğu vuran, ne yazık ki zaman içinde durumları izleyip geliştirecek eleştirileri sunmayıp, tüm öfkeyi kriz doğduğuna kusan bir yapıda. Hal böyle olunca, kayıt altına almak beyan sunmak, incelemeye konu gündem yaratmak olarak algılanıyor.

    Bu sorunu aşmanın ciddi bir kültürel hikaye olduğunu söyleyebilirim. Elbette kullanıcı deneyimi, uygulamaya harcanan vakit vb. unsurlar etkisiz değildir. Ancak geçmişte CRM sistemi almış ve kendine uygun geliştirmiş firmaların başarısızlıklarındaki sebepleri ortaya çıkarmaya gittiğimde, çoğu zaman saha çalışmasına gider, ekiplerle aynı ziyarete katılır, kutudan çıkan hali ile (out of box) bir CRM’i kullanır ve yarattığım farkı sergilerdim.

    Niyet kullanmak olur, kaygılar bir kenara bırakılırsa CRM faydayı en baştan sağlar.
    ======

    Ugur Ozmen

    Engin Alan
    Dediğin gibi, CRM’de başarı ve başarısızlığın en önemli nedeni, önce üst yöneticilerin, sonra da sahadakilerin kültürü.
    😉
    ===================================

    Erinç AşıcıoğluMarketing

    Tek bir deneyim doğru bir örneklem olmaz. Ancak, mantık kuralları dışındaki koşullar içinde düşük maliyetle yüksek verim almayı sağladığı kesin. Tabi bunun altında olumlu ve olumsuz bir çok kesişimde var.
    ======
    Ugur Ozmen

    Sevgili Erinç
    Dediğin gibi “ticari iş birimi” (business) çoğunlukla tek bir deneyime odaklanıyor. Benim tarafta ise… Blog’da 3 örnek verdim ama bende bu gibi onlarca deneyim var. Hatta bugün yine bu konu konuşuldu. “Yapanlar bunu nasıl yaptı” düşünülmüyor ve kendi başarısızlıkları (bilmemeleri, yüksek beklentileri, tembellikleri) yazılım ve donanıma atfediliyor.
    Hepsinin ortak özelliği, “satışçı deneyiminin en ince ayrıntısına kadar çıkarılMAması”. Satışçının ve satın alananın hayatını kolaylaştıracak süreçler ve ekranlar tasarlanmaması.

Yorum Yazın