Nasıl bir öğrenci…
Okul açılmak üzere…
Bildiğiniz gibi, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde CRM (Müşteri İlişkisi Yönetimi) dersi veriyorum. Geçen yılların öğrencilerinden ben de birşeyler öğrendim.
Bu nedenle, önümüzdeki dönem içinde dersimi almak isteyen öğrencileri baştan uyarmak istedim. Bazı (az sayıda da olsa) öğrencilerimden duyduklarım ışığında hazırladığım liste aşağıda…
Sevgili Öğrenciler,
Bunlardan birine bile “EVET, işte bu ben…” diyorsanız, CRM dersini önermiyorum.
Ben anlatmak için değil, öğretmek için okula gidiyorum. Siz de öğrenmek için oradaysanız… Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz…
😛
Etiketler: CRM, feed-back, müşteri ilişkisi, müşteri tecrübesi yönetimi
Kategori: CRM
11 Eylül 2009
7:25 am
Aklına ve emeğine sağlık Üstadım, yeni öğretim dönemi en gözüpek öğrencilerle çalışma şansın olması dileğiyle…
Sevgiler
11 Eylül 2009
2:52 pm
Hocam siz de biliyorsunuz ki bu yazdığınız ütopik, hayır diyenlerin en az 80%i içinden evet diyor en az birine, geri kalan 20%i de doğruyu söylemeyenler. Konu ders olduğu sürece öğrenci öğrencidir.
saygılarımla
11 Eylül 2009
5:37 pm
Sorun da bu zaten… MBA eğitimi alırken, kendini öğrenci olarak düşünmek. Ücret ödediği bir eğitimin, “iyi” değil de “kolay” olmasını istemek.
😛
Tıpkı, parasını ödediği bir filmin başlamadan bitmesini istemek gibi… (Benzetme için Tuğçe Esener’e teşekkürler.) Kupa maçına bilet alıp gitmemek – üstelik TV’den de seyretmemek – gibi…
Soran olursa, biletin koçanını gösterip, “ben maça gittim” demek gibi…
😉
Bugün, bir eski öğrencim ile uzun sohbet ettik. Tez konusu belirledik. İkimiz de şunu söyledik: “En büyük ödül, öğrenmektir”
😀
Bir işe başvurduğunuzda, “dersler önümüzden tren gibi geçti” mi demek istersiniz, “ben şunları biliyorum” demeyi mi?
Karar sizin.
11 Eylül 2009
6:03 pm
Bunlara evet diyenin de, hayır diyenin de diplomalarının ağırlığı aynı olabilir ama kariyerlerinin ağırlığı aynı olur mu?
‘Gerçekten iyi olmasını’ istemedikleri kariyerlerine bir kağıt parçasının ışık vereceğini zanneden ‘hayat öğrencileri’ elbet hakettiğini bulur bence…
Öğrenci “o hoca abartıyor, bu hocaya gidelim” der, öğretmen “öğrenci, işte üzerine gitmeyelim.” der. İkisi de birbirini hakeder. Öğrenmek isteyen için ne kadar zor olacağı farketmez, öğrenir, kalkar, yapar. İstemeyen başkasını suçlar, öğrenmez, oturur, konuşur, erteler…
Bence insan bugün neyse, yarın da odur.
11 Eylül 2009
8:17 pm
Keşke sizin gibi bir hocanın dersine girebilsem düşünüyorum böyle kelimeler kurabilirmiyim ? kurabilir miyim değil düşünebilir miyim ? sanmıyorum.
11 Eylül 2009
8:47 pm
Hem iyi hem kolay olsa tadından yenmez mba’ler. Profesyonel öğrenci olmaktan elini ayağını çekmiş bir üniversitedaşınız olarak iş hayatında öğrenip çevresini de gözetlemeyi hem iyi hem de kolay bir mba olarak değerlendiriyorum. Parasını ödediğim filmde arada bir de ücretsiz mısır patlağı ve kola ikram edilmesini arzu ederdim
12 Eylül 2009
8:45 am
İlginçtir ki, iş hayatında öğrenmeye meraklı olanlar, zaten MBA’de de öğrenmeyi tercih ediyorlar.
Parasını ödediğin filmde patlamış mısır ve kola… Benim bakış açıma göre, kuramsal öğrenmenin yanında, gerçek hayat uygulamalarından da söz ediyor olmalısın. CRM dersinde ne anlatıyorum da belirtim… Almak isteyene doyasıya veriyoruz.
😛
Osman’ın dediği gibi, 20’sinde ne ise, 40’ında da aynı oluyor insan… İşini ciddiye alan ve başarılı olanlar, MBA’de de öğrenmenin peşinde koşuyor.
Fark açılıyor, birileri şikayet ederken…
Bilgi’nin fark açmasına katkıda bulunmak da hoşuma gidiyor.
12 Eylül 2009
1:33 pm
Doğru yorumlamışsınız hocam, yapsam mı acaba dediğim dönemlerde incelediğimde farkettim ki büyük çoğunluğu bir para kazanma yolu, network genişletme ve cv’de bir ekstra etiket oluşturma çabası gibi geldi, anlamsız buldum. 4 yıllık lisans eğitiminizde pek birşey öğrenmediniz, bir de buradan devam edin yaklaşımı. Şu anki halime ve yapanlara baktığımda çok da yanılmadığımı düşünüyorum. Belki de yanılıyorumdur.
Farkı yaratanın ağırlıklı olarak kişinin kendisi gibi subjektif bir düşüncem var.
Saygılarımla
12 Eylül 2009
3:20 pm
Her koşulda farkı yaratan kişinin kendisi. Haklısın.
O zaman, MBA daha fazla fark katıyor.
🙂
Bana “MBA yapayım mı” diye soruyorlar. “Neden MBA yapmak istediğini” öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenmek ise, kesinlikle destekliyorum.
“Bir unvan olsun” diyenlere ise, başka yollar öneriyorum.
😛
Özetle, hakkını vererek MBA yapanların fark yarattığını gözlemliyorum.
24 Eylül 2009
10:52 am
Bu listedeki cümleler size uygunsa; buna rağmen MBA yapmak konusunda ısrarlıysanız, size engel olmayayım. Ama iş yaşamının ileri yıllarında eğitimi, okulu, hocaları suçlamayın.
26 Eylül 2009
9:32 am
İTÜ’de Mühendislik Yönetimi üzerine yüksek lisans yaptım. İş yaşantısında yeteri kadar piştikten sonra, MBA yapmayı da planlıyorum. Yukarıdaki yazılarda belirtildiği üzere, öğrenmek için gelen insanlar ile diploma için gelen insanlar arasındaki fark, gördüğü eğitim üzerine yapacağınız bir konuşma üzerine, çabucak ortaya çıkıyor. Ben söz konusu eğitimim için, iki sene boyunca büyük fedakarlıklarla hatrı sayılır miktarda bir para biriktirip bunu ortaya koymuştum. http://ugurozmen.com/is-hayati/mba-hakkinda yazısında benim de altını çizmek istediğim önemli bir nokta var: “MBA seçerken, okuldaki profesör sayısına değil, gerçek hayatta ne yaptıklarına bakmak gerekir”.
24 Nisan 2010
6:34 pm
CRM zorunlu ders değil. Bu dersi seçen arkadaşlar isteyerek alıyorlar. Zaten nasıl bir öğrenci istemediğimi önceden duyurdum.
11 Eylül 2010
6:25 am
Genişletilmiş baskı 🙂