Web iki buçuk
Kullanıcıların içerik ürettiği dönemi Web 2.0 diye adlandırmışlardı.
Giderek kullanıcının kendisi için anlamlı içeriğin gösterilmesini sağlamaya da Web 3.0 denildi. Web 3.0 döneminde ne olacağı üzerine akıl uçurtan nice sunumlar izledik.
Bu yazı ile (ki “Internet CRM’in kollarına koşuyor” isimli yazımın devamıdır) Web 2.0 ile 3.0 arasında ne olacağı konusunda iddialarımı, kehanetlerimi sıralayacağım.
Zaten Sets Turan da bu ara dönem için endişelerini yazdı.
🙂
Müşteriye en anlamlı içeriği sunmadan (yani Web 3.0‘dan) önce onu tanımak gerek.
Kimdir bu müşteri? Evli midir? Çocuklu mudur? Çocukları kaç yaşındadır? Ne gibi hevesleri, beklentileri vardır?… Sorular bitmez… Tanımanın sonu yok.
- Bu kavrama “müşteride derinleşme” diyorlar ama söylerken bana bile komik geliyor. Aklım fesat galiba…
Satın alınanları incelemek kolay. “Bunu alan şunu da aldı” zaten yapılıyor. Ancak hepimiz biliyoruz ki, satın aldıklarımız cüzdanımız ile sınırlı. Aslında heveslerimiz, tercihlerimiz, özlemlerimiz, çevremiz, vb… bilinmeden bizi gerçekten tanımak imkansız. (Tümden de dışlamayayım. Biraz fikir sahibi olunur… Ama hepsi o kadar…)
Baktığımız, daha fazla zaman ayırdığımız sayfalar – satın aldıklarımıza oranla – bizi daha iyi anlatıyor.
😛
Müşteriyi daha iyi tanımak için hangi sayfaya bakacağını bekleyecek miyiz? Elbette HAYIR.
Merak ettiğimiz sorunun yanıtını hemen öğrenmek için içerik geliştireceğiz.
“Hamile misiniz?” diye sormayacağız. “Hamile modasındaki yenilikler” yazısını koyacağız. İçinde “hangi aya kadar ne giyilebilir” diye ekleyerek, “kaç aylık hamile” olunduğunu da öğrenmeye çalışacağız.
“Başka çocuğunuz var mı?” diye sormak yerine de “Kardeşini kıskanıyor mu?” konulu bir yazı çıkacağız. Arada çocukların yaşlarını da bilmeyi amaçlayacağız.
“Çocukların cinsiyetleri ayrı mı?” sorusunu sormayıp “Odalarını ayırma zamanı” konusunda bilimsel makale ekleyeceğiz.
“Form doldurun” deyince hiç doldurmayacak (veya yanlış dolduracak) müşteriyi internette takip ederek vermeyi düşünmediği bilgileri alacağız.
😛
Özetle, neyi sormak / öğrenmek istiyorsanız, ona uygun içeriği sayfaya koymak zorunda kalacaksınız.
Herkes üretemeyeceği için içerik üretici kurumlar çıkacak. (Üniversitelere güveniyorum. Umarım güvenimi boşa çıkarmazlar.)
Ölçümlere yeni maddeler eklenecek. Hangi içeriğin ve/veya hangi başlığın daha doğru sonuç verdiği raporlanacak. Doğru sonuca ulaşma oranı, daha çok tıklanmasından önemli olacak. “Popüler yazıyoruz, daha çok tıklanıyor” diyerek reklam almak isteyenlere “Eeeee, sonuçta elde ne var?” diye sorulacak.
Dolayısıyla, yepyeni ücretlendirme yöntemleri ortaya çıkacak.
🙂
Web 2.0‘dan Web 3.0‘a giderken yolda karşılaşacaklarımız bunlar. Yani Web iki buçuk bu…
😉
Friendfeed’deki yorumlardan alıntılar:
Melih Cılga
Bir zamanların mottosu olan “içerik kraldır” sözünün yanına artık “diyalog kraldır” ifadesinin de eklendiğini herkes biliyor. Şimdi birkaç adım daha ilerisini tanımlamanın zamanı: Dijital pazarlama stratejilerine teorik düzlemde kafa yoranların şu sıralar üzerinde en çok tartıştığı anahtar kavramlar “engagement”, “relevancy” ve “context” olsa gerek sanırım. [“engagement / karşı tarafın gönüllü olarak sürece dahil olmasını sağlamak”, “relevancy / karşı tarafın ihtiyaçlarına uygun, konuyla ilgili ve doğru seçilmiş şeyler söyleyebilmek” ve “context / tüm bunları inandırıcı ve tutarlı bir bağlama oturtabilmek”] …
Şunu da unutmamak gerekiyor tabii: Tüketicilerin dijital temas noktalarındaki beklentisi, hali hazırda müşterisi oldukları markalarla sadece sanal sohbet yapmak değil, bilakis “özel müşteri muamelesi” görmek ve bu anlamda her türlü indirim, avantaj ya da ayrıcalıklı muameleye erişebilmek aslında.
Haliyle bu da CRM’in “yaşam boyu değer” yaklaşımıyla vaat ettiği nihai ilişki biçimden çok uzak bir şey değil. Dijital temas noktalarında ilginç ve eğlenceli içerik yoluyla “anlamlı diyalog” geliştirirken, markaların da özellikle sosyal medyayı bir tür “olabildiğince bireyselleştirilmiş CRM aracı” olarak kullanıp hem tüketici şikayetlerine gerçek zamanlı olarak çözüm getirmeye çalışmaları hem de özel fırsatlar, avantajlar sunarak, zaman içerisinde mevcut müşterilerin sadakat seviyesini, satın alma niyetlerini ya da başkalarına tavsiye etme ihtimallerini yükseltmeye çalışmaları, aslında hiç kimse için bir sürpriz değil.
🙂
Melih,
Veri toplamak için içerik bir araç olarak kullanılacak ve bu çalışma “içerik üreticileri” yaratacak diye iddia ediyorum. Dolayısıyla ajanslardan talep edilen kapsam, şimdikinden farklı olacak. Ölçüm kriterleri de değişecek.
😉
%100 katılıyorum, özellikle online reklamcılık teknolojilerindeki son gelişmeler bahsetmiş olduğunuz iddianın gerçekleşmesi yönündeki ilk belirtiler. (bkz. http://www.google.com/ads/innovations/#display )
🙂
İçeriği veri elde etmek amacıyla kullanmak gerçekten mantıklı. Ancak elindeki onca veriye rağmen müşterilerine çok anlamsız tekliflerle gelen bazı bankaları ve GSM şirketlerini düşündükçe, ellerinde daha fazla veri olduğu zaman yapacakları tekliflerin mantıksızlıkları beni şimdiden geriyor 🙂 Tabi içerik-veri ilişkisini doğru kullanacak birçok firma da olacaktır.
🙂
Sürekli olarak öne çıkarılan matematiksel varsayımlara, “eğer 10 milyon tıklanıyorsa iyidir” bağnazlığına güzel bir değinme olmuş. Sürekli olarak tıklanma ve görüntulenme oranları üzerinden gerçekleştirilen çalışmaların sonucunda ortaya çıkan kendi kendini yenileyen haber sitelerinden bana tıklarsaniz size indirim veririm rüşvetçiliğine bir çok şeyde köklü değisiklik olacak. Targeted marketing zaten olması gereken, kullanıcıyı rahatsız etmeden ona ihtiyacı olanları sunabilecek doğru yaklaşımken bunun yerine “erişebilecegi herkese erişsin, %1’i dönse kardır” mantalitesine ve rahatsız olan %99’u umursamayan yaklaşıma da veda edilecek.
Bir çok etkileşimli süreç başlayacak velhasıl gerek firmaları temsil eden ajanslar gerekse firmalar bunlara ne kadar hazır, ne kadar sürede hazır olabilir hala merak ediyor ve izlemeye devam ediyorum.
😉
Anlamlandırılma süreçlerinden çok sevdiğim bir örnek eklemek istedim bu güzel tartışmanın notlarına. Çok değerli bir konu, aklınıza sağlık hocam. Örnek
🙂
9 Nisan 2010
8:23 am
Katıldığım toplantılardan birinde Yahoo’nun danışmanlarından olan kadın, alışverişlerinde k.kartı kullanmadığından bahsetmişti. Nedeni ise CRM.
Bundan önce yollamışta olabilirim birde bu yazı var belki ilginizi çeker : http://meyvelitepe.typepad.com/meyvelitepe/2008/12/crme-kar%C5%9F%C4%B1-omuz-omuza.html
Sektörün profosyoneli olarak bu v.b. konulardaki düşüncelerinizi, bakış açınızı merak ediyorum desem.
9 Nisan 2010
9:37 am
İsmet Berkan’ın yazısını daha önce Friendfeed’de tartışmaya açmıştım.
🙂
O konudaki düşüncelerimi bu “Web 3.0 yolculuğunda” dizisinin gelecek yazılarında tartışmaya açacağım.
9 Nisan 2010
4:30 pm
Friendfeed’de güzel bir tartışma oldu.
🙂
Tartışmanın bir kısmını sonradan blog yazısı’nın içine taşıdım.
10 Nisan 2010
3:29 pm
Bu bilgiler alınırken kullanım amaçlarına göre ”Veri Tabanlı Pazarlama” kullanılacak anladığım kadarıyla ve ne çıkarsa çıksın müşteriyi memnun etme modası dahada artacak.
10 Nisan 2010
4:06 pm
İsmail,
Biraz kuramsal olacak ama, aksine… “Veri Tabanlı Pazarlama” ile gerçek CRM arasındaki fark anlaşılacak. Veri’yi taban yapsa bile, CRM’in bir ustalık gerektirdiği ortaya çıkacak. Analitik bilmenin CRM için yeterli olmayacağı öğrenilecek.
14 Nisan 2010
7:25 am
İsmail ile tartıştığımız konuda kısa bir yazı – http://ugurozmen.com/crm/veri-tabani-deyince
14 Nisan 2010
8:41 am
Özellikle yurtdışında performansa dayalı reklam modelleri populer ama ülkemizde bu tür hizmetler -yayıncı ve reklam veren bazında- populer değil. Bence bu tür sistemler ülkemizde 2-3 yıla kadar ancak oturabilir.
Bu birazda arz talep meselesi, ülkemizdeki yıllık online reklam pastası amerikadakinin 100 de biri kadar olunca haliyle çarkta yavaş dönüyor.
17 Nisan 2010
8:18 am
Web 2½, ajanlıktan stratejik ortak olmaya götüren büyük fırsatlara gebe… (Web 2½ serisi devam edecek…)
16 Eylül 2010
7:30 am
Web 3.0 konuşmaya başladık. Hız çok daha önemli oluyor. Veriyi alıp değerlendirmek, işlemek, modellemek ve sonuçlara göre karar vermek için süreler 2 tıklama arasındaki zaman düzeyine inecek. Dolayısıyla “veri ambarında analitik” (in database analytics) bir bilgi yönetimi standartı haline gelecek.
20 Eylül 2010
7:28 pm
Şu yazılar, endişelerimi haklı kılıyor:
– http://friendfeed.com/mserdark/e1521970/kitlesel-bir-ruya-icinde-sanal-alem-m-serdar
– http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=1019785&Date=19.09.2010&CategoryID=117
21 Nisan 2015
8:11 am
Yıllardır “Web 2.0 aslında müşterilerin şirketlerden üstün olabileceği son dönemdir. Bunu kaybetmek için ısrarlı olmanızı anlamıyorum” diyorum.