3 Eylül 2017 Pazar

Dönüşüm ve Start-up İlişkisi

Dönüşüme Başlarken [1] , [2] dizisinin ikinci yazısının sonunda “Fırsat ve tehdit yaratabilecek girişim ve start-up’ları, daha tohum aşamasında öğrenmeye çalışabilirsiniz. (Bunu bir sonraki yazıya bırakalım)” demiştim. Bu yazıda, start-up dünyasıyla ilişkilerin yönetimi konusundaki önerilerimi sunacağım.

😉

Değişim veya dönüşüm arifesindeki kurumların yöneticilerine veya patronlarına “start-up’ları izlenmeleri ve kendi kurumlarını kaldıraçlama fırsatı olanlara yatırım yapmaları” söylendiğinde, belirsizlikten ürktükleri görülür.

İş ortakları ve sessizce büyüyen tehlikeler konuşulduğunda, geleneksel kurumların yöneticileri – fevkalade haklı olarak – şu soruyu soruyorlar: Her yıl onlarca sayıda girişim ortaya çıkıyor. Bunlarının çoğunun fikirleri (ilk bakışta) “disruptive” görünüyor. Bol miktarda kopya fikir de var. Birkaç yıl geçmeden bu girişimlerin yarıdan çoğu ortadan siliniyor. Hatta, büyük yatırım almış olanların bile kaybolduğunu gözlemliyoruz. Bu durumda neyi ciddiye alacağımıza nasıl karar vereceğiz?

Yüzbinlerce müşterisi varken ve milyonlarca TL yatırım almışken bir anda kapanan girişimlerin [a] , [b] olması, işbirliği veya yatırım düşünen yöneticilerin çekinmesini sağlıyor.

🙁

Bence, yapılması gereken şu:

1 – Zaman ayırabildiğiniz kadar fazla girişimi / start-up’ı izleyin.

  • Birçok start-up etkinliği var. Orada onlarca girişimciyi dinlemek mümkün. Örneğin yakın gelecekte Start-up Istanbul var. İlginizi çekebilir.

2 – Sizin açınızdan değiştirici veya bozucu veya yıkıcı (disruptive) görünenlere (öncelikle para değil) zaman yatırımı yapın.

  • Yani o fikri öldürmek için değil, “o girişim benim olsa…” diye düşünerek bakın. Zaten bulunduğunuz kurumda üst-yönetim koltuğuna oturmanızı haklı kılacak derin birikiminiz var. “O fikir sizin aklınıza gelseydi mevcut bilgi birikiminizle, dağıtım ağınızla, stratejik ortaklarla ilişkilerinizle… o fikir birleşse neler olurdu?” diye düşünmeye zaman ayırın. Yakın iş arkadaşlarınızla tartışın.

Örnek:

Siz yıllarca kapıdan kapıya teslimat konusunda çalışmışsınız. Bir eleman olarak girdiğiniz şirkette Genel Müdür Yardımcısı hatta belki de Genel Müdür düzeyine ulaşmışsınız. “Ne tip bir kargonun süreçleri nasıldır, taşırken oluşabilecek sorunlar nelerdir, müşteri beklentileri nasıl şekillenir, nelere dikkat etmek gerekir” gibi konuları çoktaan aşmışsınız. Sektörünüzde bilmediğiniz yok.

Sonra Bukoli diye bir oluşumu öğrendiniz. İlk aşamada – belki birçoğumuz gibi – “Fikir iyi görünüyor ama arkasında bizim gibi bir kurum / ağ / ilişkiler olmazsa batar” diye düşündünüz. Haklı da çıkabilirsiniz.

Ama öyle yapmayın. Aksine “birlikte olsak ne olur?” diye düşünün. Kazanç – kazanç ilkeleri doğrultusunda ilerleyin. Girişimcinin enerjisini kullanın. Zaten yapıcı ve ortak çalışma disiplini ancak bu düşünceyle gelişir.


3 – Start-up veya girişim ile uyum içinde çalışılacak teklifi oluşturun.

  • Bu teklifi “pazarlık – müzakere” konusu yapabilirsiniz. Bence, pazarlığa başlamadan önce [1] , [2] , [3] , [4] , [5] , [6]  yazılarını okuyun. Sonra da kendi “gerekçelerinizi” pazarın geleceğini düşünerek teklifinizi oluşturun. Unutmayın, müzakerenin temeli diğerini yenmek değil, uzun ve sağlıklı bir ilişki kurmaktır.

4 – Karşılıklı anlaşabilirseniz start-up veya girişime yatırım yapın. Anlaşamazsanız, varsayımlarınızı sınamanın tam zamanıdır. Gidip kendi modelinizi kendiniz uygulayın.

  • Geleneksel yapıdaki kurumlarda, bazı kaynakların yeni fikirlere aktarılması ciddi departman (silo) savaşlarına [a] , [b] neden olur. Kurum içindeki güç dengeleri ve değişime karşı koyma nedeniyle, aslında çok verimli olabilecek fikirler (hatta yatırımlar) kaybolup gider. Bu nedenle, yeni bir start-up’a yatırım şeklinde ve ana şirketin dışında yürütmek daha verimlidir. (Bakınız en-para.com)
  • Müzakereler sonuçlanana kadar “Biz daha iyisini yaparız” egosuna kapılmayın. Start-up ile birlikte ilerlemeye çalışın. Aksi takdirde (yukarıda dediğim gibi) kısır döngüye alışmış eleman yetiştirirsiniz.

5 – Hangisini seçmiş olursanız olun, sürekli geliştirin.

  • Fikir önemli değil, uygulama önemidir. Sizi (veya beğendiğiniz start-up’ı) dinleyen bir başkası, sizden sonra başlayıp sizden daha iyisini yapabilir. Bunu geçmenin tek yolu, hızlıca müşteri deneyimini anlamak, geri bildirim almak ve hemen süreçlere uygulamaktır.  Unutmayın, taklit edilemeyen tek şey, ilişkidir.
  • Web’de doğmuş şirketler, sürekli geliştirmeyi – sadece yazılım üzerinde olursa – kolayca yapabilirler. Siz, kendi sektörünüzde bunu nasıl yapabileceğinizi düşünmek zorundasınız.

😉

Tekrarlıyorum. Dönüşümün sıfırıncı aşamasını gerekli zamanı doğru projelere ayırırsanız, belirsizlik sizi korkutmaz.

Devam edecek

Kategori: dijital dönüşüm

Yorum Yazın