28 Eylül 2010 Salı

Hazım sorunu 2

Her nedense hazım sorunu konusunda düşünmeye başlamam, Selim Tuncer’in yazılarınden sonra fazlalaşıyor.  Muhtemelen Selim ustanın konuyu kuramsal şekilde anlatması ve bazılarının ısrarla anlamamaya çalışması nedeniyle… Zaman zaman ben de dayanmayıp katılıyorum. Ve…

Bazıları, kuramsal tartışmayı, köy kahvesinde tavla oynamak sanırlar. Her yeni cümlede, binlerce kez söylenmiş, sığ ve konuyla ilgisiz bir tekerlemeyi atıverirler.  Tartışmaya yeni bir boyut değil anlamsız örnekler getirirler. Bu sefer o kısmını anlatırsınız. Siz bir kavramı anlatmaya çalışırken, o anlamayan seyircilerin “kazandı” demesine odaklanmıştır.

Tartışmazlar. Tartışmayı okuyan (muhtemelen kuramsal düzeyde bir tartışmayı pek fazla yapmamış) kişilerin gözünde “galip” addedilmek  için çaba sarfetmeye başlarlar.

Siz “gemi ne kadar sağlam olursa o kadar iyi olur” dediğinizde “Titanik de sağlamdı, ama battı işte” diyene bir sözünüz olamaz. Anlatmazsınız batmasının  sağlamlıkla ilgisiz olduğunu, yanlış yönetildiğini, vb… O “nasıl morattım adamı” edasındadır.

😉

Israrla anlamayanlar için Ömer Seyfettin’in Nâdân adlı hikayesinin son cümlesini tekrarlayayım.  (özeti burada)

Nâdân ile sohbet güçtür bilene
Çünkü nâdân ne gelirse söyler diline”

😀

Etiketler: , , , , , ,

Kategori: interaktivite

“Hazım sorunu 2” yazısına şu ana kadar 8 yorum yapılmış:

  1. Bir söz vardır sıkça kullandığımız “Cahillerle tartışmaya girersen 1-0 mağlup olursun her zaman” şeklinde. Yazınızı okurken yine bu cümle geldi aklıma.

    Dünkü kurumsallık tartışmasında tüm feedi sabırla okumayı denerken, benim bile okurken dayanamadığım noktalar olmuştu. Sabrınız için, içerisinden cımbızla çektiğim yerler, aldığım notlar mevcut olduğundan, teşekkürler hocam.

  2. Dün feedleri okurken bazı kimselerin belirli çevre ya da kişilere karşı özellikle zıt fikirler üretme fabrikalığını üstlendiğini gördüm. Bu nispeten güzel birşey olabilir, ikna ediciliğini geliştirir bireyin 🙂 Ancak körü körüne olmamalı.

    Kimse o konuda bahsedilen iş adamının başarısız ya da kötü işler yaptığından bahsetmiyordu, 50 yaşını almış (belki daha fazla belki az) birinin genç delikanlılık zamanları çapkınlıklarıyla televizyonlarda boy gösterdikten sonra “kurumsal” kimlikle sitelerini satıyor olması kişilik çatışması bence tamamen. Birbirine aykırı. Olmamış ki. Beni o evler acaba ne kadar diye aramaya bile sevk etmedi.

  3. Tuba,
    Bir kavramı tartıştığımızda, karşı taraftakinin inadına anlamamaya ısrar ettiğini kavrayana kadar sabır göstermeyi tercih ediyorum. Hani, belki bir ümit…
    🙂
    Burak,
    Bu doğrultuda karşılıklı fikir üretilmesi aslında zihni besleyici, doğru sandığın kavramları irdeleyici – hatta sarsıcı – olması açısından güzel. Ancak eğer ne bilgi, ne de keyif alınamayacak olunca, karşılıklı öğrenmek olmaktan çıkıp “galip sayılmak” noktasına gelince bırakmanın doğru olduğu kanaatindeyim.
    😉

  4. Sükut etmek gibi alemde nadana cevap olmaz.

  5. Sosyal mecralarda sıkça görüyoruz. Daha çok konuşan, en çok ateş eden, daha fazla saldırgan olan kendini galip sanıyor. İşin acı tarafı, diğer okuyanlar da kimin üste çıktığına bakıyor. Kimin doğru söylediğine değil.

  6. Bir de bu konuya paralel, internette sıklıkla tekrar edilen bir klişe var: “İnternette tartışmak, engelliler olimpiyatında yarışmak gibidir – yenseniz bile halâ `geri`siniz demektir”.

    Ben buna katılmıyorum.

    Zira “tribünlere oynamak” ile, gerçek bir tartışmada bulunmak arasında büyük farklar var. İnsanların niyetleri zaten iki-üç mesajdan sonra ortaya çıkıyor. Gerçekten tartışmak, ve belki de sonucunda bir şeyler öğrenmek isteyenlerle; sabit fikirli cahiller arasındaki farkı görmemek için, sabit fikirli bir cahil olmak gerek.
    O yüzden kiminle tartıştığımızı ne kadar kısa sürede öğrenirsek, internette harcadığımız zaman o kadar verimli olacaktır.

    Ben internette paylaştıklarınızdan keyif alıyorum Uğur bey. Teşekkür eder, ve devamını dilerim. 🙂

  7. Birileri benim söylediklerimi yine idrak edemedi. Hazım sorunu yazılarındaki gibi anlayıp, başka anlamlara çektiler. Uzun açıklama yazmak zorunda kaldım.

  8. Bazı arkadaşlar –izm’siz düşünmeyi anlayabilecek olsalar  tartışacağım. Ama arkadaşların hazım sorunu var.  Kuramsal tartışmayı anlamıyorlar. Tribünlere hava atmak için sığ ve konuyla ilgisiz cümlelere sığınıyorlar

Yorum Yazın