3 Ocak 2009 Cumartesi

Aidiyet? Yenilik'e kadar

Konu inovasyon olduğunda, bireyselliğim galip gelir. (Bu noktada, kişisel sitemdeki SANDIKTAKİLER kısmında “Yaratıcı Profesyonellik” yazısını öneririm.) Şirket için en iyisini yapmaya çalışırım. Aidiyet duygumdan değil, bireyselliğimi destekleyen / oluşturan profesyonel ahlakım böyle gerektirdiği için.

İtiraf edeyim. Geçmişte benim de gururla (takım tutar gibi) “şura’lıyım” dediğim zamanlar oldu. Ama 15 yıldan beri “şimdi şurada çalışıyorum” diye yanıtlıyorum. Hiç bir şirkete ait olamadım.

İşe girerken, orada proje(ler) yapıp yapamayacağıma bakarım. Zorluğu ve karmaşıklığı ile beni cezbeden bir proje varsa, “benden başkası bunu kolayına beceremez” diye kendime söyleniyorsam, o işe EVET derim.

Ötesini söyleyeyim. Başarıyla kotardığım proje ve ürünlere bile aşık değilim. Ortaya çıkarır, başarıyla yönetirim. Sonra biri çıkar “ben daha iyi yaparım” der. (Bunlar mutlaka ortaya çıkar). Üst yönetim de aynı fikirdeyse hemen “ilgilisine” bırakırım.

Şu ana kadar, benden sonra “daha iyi” yapabilen çıkmadı. Her bilgiyi paylaştığım, kendime birşey saklamadığım halde… Bıraktığım noktada, pazar payı azalmaya başladı, proje ilerlemedi, üstüne anlamlı birşey eklenemedi, vb…

Şunu öğrendim: “ithal vizyon ile proje yönetilemez“.

“O senin bebeğindi, neden bu kadar çabuk bıraktın” diyenlerin dolduruşuna da gelmem… Hatta, gizli bir haz da duyarım. Artık, yeni bir bebek (proje) oluşturmanın zamanı gelmiştir.

Yaşasın inovasyon.

🙂

Etiketler: , , , , , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Aidiyet? Yenilik'e kadar” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Üstad, Yazdıklarını okumak, yıllar sonra bana kendimi iyi hissettiriyor ve doğru yapmışım diyorum. Keşke bir kaç yıl önce tanısaymışım seni, boşuna dertlendiğim, kendimle savaştığım zamanları es geçerdim 🙂 Teşekkürler, yazdığın ve paylaştığın için.
    Sevgi ile kal…

  2. Dediklerinizde haklısınız, farklı ve ileriye götüren işler genelde bireysel niteliklerden ve çabalardan doğuyor. Aynen bürokrasi gibi çoğu zaman “grup” kavramının üretkenliği baltaladığını düşünüyorum.

  3. Aşık olunan markalar yaratılmaya çalışılıyor, diğer yandan da aşkla çalışılan iş ortamları. Ali Poyrazoğlu nun bir sunumunda vardı “put” diyordu markaya. O gün anlamıştım, her zaman insanın daha üstte olması gerektiğini. Kendi bireyselliğinizi korumanız ve kurum kültüründe erimemeniz gerektiğini. Yine de bağlanma konusunda bir eğilimim oluyor, üstesinden gelemediğim. Sizi kutluyorum.

  4. Son 1 yılda içinde yer aldığım projelerden edindiğim en önemli deneyim, ”Tecrübe kadar değerli bir şey yoktur” oldu. Ve ben o ”en değerli” şeyi ”Uğur Hoca”da buluyorum. Daha önce tanımadığım için üzülüyorum, orası ayrı konu. Ama takip eden, tecrübelerinden ders çıkaran az sayıda insandan biri olduğum için de mutlu oluyorum. Hatta garip bir ”kıskanma” durumu bile söz konusu. Az sayıda kalsın istiyorum takip edenlerin sayısı 🙂 Şaka tabii.

    Ben, ”ithal vizyon ile proje yönetilemez” sözünün, her zaman geçerli olabileceğini düşünmüyorum nedense. Eğer öyleyse, ”CEO’lar ne için var?” diye düşünmeden edemiyorum. Acaba alakasız bir bakış açısıyla mı baktım konuya, bilemedim. Başarısız giden bir markanın CEO’su neden değiştirilir? Bu da ithal vizyon ile proje yönetmek olmuyor mu? Bunu yaparak pek çok şirket/marka başarıya ulaşıyor. Bu ve bunlar gibi sorularıma cevap verirsen çok mutlu olurum hocam. Ayrıca bir projeden başka bir projeye tabir-i caizse zıplayışınızı savunuyorum. Öyle olmalı zaten. İnsan, kendi potansiyelinin farkında oluyor ve hele konu inovasyon olunca, insan doğruca ”kendisine bakıyor”. Bu yüzden ne kadar çok projeye katkı sağlayıp, onu büyütüp, diğerine geçerse, kendini daha başarılı görmesi kaçınılmaz oluyor. Ne bileyim, sanki yaşanması gerekli bir duygu bu. O yüzden bu görüşünüze de sonuna kadar katılıyorum. Sevgiler hocam.

  5. Başarısız CEO’lar neden değiştiriliyor. Acaba sonra gelen CEO, başarısız olanın vizyonunu mu uyguluyor.

    CEO değişikliğinin bence asıl nedeni “ithal vizyon ile proje yönetilemez” olması. Efsane CEO’ların hepsi gelip kendi vizyonlarını uyguluyor.

    Öyle olmadığında, “başarılı” diye sıfatlandırmıyoruz. Geliiiip geçiyor.

  6. Kendi aidiyet duygum konusunda bir çok kere yazdım. Son yıllarda bana pek uğramadı. Bunun kişiden (benden) kaynaklandığı ortada… Ancak aslında kurumlardan başlar, bireylere bulaşır.

  7. Uğur bilgilerini sizlerle paylaşmaya başladığında Taci Yalçın’ın 6 Ocak 2009’da “Adiyet? Yeniliğe Kadar” yazısına yaptığı yoruma aynen katılıyorum…

Yorum Yazın