10 Mayıs 2017 Çarşamba

Bilanço Egosu

Derslerimde tek yönlü anlatımı tercih etmem.

Dönem başında 3 – 4 kişilik gruplar oluşturulur. Her grup bir sektör seçer ve dönem boyunca derste anlatılanları o sektöre uyarlayarak ödevler hazırlar ve sınıfta arkadaşlarına anlatır. Böylece işbaşı eğitimi gibi, giderek derinleşen bilgi birikimine sahip olunur.

🙂

Gerek CRM, gerekse Dijital Dönüşüm derslerinde en önemli konulardan biri süreç tasarımıdır.

Dönem başında seçtikleri sektördeki bir firmaya ait bir sürecin, gerek müşterilerin gerekse müşteriye temas edilen noktalardaki çalışanların hayatını en kolaylaştıracak biçimde yeniden tasarlanmasını isterim.

Bu noktada büyük şirketlerde çalışanlar diğerlerinden – olumsuz anlamda – ayrışırlar.

Dönem başında – ödevleri daha kolay yapabilmek için – çalıştıkları sektörleri veya kurumları seçmişlerdir. Sıra süreç tasarımı ödevine geldiğinde, çalıştıkları şirketin mevcut bir sürecini ele alırlar ve hiç iyileştirmeden, değiştirmeden aynen anlatırlar.

Sınıftaki sunumdan sonra aramızda şöyle konuşmalar olur:

– Bize kurumun mevcut sürecini mi anlattınız?
– Evet hocam.
– Bu sürecin iyileştirilmesi ve müşterinin şirketle ilişkisini sürtünmesiz hale getirmesi için yapılacak bir şey yok mu?
– Öyle bir şey olsaydı, bizim şirket zaten yapmış olurdu.

  • Bu düşünce tarzını bir yerlerden hatırlıyor musunuz?

Böyle söylenince, gerek ben gerekse sınıftaki diğer katılımcılar süreçte düzeltilecek birçok nokta saptarız. Fena bozulurlar. Neden mevcut sürecin çok iyi olduğuna dair gerekçe bulmaya çalışırlar.

🙁

Bu anlı şanlı kurumlar en iyi okullarda okumuş en yüksek puanlarla mezun olmuş gençleri işe alıyor. Hatta onların daha da bilgilenmeleri için MBA’e gitmelerini teşvik ediyor.

Bu arada nasıl bir kurumsal ego aşılıyorlarsa, kendilerinden başka hiç bir olguyu kurumu veya işi veya süreci beğenmez duruma da getiriyor. Kendi iç işlerini ve süreçlerini sorgulamaz oluyorlar. “Bizim kurum ne diyorsa o’dur“dan başka düşünemiyorlar.

Anne kuş ne verdiyse…

Özenle seçerek işe aldıkları bu gençleri birkaç sene içinde sorgulamayı, düşünmeyi ve öğrenmeyi unutacak duruma getirmeleri beni hem üzüyor, hem de kızdırıyor.

Bir arkadaşım “Bilanço konuşturur” der. Maalesef, “Bilanço düşünmeyi ve öğrenmeyi engelliyor” diye eklemeliyim.

😉

Not: İyi Mezun, Düşünmeyen Beyin yazısı da bu konuda…

.

Etiketler: , , , , , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Bilanço Egosu” yazısına şu ana kadar 3 yorum yapılmış:

  1. Onur Kağan Göçebe :
    10 Mayıs 2017
    10:27 am

    Çok iyi özetlemişsiniz. Zaten eğitim sistemimizin de sorgulamaya ve araştırmaya düşman olduğu düşünülürse bu durumun neden vuku bulduğu daha iyi anlaşılabilir. Malesef bir çok insan MBA yapmak istiyor ama malesef aralarından önemli bir kısmının “Neden MBA?” dendiğinde cevap bile veremediğine hatta “herkes yapıyor, yapmak lazim” gibi cumlelerle konuyu geçistirdiklerine defalarca şahit oldum. Hocam işiniz zor ama bir kişiyi bile kurtarsanız kârdır. Tanrı yardımcınız olsun…

  2. Büyük üniversiteler, iyi okullarda eğitim sisteminde ve ortamında “Siz hep haklısınız. Siz hep akıllısınız. Akıllı olmak, süper olmak, (düşünsel anlamda) cool gözükmek durumundasınız.” diye gizli, egoist düşünce faşizmi oldukça işimiz zor. Önce bir düşünmek, varsa eksikliği kabul etmek gerekiyor. Ama bu kabul ediş “Öyleyse ben hata yapıyorum.”u da kabul etmek olduğu için ve hataya tahammülümüz olmayan bir ortamda yaşadığımız için sizin dersler böyle geçmeye devam eder hocam.

  3. Uğur Özmen :
    10 Mayıs 2017
    10:54 am

    Facebook Yorumları
    .
    Fatmanur Erdogan
    Kanimca kimsenin bisey zannettigi de yok. Cunku bu kurumlari yonetmek uzere basa sectiklerimizin bir cogu gercekten yeteneksiz… ve vizyonsuz.
    Turkiye’de simdi hepsi girisimcilik ekosistemine girmek istiyor ama girip de ne yapacaklarini bilmiyor!
    Coluk cocuk yuksek ucretlerle evcilik oynuyor sanki!
    .
    Uğur Özmen
    Bu şirketlerin bazılarının üst yönetimleri dönüşüm konusuna epey para harcamakta… Ama MBA’ye gelen (belki de şirketin gönderdikleri) katılımcılara bakınca, dönüşüm kültürünü içselleştirmemiş (bunu da bizzat kendilerinin sağlamış) olduğunu düşünüyorum.
    .
    Eren Kaplan
    Tam da bankacılık sektörü bilançolarını incelediğim bir iş gününde “panzehir” gibi bir yazı oldu.
    Ellerinize sağlık.
    .
    Uğur Özmen
    Keşke sadece bankacılıkla sınırlı kalsa
    😉
    .
    Ozan Hatil
    Yorumları endişe ile takip ediyorum
    🙂
    .
    Canan Onat
    Korkak bir milletiz biz. Yüksek sesle inandığımız bir şeyi dile getirirsek, azarlanmaktan, aşağılanmaktan, kalabalık bir kitleyi karşımıza almaktan, eleştirilmekten korkarız.
    Zira, doğru bildiğini savunmak, ısrar etmek, ikna etmeye çalışmak yürek ve sabır ister. Sinik, ezik, başkalarının yönlendirmesiyle hareket eden biri olmaksa kolaydır. Kolaya kaçmayı, sorumluluğu başkasına atmayı da severiz biz. O yüzden bizden gerçek devrimci/değişimci/dönüşümcü çıkmaz.
    Olumlu yönde değişiklik sağlayabilecek olan yürekli insanlar kolayca harcanır, ezilir, yok edilir.
    Bunu yapanlar da guruludur, mutludur.
    .

Yorum Yazın