1 Aralık 2008 Pazartesi

Bu günler için buradayım…

Geçen yazımda bir şirketten bahsetmiştim. Gözünüzden kaçmamıştır. Şirkette Genel Müdür yoktu; Genel Müdür Vekili vardı.

Nedeni şu: Ben işe girdikten bir ay sonra, Genel Müdür istifa etmişti. Kendisiyle birlikte, Operasyon Müdürü, Operasyon Müdür Yardımcısı ve kardeş şirketlerden birinin Genel Müdürü de istifa etti. (Bu istifa olayının arkasını daha sonra anlatacağım).

Genel Müdür, bizi odasına topladı. Ayrılma kararını açıkladı. Son cümlesi “Şimdi lütfen bana soru sormayın ve beni bir süre yalnız bırakın” oldu.

İki Genel Müdür Yardımcısı vardı. Biri bendim. Diğer Genel Müdür Yardımcısı (sonradan Genel Müdür Vekili) olan arkadaş (adına Saffet diyelim), o sırada odadan çıkmakta olanları da itekleyerek odadan çıktı.

Bu davranışı aklımda kaldı. Zaten odadan çıkmakta olan çoğunluğu bayan elemanları kabaca itekleyip kendini neden dışarı atmaya çalıştığını, ne acelesi olduğunu merak ettim.

Saffet gidip kendisine bir daktilo seçti ve istifasını yazdı.

Yarım saat sonra, Genel Müdür ile birlikte istifa eden kadrodan biri odaya girerken, Saffet de odaya girdi. İçeride 20 dakika kaldı, sonra çıktı.

Ondan yarım saat sonra Genel Müdür istifa mektubunu kendisini tanıyan herkese ulaştırdı ve işten ayrıldı. Herkese bir şaşkınlık çöktü. Ben fırsatı değerlendirip, o zaman hiç anlamadığım bu gelişmeleri yazıya döktüm (Bu sayede şimdi okuyorsunuz 🙂 ).

Bu şaşkınlık anları sürerken, getir-götürcülerden biri çaresiz ve umutsuz bir tavır içinde sordu:
– Biz şimdi ne yapacağız?

Saffet’in yanıtı yıllarca aklımdan çıkmadı:
-Biizzz bu günler için buradayızzz.

Ertesi gün, şirketin orasında burasında küçük kümeler halinde “şimdi ne olacak” konusu tartışılıyordu. Saffet “Ben onlardan önce istifamı yazmıştım. Ama şimdi istifayı verecek bir merci kalmadı. Ben bu mektubu şimdi ne yapayım… Üstelik, şirketi bu durumda bırakamam” deyiverdi.

Ben “o istifa mektubunu ne yapması gerektiğini” söylemedim. Ama mektubun ne zaman yazıldığını hepimiz biliyorken, neden böyle söylediğini merak ettim.

Nedenini birkaç ay sonra öğrendim. İstifa edenlerin kurduğu yeni şirkete uğradım. Merakımı gideremediğimi söyleyerek sordum. Yanıtı, (istifa eden gruptan) Saffet’in çocukluk arkadaşı Necmi verdi.

Hani bayanları itekleyerek çıkmış, sonra da istifasını yazıp Genel Müdürün odasına, diğer istifa edenlerle birlikte girmişti ya…

“Beni de yanınıza alın. Bu b.ktan şirkette beni bırakmayın. Bakın ben de istifamı yazdım” diye yalvarmış. O kadar yalvarmış ki Necmi dayanamamış “Bunu da yanımıza alalım. Baksanıza, ne kadar çok istiyor” demiş.

Eski Genel Müdür ise “Bırak onu” demiş, Saffet odada yalvarmaya devam ederken. “Böyle söylediğine bakma… Şimdi arkanı dönsen, anana küfreder bu herif.”

O günden beri ne zaman birileri “vatan veya şirket kurtaran” olmaya soyunursa, veya “biz bu günler için buradayız” derse, aklıma bu anı geliyor.
.

Etiketler: , , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Bu günler için buradayım…” yazısına şu ana kadar 6 yorum yapılmış:

  1. Bu tiplerden maalesef her şirkette bolca bulunuyor. Herhalde popülasyonun olmazsa olmaz unsurları!. La Fontaine masallarında sürekli bahsedilen o ünlü tilki’ye de benziyor bir yanıda sanki. Tabi tilkinin sonu hep aynı orası ayrı!

  2. İşler düzgün giderken, yöneticinin kararlarına ihtiyaç yok ki…  Yönetici ancak bir olay durumunda karar verdiği zaman VAR

  3. Godfather filmindeki efsanevi toplantı sahnesi aklıma geldi bu yazıyı okurken, Marlon Brando kendisine ihanet edenleri toplantıdaki tavırlarından tek tek anlamıştı, insan sarrafı olmakta ayrı bir meziyet, bu konu hakkında da tespitleriniz mutlaka vardır Uğur Hocam

  4. İsrafil Coşkun,
    “insan sarrafı olmak” konusunda en güzel cümleyi Bülent Eczacıbaşı’dan dinlemiştim. http://ugurozmen.com/is-hayati/dinlediklerim-bulent-eczacibasi-2
    😛
    Son cümlesini yazayım “Bu konuda alınacak dersin ve yapılacak yanlışların sonu yoktur.” Gerisi link’teki yaqzıda…
    😀

  5. Aynı şirketten başka bir anı

  6. Aynı firmaya ilişkin başka bir anı

Yorum Yazın