26 Ekim 2008 Pazar

Çocuktan al terbiyeyi…

Pazar sabahına kısa ve neşeli bir anı yazmak istedim.

Taci Yalçın‘ın yorumda yazdığı gibi “disiplinli ve kuralcı” olmanın ötesinde, aşırı sert bir yöneticiydim. Eski elemanlarım “Gecelerin Kabusu’ndaki “Freddy”nin daha iyi olduğunu söylerlerdi. Nasıl tedavi olduğumu anlatayım.

Erkek çocuklarının ilk olumsuzluk dönemini yazmıştım. İkincisi, 14 – 17 yaşlarında olanı, daha da tehlikelidir. Bir çok baba’nın bunalım geçirdiği bir dönemdir. Oğlum o yaşlardaydı. Bir türlü anlaşamıyorduk. Her konuşmamızın sonu tartışma ile bitiyordu. Şöyle bir temiz ufalamamak için zor sabrediyordum.

Bir gün, ürün yöneticilerinden biri büyük bir yanlış yaptı. Karşımda oturmuş ve pek de üzülmemiş bir tavırla “insan hata yapa yapa…” dedi. Önce aklımdan onu parçalamak geçti.

Ama bir anda kendime hakim oldum. Aynı tavrı çocuklarım gösterdiğinde, (ki daha dün akşam…) onlara anlatmaya çalışıyordum. Aklımdan ne geçerse geçsin, hatalarını göstermeye çabalıyordum. Bu elemanın suçu, başkasının çocuğu olması mıydı?.. Çocuklarıma davrandığım gibi davranmaya karar verdim. Sakin bir ses ile sordum: “Peki, bu olaydan ne ders çıkardık?

Uzun yıllardan beri benimle çalışanlar, kulaklarına ve gözlerine inanamadılar.

Beni, çocuklarım terbiye etti.

.

Etiketler: , , , , , , ,

Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden

“Çocuktan al terbiyeyi…” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Bir insanın özlüğünde tüm insanların çocuğu, kardeşi gibi olduğunu anlayıp buna göre yaşaması öyle büyük bir evre ki, çok ama çok az insan bu aşamayı geçiyor sonra sevgi ve kabul geldiğinde tüm hayatın da sizi öyle sabırla sevdiğini, anlayışla ve kabulle karşıladığını anlıyorsunuz. İnsan neyse hayatta ayna oluyor. Çok çok güzel yürek ferahlatan bir müjde gibi geldi yazınız….

  2. Sert diyemediğiniz yerde ”disiplinli ve kuralcı” dersiniz. Ben de sert diyememiştim ama anlaşılan kendimi anlatabilmişim 🙂 Harika bir yerden bakmışsınız olaya hocam. O yoruma bu açıdan bakıp, böyle bir yazı çıkarmak da pek az kişinin yeteneği olsa gerek. Sevgiler. Yazılarınız sürekli olsun.

  3. Pazarlama, işletme vs. hakkında pek bir şey bildiğimi söyleyemem. Ama bir süredir edebi metin okur okur gibi zevkle okuyorum yazılarınızı. Hoş edebi metin diyorum ya, ciddi anlamda da buram buram tecrübe kokan güzel bilgiler öğreniyorum.

    Hasılı, keyifle izliyorum…

  4. Öğrenme Süreci isimli yazıda Aslı’nın yorumunu görünce http://ugurozmen.com/?p=159#comment-414 kendi yanlışlarımı yazmaya karar vermiştim. En önemlisi ilk başta yazıyorum. Böylelikle, daha önceki iş arkadaşlarım “Bizim tüm suçumuz, o sırada çocukların daha küçük yaşlarda olması mıydı?” diyebilirler.

    Haklıdırlar. Hepsine karşı özür ve teşekkür borçluyum. 20 kişi ile, 450 şubeli bankanın 2.5 yılda sattığı sigortayı 1 (bir) yılda sattık. BAŞARı buna denir. Bizden sonra gelen 2 (iki) bankanın toplamından daha fazla pazar payımız vardı. BAŞARI buna denir.

    Bunları hep birlikte yaptık. Ben yeni fırsatlara koştum. Onlar kalıp başarıları sürdürdüler. Daha başarı olamamışlarsa, onları anlamayan ve değerlendiremeyen üstlerinin suçudur.

    Harika elemanlarım oldu. Bu nedenle, öfke ve tepkilerim bir yana, onlara sonraki hayatları için bir şeyler katabildimse, ne mutlu bana.

  5. Uğur Abi; Bir şeyi şu an farkettim. Yazdıkça daha da samimileşiyor üslubun!
    Aman bizi boş bırakma, yazılarının doyuruculuğuna bakacak olursak sık sık olması şart değil, ama hep yaz.
    Pazar akşamıma keyif verdi bu yazın =)

  6. Aslı Ulusoy Yıldız :
    27 Ekim 2008
    8:21 am

    Sanıyorum ki bir işi severek yapıyorsanız ve kendinize güveniniz tamsa, her gün üstünüzden yeni bir şeyler öğrenebildiğinizi hissettiğiniz, birisinin sürekli olarak size bir şeyler katmaya uğraştığını algılayabildiğiniz durumda, arada geçen sertlikler, öfkeler, tepkiler hepsi sadece sürecin önemsiz bir parçası olarak kalıyor.

  7. […] ara, çocukların 14 – 17 yaş arasında “ikinci olumsuzluk” dönemi olduğunu […]

Yorum Yazın