12 Eylül 2013 Perşembe

Değişen dünya

Ders notlarım için, şirket değerini etkileyen faktörler üzerinde çalışıyordum.

Öğrencilere sorduğum soru: Bir şirketin pazar değeri neye göre oluşur?

  • Ciro mu?
  • Pazar payı mı?
  • Ürün yelpazesi mi?
  • Net karın büyüklüğü mü?
  • Karlılık oranı (ROA) mı?
  • Yatırımın geri dönüş oranı (ROI) mı?
  • Bilanço büyüklüğü mü?
  • Müşteri sayısı mı?

Eski notlarımı kıyaslayınca farkettim ve sizlerle paylaşmak istedim.

😉

2001 senesinde Financial Times’a göre Dünya’nın en değerli şirketleri listesi şöyleymiş.

FT-2001-10

2013 listesi ise şöyle

FT-2013-10

2010’de her dönem farklı bir tablo oluşmuş.

FT-2011-10

 (Büyütmek için üzerine tıklayın)

 2011 de aynı şekilde sürekli değişiklik gösteriyor. Brezilya – Petrobras bir ara listelerde yer almış.

1997’den bugün listeyi görmek isterseniz, şurada.

Şimdi elinizde son 15 yılın listesi var. Sahi sizce şirketin değeri neye göre oluşur?

  • Ciro mu?
  • Pazar payı mı?
  • Ürün yelpazesi mi?
  • Net karın büyüklüğü mü?
  • Karlılık oranı (ROA) mı?
  • Yatırımın geri dönüş oranı (ROI) mı?
  • Bilanço büyüklüğü mü?
  • Müşteri sayısı mı?
  • ya da ….. (hangi ölçülebilir değere göre) ?

🙂

Etiketler:

Kategori: İş hayatı

“Değişen dünya” yazısına şu ana kadar 7 yorum yapılmış:

  1. (ROI) 🙂

  2. Ürün yelpazesi diyelim.
    Listedekiler temek yaşam ihtiyaçlarımızı karşılayan firmalar.

    Enerji, Gıda, Sağlık, Bilişim ( üretimi ve pazarlaması ) alanında kim iyi ürünler ile piyasaya çıkarsa O lider olur.

    Exxon Mobil akaryakıt sağlıyor. Bugün dünyadaki tüm ulaşım araçları akaryakıtla ilerliyor. Olmaması şuan için düşünülemez.
    Nestlesiz bir çocuk yetiştirin bakalım ( hiç almazsanız kakaosunu alacaksınız)
    İlaçsız bir insan, hayvan ve tarım
    Bilişim ve iletişimsiz bir yaşam
    Finanssız bir üretim ?

    İnişler çıkışlar ise piyasanın o an firmaların sağladıkları yeni katma değer sağlayan ürün, hizmet, ülkeler arası siyasal durum ve birtakım spekülatif oyunlar ile ( Amerika’ nun Suriye savaşı, Irak’ın Kuvveyte girmesi, İran ambargosu, salgın hastalık hikayesi ( domuz ve kuş gribi gibi ) , petrolün bitecek hikayesi ) hisselerde değer değişimi yaşatabilemktedir.

    Ayrıca yukarıdaki firmaları TRÖST olarak değerlendirirsek değer değişimleri de birbirlerinin ceplerinde kaldığı düşünülebilinir..

  3. Konuya neden-sonuç ilişkisi ile bakalım. Neden hisse senedi alınır?

    😉

    Gelecekteki gelirlerin yatırılan paradan fazla olacağına inanıldığı için. Yani (eğer spekülasyon amaçlanılmamışsa) anlık çıkış-iniş’lerden arınmış ve sürdürülebilir gelir öngörüldüğü için.
    Peki, bu sürdürülebilir gelirin ölçüsü var mıdır? sorusunu sormalıyız. Mevcut ROI, bunun ölçüsü müdür? Pazarın değişen koşulları nedenyile artmış-azalmış olabilir mi?

    😛

    Zorunlu ihtiyaçlar önem kazanıyor. Bu aşamada, benzer işleri yapan (zorunlu maddeleri-hizmetleri üreten) rakiplerinin önüne çıkmak için ne yapmaları gerektiğini düşünmeliyiz.

    Yanıt hep aynı noktaya gelir 😀

  4. Ben müşteri sayısı derim, başka birisi karlılık der, her ikimiz de haklı oluruz.
    Bence bu kriterlerin hepsi çarpma işlemindeki çarpanlardır. Esas eşittirden sonraki sonuç önemlidir. Bim için müşteri sayısı önemlidir, Audi için ürünün birim kârı.
    Eşittirden sonraki sonuçtan memnunsalar sıkıntı yok. Değilseler müdahale etmeye değer çarpan hangisi ise ona yüklenmek gerekir. Mesala biz şu an kâr çarpanına yükleniyoruz, hem de müşterisi sayısının önemli olduğunu düşünürken 🙂

  5. Yanıt hep aynı noktaya gelir” demiştim ya… O noktayı dolaylı açıklayacağım.

    😉

    Kısa dönemli karlılık arayışlarının sonu genelde (altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi) bir hüsran ile sonuçlanıyor. Kimbilir kaç tane örneğini gördüm. Bunlardan özel okulların bunu deneyip başına gelenleri de yazdım.
    http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/egitim-yatirimdir

    🙁

    Bir şirketin hisselerinin toplamı, (spekilatif veya kısa vadeli beklentiler dışında) kuramsal olarak “öngörülen yıllar içindeki gelirlerinin toplamının net bugünkü değerine” eşit olacaktır. Burada mutabık isek, devam edelim.
    .
    “Öngörülen yıllar içindeki gelirlerinin toplamı” aslında “müşteri yaşam boyu değerlerinin toplamı”dır. Diğer bir deyişle, müşteriyi bir kere kazandıktan sonra ne kadar uzun süre ve ne kadar fazla gelirini şirketinize ayırdığının bir türevidir.

    Müşteri sayısı dediğimizde, yine dönüp “müşterinin tanımı” konusuna geliriz. Önemli olan sürekli müşteri yapmaktır ki, böylece yeni müşteri edinme maliyeti doğmasın, hazır kazanılmış müşteriye çapraz satış yapılabilsin.

    🙂

    Şirketler bunu yeni anladıkları için CRM çalışmalarına eğildirler.

    Özetle aslında başka konuya dikkat çekiyor gibi görünse de bu yazı CRM’in giriş yazısıdır.

    😀

  6. Biraz geç kalmış bir yorum olarak benim düşüncem; liderlik, sürdürülebilirlik ve orijinallik olacak. Marka değerleme listelerindeki tepede olan firmaların bir çoğu yıllar sonra liste dışında oluyor ama özellikle bir tanesi var ki genelde hep tepelerde Coca-Cola ve bu marka yanlış hatırlamıyorsam sizin bahsettiğiniz gibi CRM’e ihtiyacı olmayan markalar diye belirttiklerinizdendi.

    Tabi bir örnek doğru olduğunu göstermez bahsettiğiniz konu çok önemli.

  7. harun yucesoy :
    27 Eylül 2013
    7:20 am

    toplam gelirin calisan sayisina oranı.

    Keske bir de yetkin ve yetkili calisan sayısının toplam calisan sayısına oranı olsaydı…

Yorum Yazın