Kişisel bir şey değil
Bürokrasi kuramındaki önemli kavramlardan biri de kişiselsizliktir (impersonality). Nedir bu “kişiselsizlik” diye sorarsanız…
Kurumsallaşmış olduğunu iddia eden firmalarda masanın eni ve boyu, çekmecelerin sayısı, koltuğun şekli, telefon cihazının özellikleri kişisel beceri ve ihtiyaçlarınıza değil, ünvanınıza bağlıdır.
Masanızdaki tel zımba, makas, lamba, PC… hepsi şirkete aittir, standart renk ve biçimdedir. Yani kişisel bir şeyin masanızda olmaması kimse için garip değildir.
Aksine, masanızda eş ve çocuklarınızın resimlerinin bulunması, alet – edevatın size ait olması, değişik bir tel zımba, farklı bir makas, dışı rengarenk bir laptop, kurumsal rengin dışında dosyalar herkes tarafından yadırganır.
İşte “kişiselsizlik” budur!..
Artık, “kurumsallaşmış şirketlerde neden buluşlar olmuyor” diye sormadığınıza eminim. Buluşculuk kişiselliktir.
.
Etiketler: buluş, buluşculuk, bürokrasi, inovasyon, kişisellik, kişiselsizlik, kurumsallaşma, şirket
Kategori: İş hayatı
24 Kasım 2008
7:55 am
Yine harika bir tespit olmuş hocam, bu arada bugün öğretmenler günü öğretmenler gününüz kutlu olsun.
24 Kasım 2008
9:40 am
Uğur hocam yine döktürmüşsünüz. İnnovasyon denilen olayın bireyden çıktığını anlayamayan “kurumsal” şirketler ayakta kalmak için danışmanlık şirketlerine yada kuluçka gruplara gereksinim duyuyorlar. Büyük bir şirketi yeni fikirler üretebilecek bir yapıya sokmakta yetmiyor artık. Bu fikirleri kullanmak üretmekten çok daha zor. Artık rekabet o kadar kızıştı ki, 5-10 kişilik beyin ekibi koca bir şirketi yonetemez duruma geliyor.fikir üretimini tabana yaymak gerek ve bu da farklılaştırmayla olur.
Bence kişiselsizliğin en önemli göstergesi önyargılardır. Eğer bir duruma karşı şirketteki çoğu insan aynı önyargıya sahipse bu su götürmez bir “aynılıktır”…
24 Kasım 2008
10:13 am
Yavuz, Öğretmenler günü kutlaması için teşekkürler.
Mustafa, [Eğer bir duruma karşı şirketteki çoğu insan aynı önyargıya sahipse bu su götürmez bir “aynılıktır”] çok güzel bir cümle… Başkalarından farklı olduğunu iddia eden kurumun, kendi aynılığının tehlikesi konusunda organizasyon kuramcıları “akraba evlenmesi” deyimini kullanır. Hep aynı tohumdan çoğalmaya başlandığında, olumsuz kısımlar daha belirginleşir, baskın karakter olur, sakatlıklar ortaya çıkar. Kimileri buna “kurumsallık” diyor. 🙁
24 Kasım 2008
10:41 am
Ben kellemi korumak adına kurum içinde fazla konuşmak istemiyorum ve tavrımı sıradan insanların anlamakta güçlük çekeceği komplike işler yaparak, insanları şaşırtarak göstermeyi doğru buluyorum.
Zamanında “Guru” ilan edilmiş insanlara yüklüce paralar veriliyor, kurum içerisindeki değerler malesef görülmüyor. Verilen fee’lerin çeyreğini proje geliştirme teşvik primi diyerek içeride çalışan kişilere verseler şirketler çağ atlar.
24 Kasım 2008
12:19 pm
Merhabalar,
Dediğiniz gibi kişiselsizliğin muhakkak ki yenlikçiliyi önleyeci yanları vardır. Ancak özellikle Türkiye’deki kurumsallaşmış firmalarda yenilikçiliğin düşük kalmasının en önemli faktörü olarak yönetimin çalışanlarından böyle bir beklenti içinde olmamasıdır diye düşünüyorum. Bugün çoğu kurumsal firmada çalışanların neredeyse yapacakları her şey az çok bellidir. Hele kriz sonrası işten çıkarmalarla şu anda herkesten beklenti 1 kişilikten daha fazla çalışması. Bu durumda rutin dışına çıkacak, yenilik düşünüp onun üzerinde çalışacak çalışanların hiç zamanı kalmamaktadır. Eren Bey’in de bahsettiği üzere bir de yenilik yapmanız durumunda da net bir kazanımınızın olmayacağı, üzerine başarısız olursanız veya bu işle vakit kaybettiğinizden diğer işlerinizi aksatırsanız kendinizi yöneticinizle düşük performansınız hakkında bir toplantı yaparken bulabilirsiniz. Öncelikle firmalar bana göre çalışanlarını motive edecek yöntemler üzerine çalışmalılar.
24 Kasım 2008
2:57 pm
Suç bireylerde de mevcut. “Görev tanımı” isteği burada kritik rol oynuyor sanki.
Ne yapacağının kesin kurallarla yazılıp çizilmesini isteyen, belirsizlikten kaçınan, yeni bir “challenge” ile karşılaştığında “benim görev tanımım içerisinde değil” diyerek sorunun üzerine atlayıp kendini geliştirecek bir fırsatı tehdit olarak gören zihinler her yerde.
İnsanlar iş görüşmelerinde ısrarla “görev tanımı” duymak istiyorlar.
Belirsizlikten köşe bucak kaçınılan zihinlerde yaratıcılığa pek yer yoktur.
24 Kasım 2008
4:03 pm
Uğur Bey Merhaba;
Çalıştığım şirkette orta düzey yöneticiler ihtiyaçları olmasa da kocaman LCD monitör kullanırken, alt kadrolar ise tüm işlerini daracık masalarında ve bilgisayar karşısında yapmalarına karşın masalarında büyük tüplü monitör kullanmaktalar. Birgün gaflette bulunup neden diye sorduğumda “buraya gelen bir misafir olduğunda yöneticileri rahatlıkla ayırdedebilsin” diye talihsiz bir yorumla karşılaştım.
Yöneticim ve onun yakınında oturan bir ast arkadaşım bahsi geçen durum yüzünden uzun bir süre rekabet etmek zorunda kaldılar. Çalıştığımız yere gelen yabancılar (misafir, teknisyen) soru sormak ya da bilgi vermek için üst yerine asta yöneldiğinde üst, ziyaretçinin neden ilk olarak ona gelmediğine sinirlenerek yeteri kadar saygı ve ilgi görmemesi nedeniyle krizlere girerdi.
Eğer astlar üstlerden daha yetkin, daha karizmatik, daha sahip gözüküyorsa kurumsallaşmış(?) firmamız, yöneticimizin eksik yönlerini LCD monitörle, multi fonksiyon telefonla hatta özel ceket askısıyla tamamlamaya yöneliyor.