Kullandırmak
Cemil Türün ile Yoğurtistan konusunda sohbet ediyorduk.
Maya fonu arayan 3 genç girişimci ile konuşurken, ABD’de açılması düşünülen ofisten bahsetmiş. Gençlerden biri hemen “Beni ABD ofisi için işe alın” deyivermiş.
Bu genç arkadaşın kendi girişimcilik fikrine olan güvenini tartıştık. Sonra eğitim üzerinde biraz lafladık. Ve şunu farkettik.
Türk genci, üniversiteyi bitirene kadar başkasının kullanacağı hemen hiç bir şey üretmiyor. Ödevler hep bizimle öğretmen arasında…
Hep kendimiz için yapıyoruz ve öğretmene kanıtlamaya çalışıyoruz.
Kilit kavramı bulduğumuzu düşünüyorum. “Başkasının kullandığı birşey üretmek.”
😛
Başkasının kullanacağı birşeyler yapmayınca da, gerçek hayat ile yüz yüze gelmekten kaçıyoruz. Okul bitiyor, master… Master bitince de doktora…
Elin adamı, 18 yaşında çocuğuna “haydi paranı kazan” diyor. Para kazanmak için birilerine mal veya hizmet üretmen gerek.
Hayatla yüz yüze gelmekten korkmamak gerek…
😉
Lütfen bunu bir düşünün… Mezun olmadan önce başkasının kullandığı ne yaptık?
😛
Etiketler: eğitim, girişimci, Yoğurt, Yoğurtistan
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
8 Nisan 2010
7:02 am
Uğur hocam bence bu durum çift yönlü işliyor. Evet pastanın büyük bir dilimi öğrencilerde. Yani diploma alınıp iş hayatına girmeden pek birşey üretilmiyor. Fakat üretmek isteyen bir iki kişi de kimi zaman akademisyenler tarafından sekteye uğratılıyor. En basitinden üniversitem için çok faydalı olacak bir uygulamayı geliştirmek ve bunu mezuniyet projem olarak vermek istediğimde proje hocamın ” o benim işime yaramaz sen şunu yap” uslubu da oldukça demotive edici. Kaldı ki bu durumu tek yaşayan ben değilim bunu da biliyorum. Birçok akademisyen kendi projeleri için öğrencilerinin fikirlerini durdurmakta ve kendi ihtiyaçlarına göre yönlendirmekte.Fakat en başında da dediğim gibi iğne akademisyenlerin, çuvaldız öğrencilerin bu konuda. Çünkü amaç genelde birşey üretmek değil bu dersi geçeyim yeter…
8 Nisan 2010
7:12 am
Hocam bu noktada bizim öğrenci kulüplerinde yaptığımız şeyler sanırım devreye giriyor. Benim bölümde hiçbir hoca aa sen kulüpte miydin ya da kulüp için şunları yapın,organizasyon hazırlayın demedi. Aksine biz dersleri kırıp kulüp için sponsorluk toplantılarına giderdik. Üstüne zaman zaman üniversiteye bu organizasyonlarla ilgili para bile ödemek zorunda kalırdık. Hem kendimiz hem de üniversitemiz için bir şeyler yapıyorduk aslında.
Arkası da geliyor. Geldiği gördükçe daha da mutlu oluyor insan.
🙂
8 Nisan 2010
12:27 pm
Betül’ün yazdıklarını görünce aklıma bir şey geldi. Üniversite dönemlerinde uluslararası bir öğrenci derneğinde çalışıyordum ve aynı Betül’ün bahsettiği gibi okulun size destek vermesini geçtim tam tersine bahsettiği gibi okula çeşitli ödemeler de yapardık. Bunu gören oldukça şaşıran Hollanda’lı bir arkadaşımız ise üniversitelerinde dahil oldukları kulüplere göre bazı derslerden muaf olduklarını bile anlatmıştı. Belki biz de insanlara böyle bir ekstra motivasyon sağlayarak işleri biraz kolaylaştırabiliriz.
8 Nisan 2010
12:58 pm
Hakkaten ya. Bazen asistan bir odev verir, konusu sacma gelir ama yapariz. Sonra asistanin o konuda tez yazdığını ogreniriz, hocanın o konuda kitap yazdığını… Kitabın da akademisyenler dışında kime yarayacagini merak ede ede teslim ederiz odevi.
Ne kazandık?
.
Gerçi her öğrenci kendisine önerilen kitaplarıi (hadi kitapları bırak) blogları, web siteleri, konu uzmanlarının twitterini da takip etmez…
Öğrenci-öğretmen o sisteme kodlamamış kafayı daha… 🙂
McLohan’in dediği gibi, üniversitelerimiz ‘bilgi kıtlığı’ olan bir sistem icin tasarlanmis… Simdi ‘bilgi bolluğunda doğru bilgiyi bulma / aktarma’ konusunda düşünmeli…
8 Nisan 2010
10:05 pm
Koray,
Öğretim üyesinin “benim işime şu yarar” demesi bile, öğrenciyi “başkasının – en azından hocasının- kullanacağı” birşey üretmeye iter.
😉
Kimsenin işine yaramayacak birçok öğrenci fikri gördüğümü de burada yazmalıyım. Genellikle öğrenciler uçuk fikirleri, başkasının kullanacağı şaheserler sanıyorlar. Bu nedenle benim tez yaklaşımım şu şekilde – http://ugurozmen.com/crm/bitirme-tezi – Öğrenciye bıraktığım zaman hiç işe yaramaz tezler oluyor.
😉
Özetle, her hocayı haklı kılmaz ama öğrencileri hemen hiç haklı kılamaz. Dediğin gibi, onların derdi “üretmek” veya “öğrenmek” değil.
8 Nisan 2010
10:08 pm
Betül ve Görkem,
Öğrenci kulüplerine destek olmayan okulları ve öğretim üyelerini çok kötü bir gelecek bekliyor. Hızlı değişen bu dünyada, eski öğrencilerine hem bilgi hem de finansman açısından el açacaklar. O zaman yardım dışında bir şey alırlar. Kendilerinin öğrencilere verdiklerini…
😉
8 Nisan 2010
10:10 pm
Osman’cığım…
Yazdığın (McLohan’in dediği) gibi, “üniversitelerimiz ‘bilgi kıtlığı’ olan bir sistem icin tasarlanmış… Şimdi ‘bilgi bolluğunda doğru bilgiyi bulma / aktarma’ konusunda başarısız oluyorlar.”
😉
Daha önce yazdığım gibi http://ugurozmen.com/bilisim/mba-diplomasini-ne-yapmali yeni kurallar yeni öğretim sistemini getirmeli.
8 Nisan 2010
10:49 pm
Hocam söyledikleriniz kesinlikle doğru fakat öğrencileri bu hale getiren de hocalar değil midir?
Şu anda bir üniversitede bir mühendislik bölümünde okuyorum ve inanır mısınız okuldan bizi soğutmak için ne gerekiyorsa yapıyor hocalar. Nedendir bilinmez ama (bizim bölüm için konuşuyorum) bölümdeki öğrencilerin hiç biri bırakın bir şeyler üretmeyi kendine bile vakit ayıramıyor. Yaptıkları şeyler ise inanın o kadar iyi değil.
Yani demek istediğim eğitimcilerin sizin gibi “üretmek” konusuna daha fazla önem vermeleri gerektiğini bilmeleri lazım. Öğrenciler gidip proje anlattıkları zaman destek yerine köstek olurlarsa gerçekten çok zor…
Umarım bir gün anlarlar…
14 Nisan 2010
7:30 am
Burak,
Çok haklısın. O öğretmenler de – maalesef – aynı şekilde yetiştirilmiş. Üretmek konusunda yüreklendirmenin üniversiteye gitmeden önce, ailede başlaması gerek. Sonra ilkokul…
🙂
Arkadaşının defteri kapla… Beğenip beğenmediğini o söylesin.
3 Temmuz 2011
11:19 pm
Özellikle üniversite hocaları gençleri teşvik edip, önlerini açmada son derece zayıf.Bu anlayışla tabeladan ibaret üniversiteler yaratıp genç işsizler ya da torpilliler yaratıyoruz.Ayrıca kimsenin bölümünü ve geleceğini belirleyemediği bu sistemde kişiler yetenekleriyle uyuşmayan pozisyonlarda başkalarının da geleceğini karartmaya devam ediyor.
6 Temmuz 2011
4:03 pm
Oğuz,
Sadece ünivarsite hocaları değil, hiyerarşinin geçerli olduğu hemen her yerde yeteneklilerin önünü açmıyorlar.
Benim devlet üniversitelerindeki deneyimim, oradaki gençlerin de “kadro” dışında bir beklentileri olmadığı yönünde. Yani, bilim açısından önünün açılmasını değil “hoca istifa etse de kadrosu boşalsa” diye bekleyenler çoğunlukta. Tabeladan ibaret üniversiteler konusunda aynı fikirdeyim. Önce üniversite mantığını anlamaları gerek.
Diğer yandan, birçok yazıda vurguladım. Zaten internet çağının eğitim yöntemi çok farklı olmalı. TED konuşmasındaki gibi de değil bence.
14 Haziran 2012
8:28 pm
Bu linkte, hemen tüm eğitim yazıları bir arada…
20 Aralık 2012
11:52 am
Aile öğretmese bile, okullarda öğretilmesi gerekenlerden biri de “başkasının kullanacağı şeyi üretmek”tir.
4 Şubat 2013
10:54 pm
Başkasının faydalanacağı bir şeyi yapmayan herkes değer = para zanneder.
14 Kasım 2015
9:20 am
Üniversitenin Pazarlama Kulübü etkinliklerinde bulunmayı yasaklayan hocaların yetiştirdikleri genç grafikerler, başkası için bir şey yapmayı ancak mezun olduktan sonra öğreniyor