Müzakere'ye devam…
Dün yazdığım Müzakere üzerine yazısına yorum yapan Serdar Dağıstan önemli bir noktayı vurgulamış:
“Pazarlığa oturan taraflardan bir tanesi işi bir gurur meselesine çevirirse, o zaman aralıkların hiç bir anlamı kalmıyor.”
Daha önce “Pazarlık etmenin sınırı” isimli yazıda ben de bu konuya dokunmuştum. (Yeniden okunmasını öneririm.)
😉
Çoğumuz, iş yaşamının uzun vadeli bakış açısını değil, kısa vadeli hazların peşinde koşmayı tercih ederiz. “Ne biçim kazandım”, “Adamı süründürdüm” demeyi (hatta başkalarının böyle söylediğini duymayı) severiz. Yani gurur, hatta kibir öne çıkar.
UYARIYORUM. “Müzakere = öldüresiye pazarlık” değildir. Kazanç – kazanç yaratan pazarlık etmeyi öğrenmeliyiz. Bir yandan çıkarlarımızı artırırken, diğer yandan olası bir “yeni sürtüşme”yi ortadan kaldırmayı amaçlamalıyız.
Atalarımız boş yere, “iki testiyi çarparsan biri kırılırsa diğeri de çatlar” dememişler… Kendisinin çatladığına bakmadan diğerinin kırıldığına sevinmek akıllı işi değildir.
😀
Rahmetli hocam (kutup yıldızım) Muhan Soysal “Müzakere Psikolojisi” [1] [2] dersinde defalarca söylemişti.
“Bir anlaşmazlık için hiçbir şey bir anlaşma kadar uygun değildir.“
😛
Müzakere ile kavgayı karıştırmamalıyız. Pazarlık yapmanın amacı, “ne pahasına olursa olsun” kazanmak değildir. İlk başta kazandığınızı zannetseniz bile, sonra yenilgiyi tadabilirsiniz.
😀
Etiketler: Muhan Soysal, pazarlık
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
5 Şubat 2010
11:59 am
İnsan Kaynaklarında kimi adaylarla özellikle ücret konusunda sıkı müzakereye otururuz. Yazdığınız gibi müzakereyi nerede keseceğini kişinin bilmesi çok önemli.
5 Şubat 2010
6:25 pm
Bir gayrimenkul geliştirme firması sahibi olarak hem arsa alırken hem konut veya ticari alan satarken çok farklı karakterlerde, gelir ve eğitim düzeylerinde insanlar ile pazarlık yapma durumunda kalıyorum. Amacımı doğru belirlediğimde, (iş söz konusu olduğunda en büyük amacım para kazanmak), o zaman pazarlık yaparken amacımı ön planda tutarak gurur meselesini arka plana atabiliyorum, karşımdaki küfretmediği sürece 🙂 Bu kemiksiz ve prensipsiz davranmak anlamına gelmiyor; amacını iyi belirleyebilmek, önemli ve önemsizi ayırabilmek demek oluyor.
İzninizle Müzakere başlıklı yazılarınıza http://www.emlakgurmesi.com adresindeki sayfamda bağlantı vermek istiyorum. Teşekkürler.
5 Şubat 2010
6:40 pm
Serdar Dağıstan,
Elbette link verebilirsiniz. Memnun olurum.
6 Şubat 2010
5:16 pm
Kazan-kazan mantığı belki büyük iş çevrelerinde yapılabilecek bir strateji ama vatandaş Ali’ye “al şu eli, ver sende elini” dediğinizde kolunuzu almadan elini verir mi şüpheli.
7 Şubat 2010
11:53 am
Cihan,
Bence yanılıyorsun.
🙂
Vatandaş Ali “kolu almadan eli verir mi” diye sormuşsun. Bence her seferinde kolu aldığını sanmakta devam eder. Bırak eli almayı, parmağın ucuna ancak dokunur.
😉
Zaten yapılması gereken işi “az rüşvet” ile yaptırdığında bile mutlu olur. Bu şekilde ne kadar çok örnek verebiliriz.
15 Nisan 2010
6:03 am
Pazarlık / müzakere konulu yazılarımda da vurgulamaya çalıştım. Bir yerde durmayı pek bilmeyiz. Kazanç-kazanç yaratmayı daha çocukken öğretmemişlerdir.
7 Ocak 2011
8:44 pm
Müzakere dizisi için güzel yorumlar bu link’te…
14 Mayıs 2011
1:36 pm
Evlenme öncesi emlak seçiminde pazarlık sürecini nasıl kullanacağınızı anlatan bir yazı