20 Nisan 2010 Salı

Olumlu motivasyon

Genç arkadaşlarımızın dilinden düşmüyor: “Beni olumlu motive edin” 

Eksiklerini, yanlışlarını, tembelliklerini (gerçeği) duymak istemiyorlar. Bu koşullarda nasıl olumlu cümle kurulacağı konusunda pek fikirleri de yok. “Sen bu durumda ne söylerdin?” deyince yanıt alamıyorsunuz…

Daha da ilginç olanı… “Bana şunu yapamazsın demişlerdi, ben de yaptım” diye itiraf da ediyorlar. Yani, aslında olumsuzluktan besleniyorlar.

😛

Benim için yeni değil.  Fundamental günlerimde de benzeri durumlarla karşılaşmıştım. Hatta blogda yazdım. Patron değil de baba + ağabey + sevgili karması bir davranış istiyorlar.

İşte bu kafa yapısı Nasuh Mahruki’ye “ekibinizi nasıl motive ediyorsunuz?” diye sorar. “Hayat kurtarmaktan daha büyük motivasyon var mı?” yanıtını anlamaz ve ısrar eder. “Hani… ödül, filan…”

😛

Sadece aferin bekleyerek iş yapanlara şunu anlatmaya çalışıyorum.

Bu sadece iş hayatında değil, tüm yaşamınızda en büyük bahanedir. En büyük zehirdir. Buna inanmaya başlarsan, hiç ilerleyemezsin. Birçok büyük başarı, destekleyenler sayesinde olmadı… Hatta aksine…

Sen inanıyorsan, kimse yolundan döndüremez. Başarılı olursun. Zaten ucundan tutuyorsan… Olumlu motive etseler, sırtını sıvazlasalar, her gün alkışlasalar da boş…

Düşünsenize… Galileo da “beni olumlu motive etmiyorlar” diye düşünmüş müdür?

😛

Etiketler: , , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Olumlu motivasyon” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Üstadım; yine iş geliyor annelere dayanıyor. Her attığı adımda “aferin” almaya alışanlara hayat zor tabii. Aaa adım attın aferin, altına etmedin aferin, yumurtanı bitirdin aferin… Ne yapsın arkadaşlar, alışmış lebboy ve şebboy muhabbetine, girdikleri her ortamda bunu arar olmuşlar. Ellerin dert görmesin, teşekkürler yazdığın ve paylaştığın için.
    Sevgi ve ışıkla kal…

  2. 😉 ne yaptığıni bilmeyen, yapabilirliklerinin farkinda olmayan insanin “onaylanma” durtusu gibi geliyor bana bu.
    ne yaptiginin farkinda olup “isini” yapan insan isini yaptigi icin zaten takdir veya tesekkur beklemez. yapmasi gerekenin disinda bir performans sergilerse bunun tepkisi de zaten verilir.
    surekli olarak, isini her yaptiginda onaylanmak isteyen ise onaylanmadiginda demoralize olarak isini de yapmamaya basliyor. yaygin ve genel bir sorun ve hic eglenceli degil. okuyunca sinirlendim.

  3. Uçağı indirdiği için alkış bekleyen pilot gibi… Yahu, zaten yapman gerekeni yaptın…
    😉
    Bırakın artık 3 yaşındaki çocuk gibi davranmayı… “Aferin benim oğluma… Ne güzel de yemiş yemeğini…” denmesini beklemeyin.

  4. Uçağı indirdiği için alkış bekleyen pilot super bir metafor olmus 😉 bu arada okuyup sinirlenince başka bir hadise daha aklıma geldi onu da buraya not edeceğim.
    Son 10 yıllık süreçte gittikçe artan (eminim öncesinde de vardır ama bu kadar denk gelmiyordum) “mızmızlanma” fenomeni var bir de. İşe girerken, işveren ile el sıkışırken konuşulan maaş ve iş koşullari değişmediği halde kendini şirketi kurtaran, şirketin kendisi olmadan yürüyemeyeceğine inandıran personellerin surekli mızmızlanmaları, bu maaşa bu iş yapılır mı serzenişleri, işe girerken kendilerine söylenenler dışında bir koşulla karşılasmadıkları halde neyin altına imza attıklarını umursamayışları da pek bir sinirlendiriyor. Onlar da benzer beklentiler içerisindeler. Kendilerine beyan edilen iş koşullarini yerine getirdikleri için onaylanmak ve takdir edilmek istiyorlar. İşlerini yaptıkları için aldıkları maaşın onlara zaten verilmesi gerektiğini, üstüne işlerini düzgün yaptıkları için ekstraları olması gerektiğini düşünüyorlar.
    Bakalım nereye kadar.

  5. Eleştiriler olmasa daha iyisi nasıl olabilir ki zaten? Proje sınıfımızda bu çokça rastlanan bir durum, herkes sürekli tebrik edilmek pohpohlanmak istiyor. Ama biz eleştiri yapmasak onlar daha iyisini nasıl yapacak? Ayrıca biz eleştirmesek proje bittiğinde başkaları eleştirecek..
    Bu sıralar en büyük dertlerimden biri bu hocam, hatta “sürekli eleştiri yapan kız” olarak etiketlenmiş ve bazı grupların nefretini üstüme çekmiş durumdayım,
    🙁
    Ellerinize sağlık..

  6. Hande Hubar :
    20 Nisan 2010
    7:19 am

    Yazınızı çok beğendim Uğur Bey, elinize sağlık. İyi günler.

  7. Nefes aldığımız her an’ın bize kattığı anlamı bilinçli olarak seçmemiş isek, motivasyon hep dışardan gelsin diye bekliyoruz ve elbette hep olumlu cümleleri duymak istiyoruz…

    Kafa yormamız gereken şey yaşam amacımızı net bir şekilde ortaya koymak ve o amaç için sürekli adım atmak… Keyfini çıkartarak…

    Teşekkür ediyor ve sevgilerimi gönderiyorum Uğur hocam, müdürüm, arkadaşım…:))

  8. Didem Günsel :
    20 Nisan 2010
    9:38 am

    Merhaba, konuyla ilgili düşüncelerinize tamamen katılıyorum. Ancak herkes için aynı durum elbetteki geçerli değil. Bazıları “tembellikten” değil, “işini hakkını vererek” yaptığı için aferin bekliyor olabilir.
    Zaten işini hakkıyla yaptıktan sonra “aferin” bekleyenler de bence haklılar. En nihayetinde o işi yapmak için maaş alıp, o şirkette masa işgal ediyor olsalar da, bence bu patronla ya da çalıştığı şirketle gönül bağı olduğunu gösteren birşeydir ki bu da “salla başını al maaşını” diye düşünen zihniyetten daha iyi bir şeydir diye düşünüyorum.
    Her halükarda aferin beklemek manasız elbette, sonuçta çalışan kendinden eminse, içi de yaptığı işle ilgili rahatsa kimseden birşey beklemesine gerek yok ama bazıları daha duygusal olabiliyor sanırım.

  9. Kötü şeyler duymak yerine aksine güzel şeyler duymak sanırım şimdiye kadar kimse üzerinde olumsuz etki yaratmamıştır. İnsanlar bir “Aferin” ile motive oluyorlarsa bence hiç durmayın aferin deyin. Çalışanlarınız bir yerde yanlış yapıyorsa Peter Drucker’ın dediği gibi hatayı kendinizde aramalısınız. Jordan’ın, “Hayatımda tekrar tekrar ve tekrar başarısız oldum. Ve işte bu yuzden başardım.” dediği söyleniyor. Eğer bir koç onu başarısız olduğu için kenara çekseydi başarılı olma fırsatı ele geçmezdi. İnsanların bir amacının olması ve büyük bir şeye ait olma isteği başarıya sürükler. Yapılması gereken onları bu motivasyonu vermek.

  10. “İşini iyi yapmayan eleman için suçun amirde olduğu” görüşüne ben de katılırım. İşini iyi yapmıyorsa eğitmeyi denersin. Olmuyorsa, gönderirsin. Evet, amirinin suçudur.
    🙂
    Ama zaten yapması gereken işi yapınca, performans değerlendirmesinde 5 üzerinden 5 bekleyen kişiye de hayretle bakarım. İşi eline yüzüne bulaştırmadığı için aferin diyeceksek, “mükemmel” yapana ne diyeceğiz. Mükemmel eleman kalkıp da “ikimize de aynı cümlelerle teşekkür ediliyor” diye “motivasyonu kaybetmez mi 😉
    🙂
    “Aferin denmiyor” sözü, iş yapmamaya niyeti olanın bahanesidir. Hedefi %200 yapan, o şirkette değilse, başkasında yine başarılı olur. Ama “%200 yaptım, aferin demediler, ben de serdim” diyen adam iş ararken zorlanır.
    🙂
    Barbaros Şansal’ın DeepTalk’daki (http://ugurozmen.com/is-hayati/dinlediklerim-barbaros-sansal) sözü ile yanıtlayacağım: “Talebe göre arz, sizi köleleştirir. Talep edilenden daha fazlasını üretmelisiniz. O zaman kazık kök değil sac ayağı kök salarsınız. Çekince çıkmaz, tüm toprağınızı da yanınıza alırsınız.”
    🙂
    Jordan’a gelirsek… Yeni nesil reklamcılara ben de Michael Jordan’dan örnek veriyorum. Çaylak sezonunda 36 sayı ortalaması olan 2 kişiden biriydi. (sonra LeBron James de geldi. Bunca yıllık NBA tarihinde ilk 3 kişiden biri olmaya devam ediyor.) Aynı yıl, birden çok birinciliği vardı. Oyun kurucu, müdafaa, hücum, vb… hepsinde ilk birkaç oyuncudan biriydi…
    Kaçırdığı şutlara bakıp da karar vermeden önce, yaptıklarına dikkat çekmek için yazıyorum.
    😉
    Görkem, seni kasdetmiyorum. Lakin, bütün şutları kaçıranlar Jordan’ın sözleri ile karşıma gelince, şaşırıyorum.

  11. Tespit doğru üstad, kendimden biliyorum 🙂

  12. Engin Tüzün :
    21 Nisan 2010
    10:51 am

    Kirpi yavrusunu pamuğum diye sever 🙂

    Sevdikleri tarafından her yaptığı takdir edilen, beğenilen, dünyanın merkezine yerleştirilen yavru gerçek hayatla karşılaştığında (burada ilk temas okulda oluyor) şaşkına dönüyor. Hani ben en iyisiydim, hani en birinci bendim, hani benim takdirim diye diye olgunlaşıyor.
    TEDxRESET’de tam da bu konuyu özetleyecek CEM MUMCU’nun sunumunu izlemenizi tavsiye ederim.
    Özetle her yapılana takdir beklemek zamanla aşınacak bir alışkanlıktır.

  13. Yorumları okuyunca olaylara yukardan bakıp yorumlamanın ne kadar kolay olduğunu gördüm! Ne annelerin çocuklarını yetiştirmesi kalmış (işyerinize anneniz değil de çorbası gelsin reklamından çok etkilenmiş sanırım) ne uçağı indiren pilota alkış mı olurmuş kalmış (uçağın motoruna bir kuş sürüsü girdikten sonra sizi sağ salim yere indirsin, görürüm alkışlıyor musunuz alkışlamıyormusunuz…O zaman da “yapması gerekeni yaptı diye alkışlayacak mıyız mı” diyeceksiniz?)!

    İşini yapan kişiye teşekkür etmek, takdir etmek en az işini iyi yapmayanı uyarmak ve eleştirmek kadar önemlidir.

    Nasuh Mahruki örneğini konuyla bağdaştıramadım çünkü Nasuh Mahruki kar odaklı bir iş yapmıyor, sosyal yardım işi yapıyor! Çok farklı motivasyonlar, çok farklı mücadeleler barındıran bir iş o.

    Sizlere göre uçağı kullanan pilot, otobüsle her sabah sizi işe getiren şöför, şehri temizleyen çöpçü, vapuru kullanan kaptan, saatlerce sunumları hazırlayan altınızda çalışan bir arkadaş, sabahları sımsıcak simitleri tezgaha dizen simitçi… ve aklınıza gelen hemen hemen her iş “yapması gerekeni yapıyor, birde takdir mi edeyim” yorumunu hak ediyor. Ben size kabaca yazayım: “zaten bu iş için para alıyorsun, neye mızmızlanıyorsun ulan!”

    Malesef toplum olarak teşekkür etmeyi unuttuğumuzu üzülerek görüyorum. Hele hele üstte çalışanlar için yermek doğal bir hak, teşekkür etmek ise bir gereksizlik haline gelmiş.

    İmza: Mızmız, ana kuzusu, acınacak alışkanlıkta insan!!!

  14. Başar,
    Kendi görüşünü desteklediğini sandığın “uçağın motoruna bir kuş sürüsü girdikten sonra sizi sağ salim yere indirsin, görürüm alkışlıyor musunuz alkışlamıyor musunuz” örneği bile, eleştirdiğin görüşü haklı kılıyor.
    Ne diyoruz… İşini zaten olması gibi yapanla, mükemmeli yapan arasında fark olmalı. Her pilotu alkışlayacaksan, normal havada normal koşullarda uçağı indiren pilot ile aradaki farkı nasıl ortaya koyacaksın.
    😉
    Nasuh Mahruki’ye “Nasıl motive ediyorsunuz” diye soran kafa yapısı bu diye yazmıştım. Herşeyden ödül bekleyen kafa yapısı. Sosyal yardım için bile “ödül” soran kafa yapısından bahsediyoruz.
    🙂
    Bence de suç, öncelikle annelerin. Tıpkı Müge’nin dediği gibi… Zaten yapması gerekeni yapınca alkış, bravo, aferin dinleyerek büyüttükleri için.
    Önceden anlaştığı iş için saptanan aldığı parayı beğenmeyip, “ama işimi iyi yaptığım için daha fazlasını hak ettim” diye düşünen kişiyi sen takdir edebilirsin. Ben de hep onlarla karşılaşmanı dilerim.
    🙂
    Umarım, yorum yazanların hepsi, diledikleri kişilerle karşılaşırlar.

Yorum Yazın