23 Aralık 2010 Perşembe

Performans ve potansiyel 1

Sevgili Hasan Başusta, friendfeed’de “Çalışanların performansına değil, potansiyeline bakmalıyız. İkisinden biri eksikse bu yöneticinin suçudur, çalışanın değil.” yazmış. Yönetim tecrübesi az olan genç arkadaşlar bunları yazıyor. Elbette rekor sayıda “beğeni” topluyorlar. Ne de olsa anlaşılmamaktan şikayetçi çok genç var.

Hasan’ın girdisi altında epey tartıştık. Daha önce de yazdım. Bernard Shaw‘un dediği gibi “Bu söylediğim de dahil olmak üzere, bütün genellemeler yanlıştır.”

Ben de kendi anılarımı yazacağım. Potansiyeli olup performans göstermeyenler konusunda. Bakalım o genelleme doğru mu?

😉

İşe yeni bir eleman aldık. Her sabah saat 7.30’da banka dolaylarına geliyor, ama mesai başlamasına 2 – 3 dakika kalana kadar yerine gelmiyordu.

Benim için hava hoş. İşini yaptığı sürece, umurumda değil.

😀

CRM projesinin bir bölümü için departmanlarla yazışıyordum. Bir yazı ile başladıktan sonra, birçok ayrı mesaja bölündü. Ayrı departmanlarla karşılıklı iletişim aldı yürüdü. Ağaç gibi dallara ayrıldı. Odağı kaybetmemek için genç arkadaştan bunları departman kırılımında tarih sırasına dizmesini istedim.

İlk 5 sayfayı bizzat hazırladım. Eline örneğini de verdim.

Aradan bir hafta geçti. Ses yok. Yine sabah 7.30’da geliyor, yine mesai’ye 2 – 3 dakika kalana kadar yok. Haber gönderdim. Yerine oturdu. İş yapar gibi davrandı, ama sonuç üretmedi.

Zaten bir gün sonra eski yöntemine döndü.

15 gün geçti. Dediğim dosyayı hazırlamadı. Kırmızı kartı gösterdim. Sonra 4 – 5 saat içinde kendim hazırladım.

🙁

Şimdi ödüllü bir blogcu.

😉

Etiketler: , , , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Performans ve potansiyel 1” yazısına şu ana kadar 6 yorum yapılmış:

  1. Ben yazıyı iki bölüm halinde yorumladım hocam. Birincisi, verilen görevi yerine getirmemek, sorumluluğunu yapmamak durumunda kesinlikle kişi kendisi sorumludur. Yöneticisi, takım arkadaşı vs kesinlikle bu konudan sorumlu tutulmamalıdır.
    İkinci bölüm ise son cümlenizle aklıma geldi,
    İster çalışan, ister yönetici olsun, önemli olan “iyi bildiği”, “sevdiği”, “keyif aldığı” ya da Hasan’ın belirttiği gibi “potansiyelini sergileyebileceği” işi yapmaktır. “Ödüllü” olabilecek kadar iyi yapmak başarıdır, bunun için gösterdiğiniz kırmızı kart belki de onun için en doğrusu olmuştur.
    Kişinin yeteneklerine, bilgisine, hevesine uygun çalışmadığı her işte, kendisinden beklenen görev tanımını ve verilen işi yerine getirmektir. Benim neslim, bunun yerine işi reddetmeyi ve sorumluluktan kaçmayı tercih ediyor ancak kırmızı kartı görmeden de cesaret edip ben yoluma gideyim diyemiyor. Madem potansiyelimizin farkında olunmadığını düşünüyoruz, o halde ona uygun işlerde çalışmayı, bunun için de fedakarlık yapmayı kabul edelim. Kimsenin vaktini, parasını, sabrını boşuna harcamayalım. Yani ya önümüzdeki deveyi güdelim, ya da başka bir deveyi, koyunu, eşşeği güdecek şekilde bir diyara gidelim…

  2. Hasan Başusta’nın friendfeed’deki “Çalışanların performansına değil, potansiyeline bakmalıyız. İkisinden biri eksikse bu yöneticinin suçudur, çalışanın değil.” cümlesine karşı örnekleri sıralıyorum. Bu ikincisi.

  3. Bence burada “doğru iş” ve “doğru insan” kavramları öne çıkıyor hocam.

    Holding Pazarlama Departmanını “pazarlık departmanı” gibi algılayıp “satın alma dosyası” yollayan bir şirket GENEL MÜDÜRÜ ile bile karşılaştık bugün.

  4. Performans ve potansiyel dizisinin devamı

  5. “Sizi köleleştiren patronun değil kendi bakış açınızdır.” dizisinin bir yazısı.

  6. “İnsanı köle yapan patronun değil kendi bakış açısıdır” konusunda başka bir yazı

Yorum Yazın