11 Ocak 2010 Pazartesi

Sevgi / zaman ilişkisi

Giderek daha sık rastlamaya başladığım bazı olgular var. Şu anıları çağrıştırıyor.

😛

Eskişehir’de, Marketing Anadolu Kulübü’nün düzenlediği Sıfırın Altında Marketing‘de  Young Guns’ın oluşum sürecinden bahsettim. Sonra “Sorularınız varsa…” aşamasına geçtik.

“İstanbul’a özel mi? Eskişehir’de de yapacak mısınız? Gelecek dönem ne zaman olacak?” gibi sorular geldi.

Sorulardan biri şöyleydi: “Bu arkadaşlar için çok şey düşünüp yapmışsınız. Onların sosyal hayatını da düşündünüz mü? O konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?”

Kaçak güreştim. Alemşah’a (bir – iki ay sonra ikiz çocukları olacak) topu attım: “Alemşah, haftada kaç gün, saat 18.00’da iş çıkışında hemen evine gidebiliyorsun?” diye sordum…

Yanıtı “yılda 2 kere” idi.

😛

Yaklaşık 30 yıl önceydi. Bir arkadaşım ile aynı sene okuldan mezun olduk. Aynı işyerinde çalışmaya başladık. Altı ay ara ile evlendik. Sokakta karşılıklı oturuyoruz. Pencereler birbirine bakıyor…

Ankara’da işten çıktıktan 15 – 20 dakika sonra evlerimizde oluyoruz. Ben hemen üstümü değişip sokağın başındaki sahaya gidiyorum. Spor yapmak için…

Arkadaşımı da çağırdım birkaç sefer. Karısından fırça yedim. “Ben kocamla sadece bu saatleri baş başa geçirebiliyorum.  Bu saatlerde basket oynamak da neymiş?…” diyordu.

Her şeyi birlikte yapmak, her yere birlikte gitmek zorundaydılar… Sevgi / aşk deyince…

😛

Genç arkadaş geldi ve “ben reklamcı olmayacağım” dedi. “Çok emek ve özveri istiyor… İş arkadaşlarımı karımdan daha fazla görmek zorunda kalıyorum…”

İlkokul aritmetiği ile anlatmaya çalıştım. Mesai 09.00’da başlasa, 18.00’de bitse, iş yerine yakın oturduğun için sadece 15 dakika gidiş ve geliş için yolda harcasan… 08.45 – 18.15 arası dokuz buçuk saat yapar. Eşin ile de dokuz buçuk saat geçirirsen, günde 19 saat olacak. Sadece 5 saat uyuyarak sürdürebilir misin?

Söylemeye çalıştığım şu idi… Bırakalım özveriyi… Normal mesai ile çalışsan bile “iş arkadaşlarını karından daha fazla göreceksin”.

😛

Genç arkadaşlarımızın bir kısmı, bedelini ödemeden başarılı olmak istiyorlar. Onların “başarı” tanımı her ne ise…

😉

Son söz olarak şunu söylemeliyim. Sevgi emek ister. Emek de birlikte geçirilen zamanın uzunluğuna değil niteliğine bağlıdır.

😀

Etiketler: , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Sevgi / zaman ilişkisi” yazısına şu ana kadar 7 yorum yapılmış:

  1. Şu mesai saatlerinin esnekliği meselesini dışarıdan biri anlatınca yok arkadaş kapitalizme esir olmayacağım diyorsun. İşçiler kardeş patron kalleş meselesinden hiç bahsetmiyeyim.

    İşin içine girip kavrulmaya başlayınca mesai saati diye bir şey kalmıyor. Cumartesi – Pazar günleri iş arkadaşlarını maille çağrı ile taciz ediyorsun.. Baba aklıma bir fikir geldi.. Bak gavur ne yapmış? Biz bunu lokale şöyle uyarlarız. Pöff!

    Sevgi meselesine gelince.. Henüz bir bağlanma deneyimi yaşayamadım.. Pek uzun giden bir ilişkim olmadı. Ne diyeceğim bilemedim.

    Lakin uzun zamandır annem, ablam ve kuzenlerimden duyduğum şey… Sen bizi sevmiyorsun oluyor.

    Verimli geçirilen zaman meselesine gelince… Sanırım bunu başarabilmek için çok daha fazla zamana ihtiyacım var. Sevdiklerimin yanına geldiğimde maalesef sürekli mailine ve aktif kampanyalardaki son duruma bakan biri oluyorum. Onlar ailede son durumları özetliyorlar ben arada kafa sallıyorum. Düşe kalka öğrenilir umarım şu verim meselesi…

    Fevkalede yazıların için teşekkürler…

  2. Erinç Aşıcıoğlu :
    11 Ocak 2010
    11:48 am

    Bir çok kişi bir şeyi daha unutuyor , geçirilen zamanın niteliği. Hangi işi yaparsak yapalım sonuç dediğiniz gibi günün yüzde doksanı iş yerinde geçecek. Önemli olan eve geldiğinizde eşinize bugün severek çalışmanın verdiği güven ve huzurla seni seviyorum demek yada bunu hissettirmekte. Bunu en çok ben siz ve ailenizle tanıştığımda gördüm tüm ailenizin gözlerinden okunuyordu.

  3. Canan Onat :
    11 Ocak 2010
    5:00 pm

    “Kaliteli Zaman”! İşin sırrı bu. Önemli olan birlikte geçirilen vaktin ne kadar olduğu değil, ne ile geçirildiği. Bekar biri olarak ben de eşiyle yapışık yaşayan arkadaşlarımı tam anlayamıyorum. Bu yüzden zamanla evli arkadaşlarla daha seyrek görüşmeye başlıyor insan. Bu durumun yegane faydası, gitgide daha genç bir arkadaş grubuna sahip olmak.

    İşteyken de insanlar çok zamanı boşa harcıyorlar. Etkin ve verimli çalışan insan sayısı çok az. Onlar da kendileri gibi çalışmayanlar yüzünden zaten yeteri kadar verimli olamıyorlar.

  4. Aytac Bayrak :
    11 Ocak 2010
    7:14 pm

    Hocam tecrubeniz ve bilginizle sabitlenmis, odenen bedel ve basari arasindaki sozleriniz ya da sevginin emek istegi cumleniz hakkinda gevezelik yapma hakkim olmadigini ben de biliyorum. ancak genc arkadas “ben reklamci olmayacagim” cumlesini tam anlamiyla soylemisse sorun yok gibi aslinda. yani istediginin bu olmadigina dusunmus ve ulasmak istedigi basari hedefiyle bu yolda odeyecegi bedelin sonunda varacagi noktanin ayni olmamasi ona bu cumleyi kurdurmus olabilir… bir de ustune hayatini adapte etme istegi duydugu birisi varsa (bir nevi “eş durumu” olayi) hedefler ve istekler farkli sekil alabilir sanki…

  5. Argun Ertekin :
    11 Ocak 2010
    8:07 pm

    Başarı tabiki emek ister.

    İş yaşamında başarılı olmak, iyi bir kariyere sahip olmak bu konuda emek harcamayı; mutlu ve huzurlu bir evlilik sahibi olmak yani evlilikte başarıya ulaşmak da evlilik konusunda emek harcamayı gerektirir.

    Yapılan hesaplar açık: Gün 24 saat. Bunu değiştiremeyiz. Fakat “daha fazla emek harcamak için kendimize zaman yaratmak” adına hayatımızda bazı düzenlemelere gidebiliriz.

    Bu noktada insan önceliklerini belirleyip, hangi alanda başarılı olmanın kendisine daha kaliteli bir yaşam sunacağına karar vermeli, sonra da hangi alan kendisi için daha önemliyse o alanda daha çok çalışıp emek harcamak için diğerini asgari seviyede tutabilmeli.

    Bahsi geçen arkadaş için eşiyle daha fazla zaman geçirmek, daha fazla para kazanmaktan, daha profesyonel bir iş yaşamına sahip olmaktan daha önce geliyorsa; günde 3 saat çalışıp 13 saati eşiyle geçirmesi mümkün olmasa bile, eşine en iyi ihtimalle günde 3 saat ayırabileceği işi yapmamaya karar verip “reklamcılıktan vazgeçtim” demesi -üstelik hayatını o ana kadar reklamcı olmak fikri üzerine kurduysa- sevgi için harcanan emek olarak görülebilmeli. Belki sonuçta yine eşini iş arkadaşlarından daha az görebilecek ama en azından esnek çalışma saatleri, konkur öncesi ajansta sabahlamalar, son dakika gelen bir revize için haftasonu acil toplantılar olmayacak, eve dönüş saatleri belli olacak. Bu da eşiyle geçirdiği zamanı planlayıp daha nitelikli hale getirmesi için ihtiyaç duyduğu bir imkan olabilir.

    11 saat iş 2 saat yol 8 saat uyku 3 saat eş formülü…
    Başarılı bir kariyer ve iyi paralar için uygun görünüyor.

  6. elif lambacıoğlu okancı :
    16 Ocak 2010
    10:14 pm

    işine tutkuyla bağlı yeni evli bir reklamcı olarak kendime sürekli hatırlatmaya çalıştığım bu hassas noktayı birde sizin klavyenizden okumak süper geldi bana evet ‘Sevgi emek ister. Emek de birlikte geçirilen zamanın uzunluğuna değil niteliğine bağlıdır.’

    bu yazı cumartesi gecesini çalışarak geçiren bana ilaç gibi geldi gerçekten, kahve molamı diğer oda da maç izleyen eşimin yanında geçireceğim :)))))

  7. Sevgi – Zaman ilişkisi üzerine yayınlanan bir blog yazısı

Yorum Yazın