Silo ve Müşteri
Bir eğitimde müşteri ihtiyacından ürünün oluşturulmasına ve piyasaya duyurulmasına kadar ulaşan süreci işliyorduk.
- Pazarlama süreçleri, tıpkı yapboz gibidir. Bir yerde yanlış yapar ve düzeltmeden devam ederseniz, sonunda elinizde koca bir HİÇ olmasını sağlar. Eğitimin amaçlarından biri, tüm etkileşimli olguların bir arada düşünülmesini sağlamaktı.
Eğitimdeki gruplardan biri, yaşlılar için yaşam tarzı paketi oluşturmayı düşündü. Paketin bileşenleri oluşturuldu, nerelerde duyuru yapılacağı, müşteriye nasıl ulaştırılacağı tartışıldı. İşin konumlandırma aşamasında “Hedef kitle sade, yalın, kolay olmasını ister” noktasında kilitlendiler.
“Sade ve yalın iletişim diye söylemesi kolay ama, bizim şirkette Hukuk departmanı kesinlikle buna izin vermez” dediler.
Bu yakarış, “müşteri odaklı düşünme”nin temelinde neden SİLO sisteminden uzak olmak gerekir konusunda örnek gibi oldu.
- Ben uzun zamandır bazı şirketlerde Pazarlama’nın Hukuk’a kurban edildiğini [1] , [2] söylüyorum. Dilbert’in bir cümlesiyle “Hiçbir iyi pazarlama projesi, Hukuk’un hemen kabul edeceği kadar risksiz değildir.”
Hukuk departmanları “bizim sözleşmemiz budur” demek yerine, hedef kitleye göre sözleşme düzenlemek için tedarikçi değil takım arkadaşı olarak çalışmayı öğrenmezse; IT ekipleri sorunları birlikte çözmek yerine “İş isteğinizi gönderin. Biz değerlendirelim” derlerse… müşteri deneyimi ürünlere ve hizmetlere yansımaz.
Dijital dönüşümü rüyamızda bile göremeyiz.
😉
Bu yazının devamı:
23 Şubat 2021 tarihli EKLEME: Silolaşma konulu CX Talks – Podcast’ler
😀
Etiketler: dijital dönüşüm, dijital perspektif, ekip, ekip ruhu, konumlandırma, ürün geliştirme
Kategori: İş hayatı