Tasarımcı ve Grafiker
Dün Facebook’da, Nilda Berrin Alptekin sayesinde şunu gördüm.
İlk bakışta mutlak doğru gibi gelen cümlelere kuşkuyla yaklaşırım.
Bu cümleye maalesef ilk bakışta bile hoşgörüyle yaklaşamadım.
🙁
Önce bunu bir tasarımcının yazdığına inanmak mümkün değil. Tasarım kavramını bilen biri, bu cümleyi asla söylemez. Muhtemelen bir grafiker tarafından yazılmıştır.” diye düşündüm.
Tasarım “gel bilgisayarın başına sen geç” ile yapılan bir iş değil. Belki grafik, bilgisayarın başında yapılıyordur.
Bugünlerde çokca tasarımcı düşünme sözü ediliyor. Daha ilk bakışta Google’da şunu görebilirsiniz.
Kim için tasarladığıni iyi incele ve öğren, onların ihtiyacını anla, beyin fırtınası ile ve farklı birçok öneriyle git, prototip ile piyasaya çık ve dene… Hep BAŞKALARI var.
😉
Defalarca hizmet ürünleri tasarlamış (ve birkaç ürünü tüm sektör tarafından kopyalanmış ve milyonlarca kişinin cebine yerleştirilmiş) biri olarak şunu söyleyeyim:
Tasarımın her aşamasında müşteri vardır. Müşterinin ihtiyaçlarını – kendisini iyi ifade edemezse de – iyi anlamak gerekir. Müşterinin deneyiminin nasıl iyileşeceğine – tek başına değil – birlikte kafa yormak gerekir. Çıkan sonuçlar tartışılır. Başarılı olabilecek sonuç – mümkün olduğunca – olası müşterilerin önüne çıkarılır ve denenir.
Nilda Berrin Alptekin de “Hem kurumsal hem de bireysel bir çok projeye imza atmış biri olarak kendi görüşüm; müşterini çok çooooook iyi dinle. Onun sektörüne hakim ol (her baba yiğidin harcı değildir ki biz yapıyoruz deneyim ve süreç yenileme ile). Hem politik hem de yaşamsal durumları iyi analiz et. Bugünlük harika işler yapma her an hatırda kalacak olan harika işleri yap. İkna edilmeye de açık ol ikna etmeye de hazır ol. Ve ve ve zamanı da aklını da müşterini de iyi yönet” diyor.
Tüm bunlardan yola çıkarak… O cümlenin bir tasarımcıya ait olduğuna ikna olmam.
😉
Gelelim işin grafiker kısmına… Bendeki örnekleri [1] , [2] bir yana bırakalım…
Celil Öker‘a ait olduğunu sandığım şu cümle işi anlatıyor: “Sevgiline mektup yazıp da “anlamadı salak, oysa ne güzel yazmıştım” diyorsan, kendini kandırıyorsundur.”
Okulların Pazarlama Kulübü etkinliklerinde bulunmayı yasaklayan hocaların yetiştirdikleri genç grafikerler, başkası için bir şey yapmayı ancak mezun olduktan sonra öğreniyor.
Farklılaşmayı maalesef kıyafetinden başka yerde gösteremiyor. Yaz günü bere ve atkı ile; kış gününde ise parmak arası terlik ile gezmeyi farklılaşma sanıyor.
Oysaaaa…. Grafiker bile, bir müşterinin kendi müşterisiyle iletişimini kolaylaştırmak için o işi yaptığını anlamalıdır. (Bu cümlede en az 2 adet müşteri kelimesi var.)
Grafiker’likten tasarımcı’lığa giden yol ise, hem yukarıda şemada var, hem de Nilda Berrin Alptekin tarafından ayrıntılı olarak belirtildi.
🙂
Yanlış anlaşılmasın, grafik tasarımı da küçümsemem. Hatta sanat’tan daha değerli bulurum.
Başkasının beğeneceği, kullanacağı, işine yarayacak birşey yapmak daha önemli, daha zor olduğu için.
Devam yazısı şurada
😀
Etiketler: grafik, iletişim, sanat, sanatcı, tasarım, tasarımcı düşünme
Kategori: İş hayatı
14 Kasım 2015
10:16 am
Tasarım odaklı düşünme (design thinking) kavramına tekrar göz attım.