18 Kasım 2015 Çarşamba

Tek Başıma Değildim

Bazı yazılarımda, tasarladığım projelerden bahsediyorum.

Örneğin:

Geliştirdiğim “müşteri iletişim tercihi matrisi” ile, müşterinin istemediği mesajları almamasını, istediği mesajları da istediği kanaldan almasını sağladım.

İstediğiniz kadar puanı, istediğiniz ürün için kullanabileceğiniz yapıyı kurdum.

Türkiye’nin ilk taksitli kredi kartı olan Taksitkart’ı çıkardım.

diyorum.

Bunları elbette tek başıma yapmadım.

Fikrin bir şirkette hayata geçmesi için, üst yönetimin aynı vizyonu paylaşması gerek. Şanslıydım. Çok iyi patronlarım vardı. Yenilikçi fikirlerimi desteklediler.

  • Her seferinde hemen kabul ettiklerini düşünmeyin. Sınadılar, sorguladılar… Daha iyi bir duruma gelmesini sağladılar.
  • Ben de gerekli çabayı sarfettim. (Fikrini şirkete kabul ettirmek isteyenin yapması gerekenler burada.)

😉

Pazarlama yöneticisi olarak, 1988’den beri çalıştığım tüm projelerde IT desteği gerekiyordu. Her seferinde çok iyi geçindiğimizi söylemek mümkün değil. Zamanla, ben onlarla nasıl çalışmak gerektiğini öğrendim. Onlar da benim projelerimin arkasında durduğumu, ayrıntılı iş isteği hazırlamak için ne kadar çaba sarfettiğimi gördüler.

  • Hep güllük gülistanlık değildi. 3+ yıllık bir projede “en ince ayrıntısına kadar herşey belli olmazsa yazılıma başlamayız” diyerek, teknolojideki ve müşterilerdeki değişimi anlamayanlarla da çalıştım.

Birlikte çalışabildiğimiz teknik ekiplerle birçok başarı öyküleri yarattık. Onlarca projeyi hayata geçirdik. Hepsinin, bir fikir olmaktan çıkıp bankanın bir ürünü veya hizmeti haline gelmesinde çok ciddi bir IT desteği vardı.

🙂

Bir tanesini özellikle anlatmak istiyorum.

Taksitkart’ın ayrıntılarını IT ekibiyle konuşuyorduk. IT’den bir arkadaş, muhasebesinin nasıl çalışacağını anlatmaya başladı. Ben “Acaba bankanın muhasebe departmanından birilerini çağırsak mı?” dedim. Teknik arkadaş bana “Muhasebedeki arkadaşlar yoğun olduğunda, bankaya yeni katılan personele muhasebe derslerini ben veririm” dedi. (Sordum, doğruydu.)

Düşünsenize, işinin teknik olmayan taraflarını ders verecek düzeyde bilen teknik ekiplerle de çalıştım.

😉

Bir CRM projesinin başarılı olması sadece verilerin değil, müşteriye dokunan tüm temas noktalarındaki süreçlerin de doğru tasarlanmasıyla mümkün. Böyle olunca, çok sayıda kişinin projeye katılması gerekiyor.

  • Açık ofiste kendisinden 6 metre mesafede oturan kadrosundaki birine “Yahu… Sen ne işle uğraşırdın?” diye soran direktör de gördüm.

Departmanındaki tüm (oldukça karmaşık) süreçleri, en ince ayrıntısına kadar kağıda dökebilecek iş arkadaşlarım da oldu. Projeyi öylesine kolaylaştırdılar ki, beklenen sürenin yarısında teslim ettik.

🙂

Kullanılacak ekranda nelerin olması gerektiği konusunda özveriyle çalışan son kullanıcıların hakkı ödenmez. Kar, kış, kıyamet bir hafta sonunda… Radyolarda “zorunlu değilse evden çıkmayın” denilirken, kaloriferleri yanmayan ofiste paltoyla oturup ekran tasarlayan genç arkadaşları unutmak mümkün değil.

🙂

Pazarlama projelerinin başarısı, müşterilere ne kadar iyi anlatıldığına çok bağımlı. Bankanın kurumsal iletişim ekibinde, gerçekten çok yetenekli ve hoş görülü arkadaşlar vardı.

Siz-biz olmadan birlikte çalıştık. Ajanslarla ilişkilerimizde, arada aşılması gereken bir departman değil, aksine bizim hayatımızı kolaylaştıran takım arkadaşları olarak iş yaptılar. Hem ben, hem de o günlerde ürün geliştirme ekiplerinde bulunan arkadaşların hepsi onlardan çok şey öğrendik.

🙂

En kıymetlilerimi sona sakladım. Geçmiş 20 yıl boyunca benim titiz ve sert yönetimimde çalışan onlarca ekip arkadaşım.

Bir çok projemiz öylesine çok boyutluydu ki… Çok sayıda operasyonel departmana dokunan iş akışları, dijitalize edilen çok sayıda işlev, değişmesi gereken davranışlar… Aslında son derece karmaşık yapıların, müşterilere ve çalışanlara basit ve hızlı görünmesini sağladılar.

Birçok projemizi hayata geçirmeden önce bankanın Teftiş Kurulu’na “Gelin, inceleyin. Atladığımız bir konu var mı?” diye başvurduk. Açıkçası onların bizim kadar iyi bulamayacağının farkındaydım. Bizimkiler hata yapsa, ancak çok büyük zararlardan sonra ortaya çıkabilirdi. Hata yapılmadı.

Ben ayrıldıktan sonra görevi devralan biri “Siz pazarlamacı mısınız, operasyoncu mu? Bir fikir ortaya atıyorum. Operasyonda şurada patlar, burada Teftiş Kurulu onaylamaz, şubede müşteri temsilcisi bunu yapamaz… gibi bahanelerle geliyorsunuz” demiş.

Ben ekibimle gurur duydum. Maalesef çoğunlukla, pazarlamacıların mutfağı bilmesini takdir etmeyip, yemeği sunmakla görevli garsonlar zanneden “Pazarlama Müdürleri”nden çok çektiler.

Keşke benden sonra onlarla çalışanlar da bu arkadaşlarımın kıymetini bilseydi.

🙂

Tek başıma yapmadım. Hiçbirini… Başarılı projelerin arkasında çoğunlukla keyifle çalışan ekipler vardı.

Burada söyleyeyim de… Malum grafiker gibi düşündüğümü sanmayın.

😉

 

Etiketler: , , , , , , ,

Kategori: İş hayatı

“Tek Başıma Değildim” yazısına şu ana kadar 6 yorum yapılmış:

  1. Kenan Güçlü :
    26 Kasım 2015
    7:14 pm

    Uğur Bey merhaba, çok güzel bir dönemdi. Çok verimli, çok yönlü, sonuç odaklı ve muhteşem bir takım olarak çalıştık.
    Uzman Yardımcısı olarak girdiğim iş hayatımın 6.haftasında Sn.İsmail Yalçınkaya’nın “6 ayda bir istediğiniz bir konuda sunum yapacaksınız, her şikayeti bir fırsat olarak göreceksiniz, size yetki veriyorum; gerekiyorsa is akışını değiştireceksiniz, sirküler/genelge çıkaracaksınız, yazılımı geliştirceksiniz, proje geliştireceksiniz, karşınıza çıkma cesareti göstermiş o şikayeti yazılı olarak teşekkür edip kapatacaksınız” demesini unutamıyorum.

  2. Gecenlerde Y jenerasyonundan bahsediyorduk, bu makale bir sey daha animsatti.
    Ortaya konan projelerin implementasyonu tabiiki alt ekipler tarafindan yapilir, ama oncelikli onemli olan projeyi dusunebilmek, cizebilmek, ikna edebilmek, yatirimi alabilmektir. Yoksa implemente edecek projeniz yoktur.
    Isletmelerin cogu malesef bos islerle mesgul insanlarla dolu. Farkli olsaydi, toplum bunu farkederdi.

  3. Ah!…
    Fatmanur “Ortaya konan projelerin implementasyonu tabiiki alt ekipler tarafindan yapilir, ama oncelikli onemli olan projeyi dusunebilmek, cizebilmek, ikna edebilmek, yatirimi alabilmektir” dedin de…

    Beni gördüğü zaman yağ çeken, arkamı döndüğümde “O sadece konuşuyor. Herşeyi ben yapıyorum” diyen (bana rapor eden) bir müdür vardı. Sırf onun için http://ugurozmen.com/yasamin-icinden/sogani-ince-dogra diye yazmıştım
    🙂
    Aynı arkadaş için, bir de şu yazı vardı: http://ugurozmen.com/pazarlama/terazinin-kefesi

  4. Nefis iki makale. Mutlaka okunmali. Bu iki yuzluluk (hypocracy) gunumuz is dunyasinin cok ciddi bir sorunu. Karakter erezyonu olarak adlandiriyorum.

  5. Çok güzel bir yazı, sıcacık, öğretici, bonkör, biraz birikimi olan birine yıllar kazandıracak kadar bilgi veriyor. Çok yaşa Uğur Hocam!

  6. Ahmet Polat :
    26 Kasım 2015
    8:13 pm

    ne güzel insanlarla birlikte çalişma şansi yakalamişsiniz.
    Hayatta en önemli şanslardan biridir herhalde öğreten ve yenilikçi bir ekibin içinde olmak

Yorum Yazın