Ya hep, ya hiç
Bize öğretildi. Tabağında tek bir pirinç tanesi bile kalmayacak.
😛
Birlikte yemek yediğim birçok yabancı, “tamam” demeyi biliyor. Tabakta 2 lokma da kalsa, içki bardağın dibinde yarım parmak da olsa…
Annelerimiz öyle öğretmiş. Bu topraklarda bitmeden bırakıldığını hemen hiç görmedim. (Özellikle içkinin… Sonuna kadar gideriz…)
😛
Müzakere konulu yazılarımda da [1], [2], [3], [4] vurgulamaya çalıştım. Bir yerde durmayı pek bilmeyiz. Kazanç-kazanç yaratmayı önemsemeyiz. “Ya benim olacak, ya da hiç” diye düşünürüz. Sonuna kadar gitmemiz gerektiğini zannederiz.
İş dünyamız aslanlar, kaplanlar ve hatta köpek balıklarıyla doludur. Nedense arı ve karınca pek bulunmaz.
😛
Özetle, bizde azami ve asgari (maksimum ve minimum) vardır.
Neden optimum yoktur diye merak ediyorsanız… Bence, o son kalan – bırakılmayan – tek pirinç tanesi‘nin suçu…
😀
Etiketler: kazanç-kazanç, müzakere, pazarlık
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
15 Nisan 2010
9:48 am
“Tabakta pirinç tanesi kalmayacak” prensibi çocuk eğitiminde mühim bir husustur. Ancak doğru öğretilirse. Çocuk bunu “yiyemeyeceğinden fazlasını isteme” biçiminde öğrenmeli. Yani aslında çocuğa çaktırmadan “optimum”u öğretmeliyiz.
Uygulamada ise bu prensibi dini bir kural gibi sorgulanmayacak şekilde öğrettiğimizden ve genelde çocuğa yemek miktarı seçiminde insiyatif de vermediğimizden başımıza ne gelirse geliyor 🙂
15 Nisan 2010
11:04 am
Kaç tane prinç tanesi bırakırsak o kadar çocuğumuz olacağı söylendiğinden ben genelde 2 tane bırakırdım.:) Benim sorum şu oldu ‘Peki cinsiyetini nasıl belirliyoruz.?’
15 Nisan 2010
5:16 pm
Bu güzel yazıyı mutlaka eşime okutmalıyım. “Yemeğimi beğenmedin mi yoksa?” sorularından sıyırma şansım olur belki. 🙂
Teşekkürler Uğur Bey…
11 Ocak 2011
3:50 pm
Benim, anneme tabakta kalmasın diye yediğim pilavın de aslında israf edilmiş olduğunu anlatmam için işletme okuyup temel ekonomik teoremlerden bahsetmem gerekmişti. Kabul ettiği için değil, “kafamı ütüleme artık” diyerek ikna olmuştu 🙂
Optimum, daha tencerede pişmeden ölçülmeli herhalde 😀