17 Ekim 2009 Cumartesi

Yönetimde tutarlılık

Birkaç yıl deniz acenteliklerinde çalıştım. Dünya denizciliğinin en üst kurulu “Uluslararası Denizcilik Konferansı” idi.

Uluslararası ticaretin içinde oynadığı rol düşünülürse, bu kurulda görev almanın ne kadar önemli olduğu tahmin edilebilir.

25 yıldan beri o sektörde değilim. O yıllarda… Gerek dünya çapındaki armatörler, gerekse denizcilikte ilerlemiş ülkeler burada kulis yaparlardı.

Ancak, tutarlılığın ve sürekliliğin önemli olduğunu da herkes bilirdi. Her gelen başkan ile politikaların değişmemesi de bir şekilde düzenlenmişti.

Seçimlerde kazanan aday 2 yıl başkan yardımcısı olarak görev yapar, sonra 2 yıl başkanlık yapar, sonraki 2 yıl da başkan danışmanlığını sürdürürdü.

Yani, ilk 2 yıl başkanlık görevine hazırlanır sonra koltuk el değiştirirdi. Seçim, 2 yıl sonrasının başkanı için yapılırdı.  Bu iki yıl boyunca, uluslararası sorumluluklara hazırlanırdı.

Bazı kararlar, 3 kişilik yönetim kademesinin oy çoğunluğu ile verilirdi.  Böylece yönetimin sürekliliği ve tutarlılığı da sağlanırdı (Belki şimdi de böyledir.)

😛

Ne dersiniz… Özellikle kamu kurumlarında uygulanmalı mı?

😉

Etiketler: , , ,

Kategori: İş hayatı

“Yönetimde tutarlılık” yazısına şu ana kadar yorum yapılmamış

  1. Kaan PEKIŞIK :
    17 Ekim 2009
    9:31 am

    Sayın Özmen,
    İdeolojik görüşünüzün ne olduğunu yada hangi partinin sempatizanı olduğunuzu yada bu söylediklerimle ilgili olup olmadığınızı bile bilmiyorum. Yazdıklarım belki hoşunuza gidecek belki çok kızacaksınız. Ancak yazınızı okuduktan sonrada bunları yazmaktan kendimi alamadım.
    Etiketler kısmındaki kamu haric süreklilik,tutarlılık,yönetim kelimelerinin bu ülkeyi idare edenler ile uzaktan yakından alakası olduğunu düşünmüyorum. Bu sebepten dolayıdırki bırakın kamu kurumlarını uluslararası şirketler hariç türkiyedeki çoğu aile kökenli olan özel şirketlerde bile uygulanması zor olan bir idare ve yönetim şeklini siz devlet dairelerinde acaba uygulanmalımı diye sormuşsunuz 🙂 Bilmem sizce uygulanmalımı 🙂

  2. Konunun benim politik görüşlerim ile ilgisini anlamadım. Bu gibi girişlerin, akl-ı selim’den çok öfke ile yapıldığını düşünüyorum. Yine de yanıtlayayım.
    😉
    Karayolları, Demiryolları, DPT gibi ülkenin uzun vadeli srateji ve kalkınması ile doğrudan ilgili her devlet kurumunda uygulanmalı.

    Ayrıca, kısa vadeli rant yaratabilecek (bu sayede uzun vadede sıkıntı yaratacak) başka yerler varsa, onlarda da uygulanmalı.

  3. Kaan PEKIŞIK :
    17 Ekim 2009
    10:15 am

    Tekrar merhabalar,
    İnanın bunları yazarken içimde öfkeden eser yoktu ve amacım provakatörlük yapmak değildi. O şekilde algılamış olmanız beni hem çok şaşırttı hemde biraz üzdü. Açıkçası konuyu sizin politik görüşünüze bağlarken sizi birebir tanımadığımdan bunları bu şekilde yazdığımda sinirleneceğinizi düşünerek sadece yumuşatmak adına yazmıştım :).Ben sadece bu ülkede yaşamayı seven bir vatanseverim (lütfen bu yazdığımıda daha farklı yerlere bağlamayın 🙂 ) bu sebepten dolayı bu vatan adına yapılacak her olumlu hareketin sonuna kadar savunucusu ve destekçisi olurum. Tekrar belirtmek istiyorum amacım konuyu olması yada tartışılması gerekenden farklı bir yere doğru yönlendirmek değildi. 🙂 Sadece bahsetmiş olduğunuz idare şeklinin hoşuma gitmiş olması ancak bu ülkede yönetimden dolayı uyugulanabilir olmamasını biraz farklı bir yollada olsa anlatmak istememdi. 🙂 Cevabınız için ayrıca teşekkürler

  4. Özel sektör (ki değişime daha hızlı ayak uydurmak zorunda) bu süreci bir şekilde yönetiyor. Çoğunlukla Genel Müdür Yardımcılığı pozisyonunda uzun süre pişmiş birini Genel Müdür yapıyor.

    Hızlı dönüşüm gerektiren yerde, dışarıdan adam alıyor.

    Kamu ise, “ekibiyle gelmek” “icraati yapmak” gibi söylemlere sığınarak tutarsızlık aşılıyor. Rant da cabası…

  5. Bu konuda bir de şu sıkıntı var Uğur Hocam, bildiğim kadarıyla ABD’de rektörler 12 yıllık seçiliyor ve bu süreçte planladığı projeleri geliştirme fırsatına sahip oluyor. Biz de ise 4 yıllık süreç malesef yetmiyor. Üniversitelerde dahi uygulansa bu uygulama başarıların artacağına eminim.

  6. Hüseyin,
    Bu seçim konusu diğer bir önemli konu. ABD’de okulların büyük çoğunluğunda rektörü öğretim üyeleri seçmiyor. Gelen kişi de oy verecek kişileri tavlamak için numaralar yapmıyor. Mütevelli Heyeti rektörü “atama” ile getiriyor.

    İş başında kalması için önemli olan okulun repütasyonu. Bu nedenle içeriye (öğretim üyelerine) değil, dışarıya (piyasaya, öğrenci adaylarına, vb…) kendini ispatlamaya çalışıyor.

    Bu konuda daha sonra yazmak gerekir diye düşünmeye başladım sayende…

  7. […] niyetle yazılan bir yazı bile, uslup nedeniyle yanıt almayabilir. Bir yorumda uslup sorunu  […]

  8. Bu örneği, bir sohbetimde kullandım. Yönetim değişimlerinde dikkat edilmesi gereken konular var.

Yorum Yazın