e-Tohum İzmir kampı konuşması – 2
e-Tohum İzmir kampı’ndaki konuşmamdan sonraki kahve molasında Ahmet Ürel ile müşteri – hedef kitle ayrımını yeniden konuştuk.
“Müşteriye çok önem verip, hedef kitleyi gözardı etmeyi kabul etmediğini” söyledi. Dedim ki
“Müşterinin taleplerini yerine getirmekten bahsederken, hedef kitleyi tümden dışlamaktan bahsetmiyorum. Hedef kitleyi korumak, hatta sayılarını artırmaya çaba sarfetmek gerekir. Ne de olsa müşteri ile ilişki buna bağlı.”
🙂
Sonra birden “Kayık ile balık avına çıktın mı hiç?” diye sordum Ahmet Ürel’e… (Konuşmam hakkında yazılanları okumuşsanız [1] ve [2], akıl karıştırdığımdan bahsettiler. Muhtemelen Ahmet de “nereden çıktı balık avı şimdi?” diye düşünmüştür.)
35 sene önce Küçükyalı ile Adalar arasından uskumru ve kolyoz çıkardı. İstavrit zaten gelirdi. 4 – 5 saatte kovalar dolusu avlanabilirdi.
Kayıktakiler oltayı aynı anda çekmezlerdi. 2 kişi oltayı çekip balıkları sandala atarken, diğer 3 kişinin oltası denizde dururdu. Balıklar, orada yem olduğu sanıp gitmesinler diye… Balıklar oyalanırken çekilmiş oltalar suya iner, sonra diğerleri çekilirdi. Balıkların olabildiğince orada kalmasına çalışılırdı.
Benim gözümde, gazetelerin “gedikli” yazarlarının görevi de hedef kitleyi orada tutmaktır. Onları toplayıp reklamverene satmak için.
😀
Hedef kitlesiyle müşterisi farklı olan girişimcilere söylüyorum. Eğer müşterinin bizimle çalışma nedeni hedef kitlemiz ise, zaten onları boşlayamayız. El bebek, gül bebek… Müşterimiz için…
🙂
Etiketler: e-Tohum, gazete, hedef kitle, medya, müşteri, reklamveren, süreklilik
Kategori: pazarlama
12 Ekim 2010
9:00 am
Sayın Hocam,
Sanırım bana burada bir cevap hakkı doğdu 🙂
Aslında söylediğiniz her bir kelimeye aynen katılıyorum.
Ancak bana göre, işimiz için önem arz eden diğer kesimlerin de teorisi oluşturulsa biz girişimciler için çok yararlı olurdu diye düşünüyorum.
Facebook örneğinde düşünecek olursak; Facebook yalnızca reklam verenlere satış yapar, ancak onu reklam verenler için değerli yapan 400 milyonun üzerindeki üyesdir, ve Facebook’u üyeleri için değerli yapan etkenlerden bir tanesi de Facebook uygulamalarıdır. Facebook’un sanıyorum ki reklam verenlere yönelik aktif bir pazarlama yapmaya ihtiyacı yoktur.
Özellikle yazılım dünyasında, geliştirici toplulukları her firma için çok değerlidir. Java geliştiricileri, iPhone geliştiricileri, vb.
Ben aslında sizin, konunun hem teorisine, hem de uygulamasına vakıf olan biri olarak; iş modelimiz oluştururken bu ‘diğer topluluklar’ı konumlandırmamız konusunda ilham verici olabilecek görüşlerinizi merak ettiğimden sormuştum yukarıda belirttiğiniz soruyu. Cümlenin uzunluğu için özür dilerim 🙂
İyi çalışmalar…
12 Ekim 2010
12:44 pm
Ahmet,
Facebook, mevcut durumda Dünya’da reklamverene pazarlama yapmak için çaba sarfetmiyor olabilir.
Ama TR’ye baktığımızda… Cebinde para olan asıl kesim Facebook’da azınlıkta. Facebook TR Ofisi’ni yöneten ben olsaydım, 50+ yaşında olanların daha fazla girmesi için çeşitli on-line veya off-line faaliyetler düzenlerdim. Böylece bana görünen reklamlar sadece grup-satınalma sitelerinin reklamı olmaktan çıkar ve daha gelir kazandıracak noktaya ulaşırdı.
🙂
30+ yıllık profesyonel deneyimime göre, mevcut büyüme oranları beklenenin üzerinde olunca, pek kimse bu gibi hassas noktaların peşinde koşmuyor. Bu nedenle “ben olsaydım” dedim.
🙂
Yazılım dünyası için de aynı şekilde düşünüyorum. Cebinde parası olan, zamanı daha bol olan, keyif için para harcaybilecek duruma ulaşmış olan kitleleri içeriye almaya çalışmak daha verimli olacaktır.
Toplantıda dediğim gibi, muhteşem boşluklar var orada… Babasını, amcasını, dayısını, teyze ve annesini iyi anlayan birileri bu işe kalkışacak ve götürecek parayı…
😀
12 Ekim 2010
1:32 pm
Sonradan aklıma geldi.
Mecra olarak konumlanmış girişimler için “yeni kitleler = iş geliştirme” anlamına geliyor. Mevcut ürünlerin onlara uygun duruma getirilmesi, hangi değişiklikler yapılırsa yeni kitleleri çekeceği… Bunlar için de toplantıda bahsettiğim “yaşam evresine göre pazarlama” yetkinliğinde olunması gerekiyor.
12 Ekim 2010
2:05 pm
Merhaba,
Yanıtınız için teşekkür ederim.
Evet, Facebook, Farmville vb. trendlerle kendini sınırlamasa ve insanların halasıyla, dayısıyla, amcasıyla daha fazla paylaşım içinde olmasının yollarını bulsa çok iyi olabilir.
Hele bunu, sistemi fazla karmaşıklaştırmadan yapsa daha da güzel olur 🙂
Belki bir aile ağacı sistemi, aile albümleri, ailelere özel gruplar düşünülebilir bu amaçla.
Tek sorun, bunun düz bir arkadaş listesi kadar kolay anlaşılıp kullanılamayacak olması. Orada da iş, Facebook’un ergonomi ve kullanıcı deneyimi uzmanlarına kalıyor 🙂
12 Ekim 2010
7:10 pm
Yazdıklarınızı bir şekilde bizim gayrimenkul sektörüne uyarlamaya çalışıyorum 🙂 Hedef kitle ve müşterinin farklı olmasını açıkçası düşünmemiştim. Son projemizde 1+1 daireler özellikle yatırımcılar tarafından ilgi gördü. Bu kişiler evler tamamlandıktan sonra birilerine kiraya verecek. 1+1 daireleri bekar, yeni evli veya emekli-çocuksuz aileler için tasarladık (hedef kitle) ama müşterilerimiz o daireleri ileride kiraya verecek yatırımcılar oldu. Yani bir anlamda hedef kitle ve müşteri ürünün fiyat veya özelliklerine göre yer değiştirebiliyor…
14 Ekim 2010
6:32 pm
Güzel bir yazı olmuş gerçekten.Ben de şuana kadar “hedef kitle müşterilerdir” şeklinde düşünürdüm ama öyle olmadığını gördüm.
18 Ekim 2010
6:40 am
Konuşmanın devamı…
Ayrıca tamamı şu video’da http://goo.gl/1dOp