Facebook sayfası yapalım
Zaman zaman dijital ajanscı gençlerle sohbet ediyorum. İçlerinden biri benimle paylaştı. Müşteriye bir blog, bir de facebook sayfası önermiş.
Heyecanla anlattı. Asıl amacını sordum. Aynı cümleler, aynı fikirler… Müşterinin neden onlara geldiğini söylemedi. Aklında da yok zaten.
🙂
“Büyükçe bir beyaz kağıt al. En ortasına reklamverenin beklentisini yaz” diye anlattım.
“Daha çok müşteri mi, başvuru sayısını artırmak mı, KOBİ’lerin kendisine ulaşmasını sağlamak mı?… Her ne ise… Sonra bu beklentinin gereklerini yaz. Bu şekilde yaptığın zaman bak bakalım blog’un, facebook sayfasının, twitter’ın yeri neresi… Fikir olarak blog ve/veya facebook sayfası diye başlamak, arabayı atın önüne bağlamaktan farksız”
🙂
Benimle konuşan genç arkadaşın bu konuda yalnız olmadığını biliyorum. Çoğunluk aynı durumda. İşin ilginç tarafı da bu zaten.
🙂
Etiketler: müşteri, pazarlama stratejisi, reklam ajansı, reklamveren, sosyal mecralar
Kategori: interaktivite, pazarlama
10 Kasım 2010
7:28 am
Çok ama çok önemli bir konuya değinmişsin hocam yine. Elinize sağlık öncelikle.
İster bir danışmanlık projesi yaparken, ister bir girişime başlarken, isterse iş ararken herkesin durup kendine sorması gereken soru: Bu işte amaç ne?
Ve ne yazıkki, birçok kişi bu sorunun cevabını bilmeden, amacını bilmeden birşeyler yapmaya çalışıyor.
Gerçi herkes amacı, hedefi belirleyip buna göre bir plan yapsa ne başarısız projeler, ne sıradan insanlar olur hayatta. Bu da doğanın kuralına aykırı.
Yazmıştım ayrıntılı geçenlerde, ama eminim birçoğunun bir kulağından girdi, diğerinden çıktı bile. http://ahmetkirtok.com/basarmak-icin-ilk-adim/
10 Kasım 2010
8:04 am
Yönlendirmek haddim olan bir şey değil; ama ben kağıda ilk önce kendimi ve karşımdakini koyuyor ve beklentilerimizi yazıyorum. Amaç ve çözüm orda oluşuyor zaten. Böyle yapıyorum; çünkü bazen işin heyecanıyla insan kendini unutabiliyor 🙂 Üretmek güzeldir diyor, sevgilerimi sunuyorum 🙂
10 Kasım 2010
8:59 am
Kağıt ve kalemle çalışma önerinize bayıldım. Ne kadar basit o kadar etkili! Bir yandan da bu yeni medya, Yapıyoruz ama niye yapıyoruz bilmiyoruz!, durumunu tetikliyor. Bu bana eğitimlerde yaptığım workshop’ları hatırlattı. Peki bu slogan ne anlam ifade ediyor? Bilmiyorum, koydum işte oraya! Ben bunu hep, “ben yaptım oldu” modasına bağlıyorum. Ben de Facebook zengini olacağım, ben de kısa yoldan para kazanacağım!
10 Kasım 2010
9:02 am
Amaç ve hedef kadar, aksiyon sonrasında verilerin toplanıp doğru değerlendirilmesi de lazım.
Facebook fan sayfasının ölçümünü nasıl yapacaksınız dendiğinde “E fan sayısı zaten gözüküyooo” diye cevap alınmasını fantastik buluyorum.
10 Kasım 2010
2:04 pm
cok tesekkurler, ben de yeni bir iş için direk sosyal medyayi düşünüyodum. Simdi bir beyaz kagit önüne geçme zamanı.
11 Kasım 2010
11:14 am
İş hayatında bir kurum olarak başka bir kuruma teklif hazırlarken “kendini” koymak… Bireysel (free lance) danışmanlık yaparken anlayabilirim.
Ama kurumsal ilişkilerde… Ben bir kurum için çalışırken ve başka şirkete teklif vereceksem… Bence mümkün değil. En azından bana yabancı.
😉
Üstelik, bir işe alma veya iş alma projesi değil de, stratejik iletişim projesi yapıyorsak “kendimiz” değil de “verebileceğimiz hizmetler” söz konusu olabilir.
Yanılıyor muyum?
🙂
21 Kasım 2010
12:54 pm
Burada şunu düşünmek sanıyorum yanlış olmaz;
Öncelikli olarak reklamverenin ürününe/hizmetine bakmak sonrasında ise doğru yerde, doğru zamanda, doğru mesaj ile hedef kitlesiyle buluştumak. Genel-geçer kural budur.
Fakat ne yazık ki artık herkes herseyi yapar olmuş! Artık bu işlerde trend ilişler haline gelmiş. Moda; facebook, twitter, friendfeed vb.. sosyal paylaşaım sitelerinde varolmak! bütün firmalar orda. Bilincli bilinçsiz. Niye ordasın sorusunun cevabı > üye sayısıyla ölçülendiriliyor. Buraları yönetmek, uygun kampanyalar yapmak, bunları raporlamak gibi ciddi ölçümlemeler basit algılanıyor.
Buralarda iyi yönetilemez ise offline medyadan daha çok zarar verir reklamverene. Çünkü yayılabilirlik hızlı, kontrol edilebilirlik ise zor.
Şu anda dijtal bir fırtına yaşanıyor, herkes (ajanslar özellikle) bu fırtınada kendi güç ve kabiliyetlerine göre bir yerlere tutunmaya çalışıyor.
Fırtına duruldugunda kalacak ajanslar bilinçli ve doğru yaptıkları yönetim ve işlerle yürüyüp gidecek.
Konuyu çok yaydım belki fakat kısacası şu; yapılana inanılır, sadece trend bu demek yerine reklamverenin ihtiyaçlarını tespit ederek, bilerek, doğu yere yatırım yapması sağlanırsa sanıyorum sonuç reklamveren ve ajans açısından çok keyfli olur….
Ve kısacası Uğur Bey’e, Birge’ye katılıyorum 🙂
sevgiyle kalın…
25 Kasım 2010
1:37 pm
genel durumun bu şekilde olması facebook ve twitter hanesine pazarlama başarısı olarak yazılabilir.
27 Kasım 2010
6:57 am
Friendfeed yorumlarını kaçırmayalım:
Melih Cılga demiş ki “Gayet normal bir durum. 🙂 “Strateji” kelimesi de Çin mutfağından bir yemek adı olsa gerek zaten. 🙂 ”
http://friendfeed.com/ugurabi/e56df20d/facebook-sayfas-yapalm