22 Mayıs 2013 Çarşamba

Gençlik Projesi

Sadakat projesi konuştuğumuz zaman çoğunlukla “gençlik projesi” gündeme gelir.

Yönetim kademesindekilerden birileri “Gençlik projesi yapalım. Markamızla şimdiden tanışsın. Markamız aklında kalsın, büyüyünce şu ürün deyince önce bizim markamız aklına gelsin” derler.  Hani “şimdiden kumbara verirsek, büyüyünce aklındaki ilk banka biz oluruz” gibilerden… 

“Mevcut hedef kitleyi sadık kıldık mı? Bütün renkleri bitirdik de fıstık yeşili mi kaldı” diye sormam. “Sadakat geçmişle değil, gelecekle ilgilidir” diye anlatırım.

😉

Türkiye’de, büyük şehirlerde yapılan bir araştırmaya göre (Emrah Kaya‘dan dinlemiştim) bu nesilde ortalama aşk 4.5 ay sürüyormuş.

Düşünün, “yandım, bittim, ölürüm de onsuz yaşayamam” süresi dört buçuk ay.  Gençlerle bir arada olduğumuz birkaç yerde bu konuyu açtım.  Bazıları itiraz etti. “Aman hocam, 4.5 ay çok uzun. Kim o kadar katlanır” diyen her iki cinsiyetten gençler de az değildi.

😀

Siz  onlarla yıllarca sürecek bir ilişki kurmaya niyetlisiniz.

Bu sene bir konsere sponsor olduğunuz için, 3 – 5 sene sonra size gelir mi? Her sene kaç konser, kaç etkinlik düzenleyeceksiniz? Bunca sene boyunca akılda kalmak için her sene ne kadar bütçe ayıracaksınız? Onca gençlik markası varken hep zihinde yeriniz olmasını nasıl sağlayacaksınız?

Sahi… Nasıl yapacaksınız?

😛

Etiketler: , , , , , ,

Kategori: pazarlama

“Gençlik Projesi” yazısına şu ana kadar bir yorum yapılmış:

  1. Bunun için, iyi bir ekibe, içi bilgiden beslenen zekice tasarlanmış fikirlere, stratejik planlamalar ve tasarımlarla projelendirilen ve sürekliliği esas alan yol haritasına… Bütününde kafayı patlatacak düzeyde çalışan nitelikli beyinlere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
    Ne güzel! Çocukken ben sana bir şeker vermiştim ya… İşte beni o şekerle hatırla ve hep sev 🙂 (Kolaycı, basit düşünen ve ucuz hesap yapan zihniyet!)
    Söyle bana! Gazını çıkarmak için mi yapmıştın onu? Ya da bir şekerle kandırabileceğini mi sandın beni? 😀
    Peki yıllar yılı vermediklerini ne yapacağız?
    Senden sonra mahallemize başka başka abiler ablalar geldiler… Kiminin elinde pastalar, kiminde çikolatalar vardı. Hatta bir kaçı sürekli geldiler ve bazıları somut hediyelerin dışında, soyut olan fakat yaşamsal gelişimime katkı sağlayan… Onların yol göstericiliği ve öğrettikleri sayesinde hayatıma anlam ve renk katan ‘’değerli’’ olduğunu iliklerime kadar hissettiğim güzel deneyimler yaşadım!

    Sevgili yönetim kademesindeki ağabeylerim, ablalarım, arkadaşlarım,
    ‘’Ben bir İnsan’ım’’ ve artık devir çok değişti! Eskisi gibi kanmıyorum ayak oyunlarınıza…
    Bir ‘’fark ve değer’’ yaratman gerek seni sevmem ve yanında kalmam için! Beni masuscuktan sevmek yerine gerçekten sevebilmeyi öğrenebilmelisin. Samimi olduğuna ikna et beni. Yaptığın iş değerli olsun… Bundan en doğal hakkın olarak en başta senin kazanacağın, daha sonra çalışanların daha sonra müşterilerin ve zincirin son halkası olarak tabiatın da kazançlı çıkabileceği bir sistem üzerine inşa et eserlerini.
    Şimdi git zihniyetini değiştir… Biraz daha kafa patlat… iyi bir ekiple fark ve değer yaratmaya odaklan ve bunu iş yapış biçimine uygula! Hadi göster kendini bakayım… Sahne senin.
    Adam ol; canımı ye 😀

    Sevgiler
    Bir müşteri! (Tüketici) 
    Anahtar kelimelerim: ‘’Gazını çıkarmak isteyen, kolaycı, basit düşünen, ucuz hesap yapan zihniyet’’
    Notum 10 üzerinden 3,04

Yorum Yazın

Masaüstü Sürümü | Mobil Sürüme Geç