Kulaktan kulağa…
Son zamanlarda peşinde koştuğum güzel birçok proje var. Bunlardan biri için hazırlıklarımız sürüyor. Ajans brief’i, görüşmeler, vb… Bu görüşmeler sayesinde yeni şeyler öğreniyorum.
Yıllarca reklamveren tarafındaydım. Bir çok reklam ustası ile tanışıklığım, arkadaşlığım oldu. Süreç içinde çekiştiğimiz, çeliştiğimiz, çözdüğümüz ve başarı öyküleri yarattığımız birçok nokta olmuştur.
Bu proje sayesinde, her iki tarafta bulunanlara geçmiş yıllarda soru işareti bırakan bazı konuları da sordum.
😛
Bunlardan biri bizim heyecanımızın, düşüncelerimizin neden bir türlü reklama veya diğer iletişim malzemesine yansımadığı idi.
Öğrendim ki kulaktan kulağa oyunu durumu zora sokuyor.
Kulaktan kulağa şu şekilde oluyor.
Kavramı ortaya çıkaran kişi bunu bir ürün yöneticisine anlatıyor ve Kurumsal İletişim ile paylaş diyor. Kurumsal İletişimdeki müdür, bir çömeze “ajans brief’i yaz” diyor. Bu çömez, ajansın beğendiği brief formatı ile yazıyor.
Şöyle düşünün. Görevi gereği bu brief’i hazırlarken son derece sıkılan, “mesai bitse de gitsek” diye düşünen bir arkadaş şunları yazıyor
- “İletişim dili: heyecanlı, çoşkulu…” O sırada belki de kendisi esnemekte…
Sonra – format nedeniyle standartlaşmış – bu brief, ajanstaki müşteri temsilcisine veriliyor. Müşteri temsilcileri genellikle genç arkadaşlar. Tecrübe de çok fazla değil. O da bu brief’i – çoğunlukla hiç dokunmadan (gelişine forward) – kreatif ekibe gönderiyor.
Aynı yol ile geri geliniyor ve … beklenen ile gelen, ilgisiz oluveriyor.
😛
Bir arkadaş bunu W ile açıkladı.
Deneyimlerime göre “ajans brief’i heyecanı ve duyguları öldürüyor”. Oysa muhtemelen ajans brief formatı’na girmeyen cümleler ve düşünceler o heyecanı taşıyor.
Reklamveren tecrübelerim böyle… Ajans tecrübeleri nasıl?
😉
Etiketler: patron, reklam, reklam ajansı, reklamveren, ürün yönetimi
Kategori: pazarlama
14 Ekim 2009
9:16 pm
Bu konu Friendfeed’de çok uzun ve kaliteli tartışmalara vesile oldu:
http://friendfeed.com/ugurabi/212ee27d/ajans-musteri-iliskisinde-kulaktan-kulaga