"Lüks = Pahalı" mı?
Lüks ile pahalıyı ayıran nedir?
Coco Chanel’e ait olan “Lüks, ucuzun değil bayağılığın karşıtıdır” cümlesini hatırlayalım.
“Kaç paraysa verek de satın alak” denilen şey, lüks değil pahalı kavramına giriyor. Lüks deyince, “markaya adanmışlık” ve “ulaşmak için çaba” kavramları da iç içe….
Bentley, yılda sadece 10.000 tane üretiliyor. Genellikle 1 yıllık bekleme süresi var.
Ferrari için bekleme süresi 2 yıl.
Aston Martin için bu sürenin 3 yıl olduğunu duydum. Müşteriler kayıt olduktan 3 yıl sonra arabalarına kavuşuyorlar.
Lufthansa’nın “Şeref Misafiri” müşterilerine özel uygulaması var. Bu sıfatı elde etmek için hem çok uçmak, hem de süreyi doldurmak gerekiyor. Müşteri mil sınırını kısa zamanda doldursa bile belli bir süre bekliyor. Yani, “farkı neyse ödeyeyim, beni de o statüye koyun” yöntemi kesinlikle işletilmiyor.
Bir seminerde, Ferrari adına katılan kişiye “ülkeler arası davranış özelliklerini” sormuştum. Şu yanıtı aldım:
– Ülkeler arasında değil ama bölgesel davranış farkları oluyor. Rusya, Türkiye, Orta Doğu ve Arap ülkelerinin davranışları birbirine benziyor. Avrupalı müşterimiz, kayıt olduktan 2 sene sonra aracına ulaşacağını biliyor ve kabul ediyor. Saydığım ülkelerdeki müşteriler ise, “parası neyse vereyim, hemen arabayı getirin” diyor
Coco Chanel ne derse desin… Kültür her zaman baskın çıkar.
😉
Etiketler: Aston Martin, Bentley, Coco Chanel, Ferrari, kültür, Lufthansa, lüks, pahalı
Kategori: pazarlama
7 Ocak 2009
2:59 pm
Yarına ne olacağı belli değil. 2 yıl kim bekler 🙂
8 Ocak 2009
12:43 am
Bizim kanımızda var pratiklik, bizler göçebe toplumuz Uğur Hocam sürekli gideriz, kim öle kim kala.
8 Ocak 2009
2:00 am
Bizde genelde ‘parayı veren, düdüğü çalar’ mantığı hakim olduğundan ‘parası olan, pahalı düdüğü alır, lüküs hayatı yaşar’ algısı yüksektir. Bunu ‘Lüküs Hayat’ opereti de iyi anlatır. http://tr.wikipedia.org/wiki/L%C3%BCk%C3%BCs_Hayat
Ferrari satışındaki ülkeler arası davranış farklılıkları hakkında şunu belirtmek istiyorum. Aslında pahalı olanı almaktan öte kullanmak lükstür. Yani lüks bir yaşam tarzını benimseyen ve satın alma davranışları o yönde beliren bir nihai müşteriden bahsediyorum. Tüketici pahalıyı ararken, gerçek müşteri lüksü arıyor. Biraz karışık oldu ama umarım derdimi anlatabilmişimdir. Şu haberdeki örneklerle gülelim biraz…
http://www.sabah.com.tr/2004/07/19/ay.html
8 Ocak 2009
7:38 am
Ferrarisini satan Bilge, neden sattı zannediyorsunuz? 🙂
8 Ocak 2009
1:04 pm
bu yüzden bizimki gibi kültürlerde özellikle lufthansa modeli işlerde “tavsiye” ya da “member get member”da katılım kurgusunun içine sokulur. sabırsısız ya biz, hamili kart yakinimdir hesabı…
8 Ocak 2009
1:27 pm
Fakat son zamanlarda gözlemlerime göre yeni nesilde bu tür tavırlar azalmış. Durum neyse ona daha çabuk entegre olabiliyor ve çözüm odakli yaklaşabiliyorlar.
8 Ocak 2009
10:04 pm
Bizde zaman kavramı farklı çalışır.. bence parayı elde etme süresiyle alakalı olsa gerek bu durum.. Bizde öyle uzun emeklerle para kazanan kişiler bu paralarını lüks yatırımlara; örn. (Ferrariye) yatırmazlar.. Bizde vurgun yapanlar, parayı hızlı kazananlar (vuranlar:), lükse daha meraklıdırlar.. O nedenle parayı beklemeyen adam lüksü bekler mi:)
9 Ocak 2009
12:14 pm
Ferrari icin veya digerleri icin alanlar arasında “Kaç paraysa verek de satın alak” diyenlerden olamazmı? Satıcı firmalar ne kadar kontrol ederse etsin.
:))
9 Ocak 2009
2:07 pm
Hakkı,
Dediğin oluyor. Zaten son 2 paragraf onları anlatıyor.
. . .
Erkut,
Bizde parayı vuranlar lükse değil havaya meraklı… Markası Ferrari kadar bilinmeyen, Ferrari kadar havalı olmayan Bentley alan “vurguncu” tanıyor musun?
. . .
buraKargın,
Evet, “kullanmak” lükstür. Konfiçyus’a mal edilen bir söz vardır. “Zenginlik bir varlığa sahip olmak değil, onu kullanmaktır” diye…
. . .
Plansızlık hayatımızın bir parçasıdır. Bahanemiz de hazırdır. “kim öle, kim kala…”
10 Ocak 2009
12:00 am
Luks ile pahalı’nın farkını, kendimce irdelemeye çalıştım. Biraz da bunların etrafında dönen diğer kavramları diger yazida tartistim