"Ali Nesin" etiketli yazılar:

19 Eylül 2018 Çarşamba

Her Meslek Erbabına Öneriler

Yine Özgür Alaz’ın bir tweet’i ile başlayan blog yazısı 🙂

Sayın Mahfi Eğilmez‘i zaman zaman okuyorum. Kriz öncesi yazdıklarının tamamını okumuştum.

Bu sefer dikkatimi çeken şu oldu: Özgür Alaz, Mahfi Eğilmez’in önerilerinin her meslek erbabı için geçerli olduğunu vurgulamıştı. Aklıma, kendi meslekleri için yazan ama her meslektekilerin yararlanacağı öneriler söyleyenlerin yazılarını listelemek geldi.

  • Hayır, kendilerini sözdeiçerik sitesi diye sıfatlandıran ama çoğunlukla anlamsız sıralamalar yapanlara benzemeye çalışmıyorum. Sadece öğrencilerime ve danışanlarıma örnek göstermek istiyorum.

Benim favorim sevgili Prof. Ali Nesin’in “Müstakbel Matematikçiye Öğütler” yazısıdır. Bloguma da taşımıştım.

Ayrıca her dönem, hangi ders olursa olsun, ilk sunum sayfalarından biridir, sevgili Ali Nesin’in sözleri.

Ve bence, profesyonel ile ücretli arasındaki farklardan biri de bu öğrenme arzusudur.

😉

İşin güzel tarafı, Özgür Alaz’ın da aynı düşünceleri taşıması

Sizin aklınıza böyle, aslında tek bir meslek erbabı için söylenmiş ama her mesleğin uzmanı için geçerli olan öneri ve öğüt yazıları gelirse, buraya ekler misiniz?

.

21 Şubat 2018 Çarşamba

Yorum, Eleştiri, Araştırma, Terbiye

Bu seferki yazı, bir bilgiyi paylaşmak amacı taşımıyor. Biraz şikayet, biraz da “iç dökme”  diye düşünebilirsiniz.

Agile ve Acil yazımı bir takipçim Facebook’da paylaşmıştı. Onun takipçilerinden biri şöyle yazmış.

Yanıtımdan anlaşıldığı gibi amacım, bunu yazan ile tartışmak değil, “yazıyı bir kez daha ama anlayarak okumasını” sağlamak idi.

Ne var ki, tartışma devam etti.

Dikkat edilirse, “yazıyı neden yazdı acaba?” diye düşünmek yerine saldırgan uslup devam ediyor.

Defalarca çok haneli milyon dolarlık projeleri yönettiğimi” söylediğim için bana tevazu öneriyor ama “Agile felsefe ile bir süredir ilgileniyorum, bu konuda blogumda yazılar yazıyorum. Kardeşim Scrum Master ve agile koçluğu yapıyor” demekten kendini alamıyor.

  • Tevazu genellikle böyle kişilerin başkasına tavsiyesidir.
  • Ortaokulda bir arkadaşımız, “Hocam, benim eniştem doktor. Sağlık işlerinden anlarım” demişti. Bu “Kardeşim Scrum Master ve agile koçluğu yapıyor” cümlesi bana onu hatırlattı

Yine de yanıtımda, aynı düzeyde davranmadan yanıt vermeyi tercih ettim. Yazıyı tekrar anlayarak okuması için çaba sarfettim.

  • Yukarıda yazdığım gibi, 2000’lerin başından beri işin içinde olmama rağmen “Agile felsefe ile bir süredir ilgileniyorum” konusunu da işlemeyip sonraya bırakmaya karar vermiştim.
  • Yönetici olduğum yıllarda bana bağlı müdürler “Sizin çömezlerle konuşmanızdan sonra, biz Uğurca’dan Türkçe’ye tercüme yapıyoruz” derlerdi. Sanırım nazik uğurca nedeniyle karşı taraf tavrını sürdürmeye devam etti.

🙂

Tartışma burada bitseydi, unutacaktım. Ancak devam etme niyeti üzerine yukarıdaki 2 görseli, Facebook’daki yorumların arasına taşıdım. Şu cümleleri de ekledim.

Kanada’nın en büyük markası RBC (Royal Bank of Canada) “Bir CRM projesini 36 ayda yaptık” diye öğünüyordu.
Biz aynı noktada olduğumuzda 20 ay olmamıştı bile.
😉
Muhteşem bir IT ekibinin desteğiyle, 5 paralel kulvarda çalıştık. Çok sayıda kurumun yıllarca uğraştığı
– Kullanıcı ekranları ve müşteri ekranları
– Veri tabanı
– Kampanya yönetimi
– Tekilleştirme
– Alarm uyarı sistemleri
kurup hayata geçirdik.
.
İnsan merak ediyor… Akıl verme meraklısı arkadaşımız bunun gibi kaç projeyi “asıl sorumlu” olarak ve “eli değil kellesi taşın altında” yönetti acaba.

Buraya ekleme yapayım. Sadece 5 paralel kulvarda CRM projesini gerçekleştirmedik. Ürün Yönetimi ekiplerimiz de onlarca proje yaptı. 2 sene içinde Türkiye’nin en büyük bireysel bankasında ne ürün varsa, bizim de o kadar ürünümüz vardı. İyi hatırlarım, toplam (çömezler dahil) eleman sayımızın 3 katı kadar projemiz vardı. Bunca proje geleneksel bakış açısıyla yönetilebilir miydi?

  • Sadece işin ticari kısmından da bahsetmiyorum. Kullanıcıları, paydaşları ve özellikle bize destek veren muhteşem IT ekiplerini projeye katmadan, ne ön tasarım olabilirdi, ne de bunca proje başarıyla ortaya çıkarılabilirdi.

İlgili kişi, demek istediklerimi anlamamaya ve tavrını sürdürmeye kararlıydı.

Hem bu tavra rağmen kendimce uyarıyı tekrarladım, hem de bu yorumlarını kendi Facebook sayfama taşıdığımı haber verdim.

Açıkçası, konuyu bilip bilmediğimin daha geniş platformda sorgulanması beni rahatsız etmez. Ayrıca hemen tüm yorumları zaten blogumda, yazının yorum kısmında paylaştığım için bu eleştiri-yorum (?) konusunda da bir endişem yoktu.

Kendi Facebook sayfama geçince, “yanıtımın kaba olduğunu” ve “yaptığımın ayıp olduğunu” hatta “suç olduğunu” söyledi. Messenger’dan mesaj gönderip “Lütfen kaldırır mısınız” diye ricada bulundu.

Lütfen yukarıdakilere tekrar bakın. Bu kişinin

  • bu kadar isim yapmış bir insan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş.. sığ, çiğ bir yazı..
  • o kadar hiç anlamamış ki agile’ı, azıcık araştırsa agile ruhuna ne kadar ters bir yorum yazdığını anlar..
  • “herşeyi ben bilirim, ben yaptım” demek bu devirde sakil duruyor..
  • en azından bir asgari düzeyde.. bilmiyorsan “ben de bu işi merak ediyorum, ne ola ki?” demek en büyük erdem.
  • en azından sizin bilmediğinizi anlayacak kadar biliyorum

cümleleri kaba değil, benim

  • Başkasına “azıcık araştırma” öneren kişi kendisi azıcık araştırsa, bu yazıyı yazanın defalarca çok haneli milyon dolarlık projeleri yönettiğini görür ve “bu yazıyı neden yazdı acaba?” diye düşünürdü.
  • Ben “agile = acele” demiyorum. “Bu topraklarda maalesef öyle uygulanıyor” diyorum.
  • İşin tavazu veya ben bilirim kısmını bana akıl verenlere bırakmak istiyorum.
  • İnsan merak ediyor… Akıl verme meraklısı arkadaşımız bunun gibi kaç projeyi “asıl sorumlu” olarak ve “eli değil kellesi taşın altında” yönetti acaba.

cümlelerim kaba.

Bu arada,

  • bilerek alenileştirdikleriniz” konusuna bir göz atan kişi, suç olup olmadığı konusunda fikir sahibi olur. Araştırmayı öneren, gider bir avukata sorar.
  • Yazdıklarının arkasında duramayacak kişi, bunları yazmaz… Ya da yanlış anladığını kabul eder.
  • “Ayıp olduğunu” söylediği için, kişinin ismini kaldırdım. Bu tavıra rağmen,  aynı davranışı paylaşmak istemedim.
  • Bilirsiniz, kavramlara düşkünüm. Kavramların birden ortaya çıkması ve moda olması konusunda birkaç yazı daha gelecek.

😮

Sadece şunu söyleyebilirim. İçim içimi yiyor ama… Birçok cümlesini derslerimde sunduğum Ali Nesin’in “Başkasını ahmaklıkla suçlayarak aydın olunmaz” cümlesi nedeniyle bir sıfat takmak istemiyorum.

.

09 Ocak 2013 Çarşamba

Neden-Sonuç ve Etki-Tepki

Matematik Öğrenmek isimli yazıda bahsetmiştim. Ali Nesin’in bir röportajında “Hemen her insanın matematik öğrenebileceğinden” bahsetmiş.

Üniversitede okurken “… üniversiteliden matematik dersi” veren bir genç arkadaş “Herkes matematik öğrenemez. Deneyle sabittir” dedi.

Bir tarafta matematik üstadı Ali Nesin, bir tarafta üniversite mezuniyet konusu matematik olmayan ama öğrenciyken matematik dersi veren arkadaş. Üstat olan “herkes öğrenemez” dese, haklı bulabilirsiniz, üstelik.

Bu arkadaşa suçun öğretmenlerde olabileceğini söyledim. (Zaten Matematik Öğrenmek’i bu nedenle yazdım.)

  • Bence herkes Ali Nesin olamayabilir. Cahit Arf olmalarını hiç bekleyemeyiz. Ama liseyi bitirmek için gerekli olan matematik öğretilmemişse, öğretilemiyorsa bu öğretmenlerin suçudur. İlkokul yıllarında bazı basit teknikler öğretilse, gerekçeleri de anlatılsa her çocuk matematiği sevebilirdi.

Alındı ve karşı saldırıya geçti. “Türkçe’nin de matematiği olduğunu biliyor musunuz?” yazdı. “Siz bana laf dokundurursanız, ben de size böyle soru sorarım” gibilerden… Bunun “neden-sonuç” olduğunu sanıyordu. Ben de ona “etki-tepki” ile “neden-sonuç”u karıştırıp karıştırmadığını sordum.

Sonraki yazışmalardan gördüm ki, bunların farkı hakkında bilgisi yok. Suçun öğrencilerde olmadığını anladım.

🙂

Aslında azıcık matematik, hayat kurtarır. “Kader” gibi bahanelere de sığınılmaz.

🙁

 

EKLEME: Meraklısına, başka bir sebep-sonuç ilişkisi yazısı.

.