Dün yayınladığım “Y Kuşağını Anlamak” yazısının başında 7 olumsuz paylaşımımı yazmıştım.
Yorum yapan T’Pol de benim gibi olumsuz tecrübeler yaşamış. Onları paylaştı.
Muhtemelen Y neslinden olan Sarpedon33 ise T’Pol’u şöyle yanıtladı:
Sevgili T’Pol,
Demek ki sorun başka bişey. Mesela ben söyleyim neyin sorun olduğunu, insanlar sevdikleri işleri kendileri için yapmak istiyorlar. Y kuşağı ilkokulda dersaneye gitmiş bir kuşak olarak ne laptop beğenir ne maaş beğenir ne de başka bişey. Çünkü adamlar hayatlarının ilk 25 yılını son derece stresli, çocukluklarını yaşayamadan geçirdiler, şimdi bir şirket için nasıl oturup 3 kuruş paraya kölelik etmesini bekleyeceksiniz? Tabii ki etmeyecekler. Haklılar. Düzenin değişmesi, paylaşımcı, faydalı, adil ve anlamlı bir şeye dönüşmesi gerekli. Üç beş adam zengin olacak diye bütün nesil onlara kölelik mi edecekti ? Geçiniz
Benim Y kuşağı tecrübelerim, büyük kısmının “kendi işleri bile olsa” ciddiyetle ele almadıkları yönünde.
Resim şuradan alıntıdır
İşte yukarıdaki [1], [2], [3], [4], [5], [6], [7] yazıya ek olarak 2 örnek daha:
İlki…
Final dönemi geldi. Bir MBA katılımcısından şu mesajı aldım.
Final sınavına hazırlanıyorum. Dersi daha önce alan biriyle maalesef tanışmadığım için tüyo alamıyorum.
Kısa bir bilgilendirme alabilirsem ya da eski sınavlardan örnekler alabilirsem çok memnun olurum.
Tüm dönem boyunca dersin işlendiği www.uzaktanCRMegitimi.com sitesine girip final yazsa, geçmiş yılların final sorularını ve yanıtlarını bulacak. Bunu geçtim, ilk hafta özellikle okunmasını söylediğim Nasıl Bir Ders yazısını gerçekten okusa, hem nasıl ders işlendiğini sene başından öğrenecek, hem de final sınavı hakkında yeterli bilgiye sahip olacak.
Final sınavı kimin işi? Nerede “Üç beş adam zengin olacak diye bütün nesil onlara kölelik mi edecek” edebiyatı?
😉
İkincisi…
Bir üniversitenin Pazarlama Kulübü öğrencileri 2 ay sonra düzenleyecekleri etkinlik için fikrimi alma onurunu bana verdiler. Seçtikleri temsilci ile buluştuk. Bir süre sohbet ettik. Ona, etkinlik için çok daha yararlı olabilecek, üstelik onların okulundan mezun olmuş bir kişinin adını verdim.
Ayrılırken “Bu sohbette bile çok şey öğrendim. Etkinlikte mutlaka bulunmanızı isteriz” dedi. Hemen ertesi gün Linkedin’den beni ekledi.
Aradan bir ay geçti. Şöyle bir mesaj aldım:
XXX Hanım’la iletişime geçebileceğimizi söylemiştiniz. Biz konuyla ilgili XXX Hanım’la da iletişim kurmayı çok istiyoruz ancak iletişim adresine maalesef ulaşamadık. Kendisinin telefon numarası ya da mail adresini bizimle paylaşmanız mümkün müdür acaba?
Linkedin’de veya Facebook’da veya Twitter’da aynı isim ve soyadı ile başka kimse yok. Hani sosyal mecraları etkin kullanan Y kuşağı?
Etkinliğe konuşmacı bulmak kimin işi? Bu mu “hayatlarının ilk 25 yılını son derece stresli, çocukluklarını yaşayamadan geçirdiler, şimdi bir şirket için nasıl oturup 3 kuruş paraya kölelik etmesini bekleyeceksiniz?” cümlesinin gerekçesi?
😉
Bu anımı anlattığım bir arkadaşım “Bana e-posta atıp “sizinle iletişim kurabilir miyiz?” diye soran oldu” dedi. Benzerini ben de görüyorum.
Bu “gençliğini yaşayamadı, kölelik, üş beş kuruş” edebiyatı için aynı önermeyi kullanacağım: Geçiniz.
😉
Neyse ki Y kuşağının tamamı böyle değil. Kendini geliştirmek için yüksek tempoyla çalışanları görüyorum. Bir kısmını sosyal mecralardan izliyorum. Okuyorlar, tartışıyorlar, soruyorlar, çare arıyorlar… Bahanelere sığınmadan sorumluluk alıyorlar. Onları elimden ve bilgimden geldiğince desteklemeye çalışıyorum.
Onlar, “İnsanı patronu köle yapmaz. Kölelik bir ruh halidir” {a}, {b}, {c}, {d}, {e}, {f} cümlesini söylemeseler bile hayatlarına geçiriyorlar. İleri yıllarda iş hayatlarını hiç köleleşmeden, muhtemelen kendi işlerini hakkıyla “paylaşımcı, faydalı, adil ve anlamlı” bir şekilde yaparak sürdürecekler.
Bu değerli Y kuşağı gençlerini saygıyla selamlıyorum.
😀