Açık Ofis ve Şeffaflık
Bu resim, Los Angeles – Hollywood’daki TV şirketlerinden birinde çekildi.
(Bu ofiste birçok resim çektim ama sadece bunu Twitter’da paylaştım.)
😉
Dijital dönüşümün temel kavramlarıyla çok ilgilendiğimi ve sorguladığımı biliyorsunuz. Bu kavramlardan biri de ŞEFFAFLIK. Daha önce de tartışmaya açmıştım.
Bu sefer de açık ofisleri tartışmaya açtım. Twitter’da, yukarıdaki resmi paylaşıp
Açık ofisleri, iş yaşamında şeffaflaşmanın
ilk örneklerinden biri olarak düşünebilir miyiz?
diye sordum.
Gelen yanıtlar ve benim tartışmalarım şöyle:
Gunes AKDOGAN @lizardOnTheRoad Özel hayatın ortadan kaldırılmasına en iyi örnek. Bu tür örnekleri hapishane, okul ve askeri kışlalarda görebiliriz. Neden acaba?
Ugur Ozmen Işyerinde “özel hayat”. Tanımı nedir acaba?
Gunes AKDOGAN @lizardOnTheRoad Kendine ait özel alana sahip olmak. Canın istediğinde burnunu karıştırma özgürlüğünün olması, canın istediğinde şöyle masaya ayaklarını uzatabilmek.
Ugur Ozmen
Başkasına ait bir şirkette “kendine ait özel alana sahip olmak”.
Bu yaklaşım, yönetim seviyesi arttıkça şatoların artmasına neden oldu.
Sonra ulaşılmaz yüksekte kuleler inşa edildi.
Güneş Akdoğan’la tartışmamın nedeni şu:
İşte herkese “kendine ait özel alan“. İster burnunu karıştır, ister ayaklarını masaya uzat. Daha mı iyi.
Yanlış anlaşılmasın. Bunu da tercih edebilirsiniz. Ben yönetici veya çalışan olarak tercihlerin nedenlerini anlamaya çalışıyorum.
—————–
Hilmi ARARAT @hararat
“İktidar/Güç sahipleri egemenlikleri altındaki insaları/çalışanları; kolayca idare edebimek için basitleştirirler; Gün gelir, basit insanlarla büyük işler başaramayacaklarını anladıklarında ise çok geç olmuştur” Anatole France
Ugur Ozmen Ne var ki en güzel açık ofisler kurum içi yaratıcılığın zirvede olduğu Facebook, Google gibi kurumlarda…
Hilmi Ararat ile tartışmamın nedeni de şu:
Google’dan ofis içi bir görüntü. Bence burada “basit insanlarla büyük işler başaramayacaklarını” değil, aksine insanı büyük işler başarmak için ilham verildiğini düşünüyorum.
Özellikle yaratıcılık gerektiren konularda, açık ofisin faydalı olduğu düşüncesindeyim.
Resimler çektiğim TV şirketinde de tüm ekipler (editörler dışında) açık ofiste çalışıyorlardı.
—————–
Selim @msimre Bence açık ofis fikri, daha az yere daha çok kişi sokmak için kurban edildi. Daha geniş alanlar, daha çok kişiye özel çalışma odaları da eklenmeli. İstersem ortak masa istersem özel oda gibi..
—————–
Nurettin Öztürk @Nurettin_Ozturk Kesinlikle hayır. Verimin çok düştüğü bir düzen olduğunu düşünüyorum.
—————–
ALİ KÖPRÜLÜ @akoprulu Hayır, gürültüden çalışılmıyor 😞
—————–
Bülent ÖZÜTÜRK @bozuturk Hayır.
—————–
mustafa. @musSti Hayir
.
Beta sürümü mantığındaki kısa anketi, şeffaflık kavramının sorgulaması için yaptım.
Bu konudaki ilk yazıda “şeffaflık ile ifşa kavramları farklılaştırılmalı” diye vurgulamıştım. Bu doğrultuda, “her zaman açık ofis iyidir” denilmeyeceğini de biliyorum.
Çalıştığım ve gezdiğim zaman çok beğendiğim açık ofisler için tecrübelerim şöyle:
- Yaratıcılık ve çok kişinin katkısı gerektiren konularda açık ofisler yararlı oluyor.
- Finans, muhasebe gibi işlerde, dışarıya kapalı ancak kendi içinde açık ofis uygun.
- Yönetimin sadece en üst kademesinde (akçeli ve stratejik konular sıkça konuşulacağı için) açık ofis uygun değil.
- Stratejik veya akçeli işleri olmasa da özel ofisi olanlar, kendilerini çok önemli görmeye başlıyor.
- Bir müşteriyle konuşurken yanlış bir şey söylediğinizde, yandaki iş arkadaşınızın sizi uyarması faydalı oluyor. (Elbette uyarının zamanı ve şekli önemli.) Aksi koşulda yerine getiremeyeceğiniz tekliflerde bulunma ihtimali artıyor.
- Açık ofis bir çalışma disiplini gerektiriyor. Başkasını rahatsız etmeden konuşmayı ve çalışmayı öğrenmek gerekiyor. (Bazıları hiç öğrenemiyor ve suçu ofis tasarımında buluyor.)
- Görev ve sorumluluktan bağımsız olarak, bazı insanlar açık ofiste rahatsız oluyor.
Sizin görüş ve tecrübelerinizi öğrenebilir miyim?
🙂