"birey" etiketli yazılar:

22 Nisan 2017 Cumartesi

Sosyal Medya ve Birey

Geçenlerde bir blogda “Sosyal Medya cezalandırdı” diye bir cümle okudum.

Başıma bir şey gelmeyecekse, “sosyal medya cezalandırdı” veya “sosyal medya affetmez” gibi cümleleri çok anlamsız bulurum.

😉

Seçimde hiç bir parti çoğunluk sağlayamazsa, gazeteler “Seçmen koalisyon dedi” diye yazarlar. Gidip sorsanız, hemen hiç bir seçmen “koalisyon istiyorum” demez.

Benzer anlamsızlığı kamuoyu anketlerini yorumlarken de yaparlar.

😉

Ortalama konusunda yorum yapanlara hemen stüdyo daire kullanıcılarının öyküsünü anlatırım. Şuradan okuyabilirsiniz.

Tüzel kişilikler (şirketler, kurumlar, STK’lar, vb.) bir karar verebilir. Orada bile farklı görüşler olup, kırılımlar yaşanabilir. Nihayetinde tüzel kişiliği temsil etme yetkisindeki biri çıkıp holding (veya şirket, veya parti, vb) adına konuşabilir.

Topluluklar, özellikle örgütlenmiş değillerse, görüşlerini ifade eden bireylerden oluşur. Dolayısıyla, sosyal medya (veya kamuoyu, veya seçmen, veya Pal sokağı sakinleri) yoktur, farklı düşünen bireyler vardır.

United gitarları kırar” olayında sosyal medya affetmediği için düşen United Havayolları hisselerinin ne kadar çabuk toparlandığını yazmıştım.

😛

Bernard Shaw’un “Bu dediğim de dahil olmak üzere, bütün genellemeler yanlıştır” cümlesi gibi konuşacağım.

Ortalama üzerinden yorum yapanlar, çoğunlukla ortalamanın altında yorumlama yeteneği olanlardır.

.

01 Ekim 2016 Cumartesi

Neden Yazıyorum – 2

Eylül 2014’de, “Bu kadar çok yazı yazmanızın sebebi özgüven mi,ego mu?” sorusunu soran bir okuruma [1] , [2] , [3] , [4] , [5] yazılık bir uzun yazıt vermiştim.

Doğrudan adımı belirtmemekle birlikte, üstlendiğim bir mesaj yeterince anlatamadığımı düşündürttü.

🙁

Beş yazılık yanıt dizisinin ilkinde şöyle demiştim:

Neden yazdığımı Cyrano de Bergerac gibi sizin yerinize yanıtlayayım.

Sürekli yazılar yayınladığıma göre:
–    Edebiyatçı olmak isteyip, ailesinin zoruyla üniversite okumuş memur olabilirdim. İçimde kalmış yazarlık tutkusu
–    Gölgede kalmış felsefe tutkunu olabilirdim. Şimdi açığa döküp tartışma hevesi
–    Keşfedilmeyi bekleyen ücretli olabilirdim. Yıllar geçse de ben haklıydım duygusu
–    Ego, özgüven ne kelime… Pısırık bir muhbir olabilirdim. Eski patronları şikayet
–    Teşhirci olabilirdim. Birilerinin beni fark etmesi …
–    Politikaya atılacak bir aday. Görüşlerimi yaymak için
–    Pazarlamacı olabilirdim. Böylece kendimi duyurarak
–    Beleşci olabilirdim. Adım duyulunca beni etkinliklere çağıracaklar, hediyeler de cabası
–    Polemik sever ruh hastası olabilirdim. Tartışmayı daha fazla körükleyerek
–    Gazeteci sendromu olan biri olabilirdim. Sırf yazacak malzeme çıksın diye, başıma kötü şeylerin gelmesini bekleyerek

😉

Anladığım kadarıyla bazıları, blogda yazma nedenimi “bir tek ben bilirim” diye ispatlama çabası sanıyor. Hani köpekler, kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri yerleri işeyerek sınırlarlar.

Öyle bir çabam yok değerli arkadaşım.

Amacım, birilerinin bilgi birikimine bazen kuramlarla, bazen de örneklerle katkıda bulunmak.

Keşke herkes yabancı dilde yayınları okusa da, beni daha özgün konuları yazmaya zorlasa… Ama olmuyor maalesef. “Bunu nasıl bilmezsiniz?” diye hayret ettiğim konuları bile ilk defa duyanlar o kadar çok ki… Birçok yazımın gerekçesi, o gün bir sohbette “Bunu ilk defa duyuyorum” demeleri.

Bir kısmı artık hayatta olmayan birçok kişiye borcumu ödemenin yolu olarak “bildiğimi yazmayı” seçtim. “Bilmenin vergisi paylaşmaktır” denilmiş…

Yayınladıklarımın bazıları para kazandığım eğitim ve danışmanlık malzemeleri. Hatta benden teklif aldıktan sonra “Adam herşeyi yazmış. Okuyun, öğrenin. Onun danışmanlığına para vermeyelim” diyen yöneticilere rağmen yazıyorum.

Eğer sen, kendin gibi “sınırı belirleme çabasıyla” yaptığımı sanıyorsan… Senin için çok üzgünüm.

Gerçekten.

🙁

 

 

21 Ekim 2014 Salı

Bireysel Kapitalist

Twitter’da kullanıcıların kendilerini tanımlama cümleleri dikkatimi çekiyor. İşini, mesleğini yazanlar var. Bir de… twitter-logo

– Hayal bulutları üreticisi
– Deneyim optimizatörü
– Dijitalliğe dönüştürme makinesi
– Trip törpüleyici
– Karizma kırıcı
– Takip etmeyenleri UNFlayıcı

diye yaratıcı cümlelerini yazanlar…

  • Not: Okuduklarım birebir aynısı değil. Kimseyi işaret etmemek için az değiştirdim. Aynısı varsa, gözümden kaçmıştır.

🙂

Bir genç arkadaş kendini bireysel kapitalist olarak nitelemiş. Hem takdir ettim, hem de yanlışı düzeltmek istedim.

Aslında -izm’siz düşünülmesini tercih ederim. İdeoloji her suçu haklı kılar ve aşırı taraftarlık da bir ideolojidir diye inanırım.

Yine de kapitalist olduğunu söylemesine hiç itirazım yok. “Neden?” diye sorarsanız… Onun yaşlarında herkes başka –ist’lere kapılır. Sosyalist, komünist, dinci, ulusalcı, milliyetçi, vb. olduğunu iddia eder. Diğerlerini kapitalist, faşist, nazi, vb. diye suçlar. Nedense eline yönetim gücü geçince daha önce başka –ist’lerin adanmış fanatikleri bile kapitalist oluverir.

  • İsterseniz MÜYAP’ın yönetimine göz atın. Oradaki arkadaşların geçmişini inceleyin. Biliyorum, böyle çok örnek var…MÜYAP ile sınırlı değil.

Genç arkadaşın şimdiden kendisini kapitalist olarak nitelemesini ve hedeflerini saptamasını takdir ettim.

😉

Gelelim işin yanlış bilinen kısmına…

Bireysel nitelemesini tartışmalıyız. Gerçek kapitalizm, bireysel değil birey olmayı öğütler. Bireysel üretimden (zenaat’ten) uzaklaşıp ortaklıkları (şirketleri ve kurumları) ortaya çıkaran kapitalizm için bireysel kavramı olumsuzdur. Vahşi kapitalizm denen ve aslında kapitalizmin sürdürülebilirliğini tehlikeye atan, giderek sıklaşan global krizleri yaratan bireysel düşünülmesidir.

Daha önce de yazdım, Değer = Para diye düşünüldüğü takdirde (ki kişisel serveti arttırmak nedeniyle tamamen bireysel bir bakış açısıdır) daha kısa sürelerde sorun yaşanması kaçınılmaz. Bireysellik, bencilliği arttırır. Dolayısıyla global krizler de sıklaşmaya başlar.

  • Takım oyunlarında birey olmak sakıncalı değil, bireysel oynamak sakıncalıdır.

Moves of her own: A little girl, identified as Jordyn, makes sure she's centre stage at her tap recitalÜzerine tıklayıp videoyu seyredin

Bireysel ile birey olma arasındaki farklardan biri, sürü davranışına kapılmama ve toplu hareketleri sorgulama becerisidir.

Olgun bireycilik” diye, kendisini ve başkalarını birey olarak kabul etmeye ve sürü gibi davranmamaya diyoruz. Doğal olarak olgun birey, başkalarını arkasından sürüklemeye de olumlu bakmıyor. Hem bireyliğini kaybetmekten, hem de başkasının bireyliğini kaybetmesinden hoşlanmıyor.

Herhangi bir -izm’e tutkun olmayı hiç onaylamıyorum. Ama bence, hangisi seçilirse seçilsin, bir –izm’in sürdürülebilirliği diğerlerinin de –ist olduğunu kabul etmekle mümkün.

Genç arkadaşa “bireysel kapitalist” değil, “kapitalist birey” olmasını öğütlerim. Hiç değilse tutarlı olur.

😉