Dışı seni yakar…
1930’lu yıllar. Asteğmenlerin kırmızı pelerinli üniformaları var. 1.90 boyunda yakışıklı asteğmen, kırmızı pelerinini afili şekilde savurarak Kadıköy meydanında yürüyor. Birini bekliyor. Bu sırada volta atıyor. Kendisine kıskançlıkla veya beğeniyle bakılmasının tadını çıkarıyor.
Sivil giyimli, kısa boylu bir adamın sertce baktığını görüyor. Daha da havaya giriyor. Uzun boyunu iyice göstererek voltaya devam ediyor.
Bu hava ile birkaç dakika daha yürüyor. Sonra o kısa boylu adam yanına gelip eline bir kağıt tutuşturuyor. Havalı asteğmen kağıda bakınca kıpkırmızı kesiliyor.
“Evladım, komutanını tanımayan, düşmanını hiç tanıyamaz”
Bu öyküyü 1970’li yıllarda, geçmişin havalı asteğmeninden bizzat dinledim. Sanayici idi. Ülkeye bazı ürünlerin fabrikasını ilk getirenlerden biriydi. Hala dimdik, hala enerjik idi.
Ne zaman ki birinin hiç derinliği yoktur, ama dış görüntüsü ile hava atar, merhum Lütfü beyin anlattığı bu anıyı düşünürüm.