"David Owen Hill" etiketli yazılar:

30 Eylül 2014 Salı

Neden yazıyorum?

Ve nihayet [1] , [2] , [3] , [4] yazıdan sonra neden yazıyorum sorusunun yanıtına geleyim.

Benim duygularım (“sadece 2’sine sığmaz” dedim ama) aslında çok karışık. Astrolojiden hoşlananlar için söyleyeyim,  İkizler burcuyum. Yükselen burcum da ikizler. 2 değil 4, hatta 8 birbirinden farklı duyguyu aynı anda yaşayabilirim.

Nasıl yani diye soracak olursanız, şöyle: Birine hem (bana yaptığından ötürü) kızıp, hem (şirketin geleceği açısından yaptığını) takdir edebilirim. Kaç yazıdan beri vurguluyorum. Ego, özveri, özgüven, ukalalık, bilmişlik, kendini ifade, vb… olabilir. Bunu değişkenlik değil, düşünce zenginliği olarak değerlendiriyorum.

Gerek danışmanlık projelerimde, gerekse okuldaki eğitimlerde bildiğimi anlatmaya çalışıyorum. “Biraz da kendime saklayayım, bana mecbur olsunlar” demiyorum. (Dolayısıyla ÖZGÜVEN var.) Öğrenmeleri için gerçekten çaba sarfediyorum. (ÖZVERİ de var.) “İçinizden başka Uğur Özmen’ler çıkarsa, rakiplerim oldu diye üzülmem. Onlarda emeğim var diye sevinirim” diyorum. (Kendini beğenmişliğin bu kadarı… Demek ki EGO da tavanda.)

Dedim ya farklı (hatta karşıt) duyguları eş zamanda yaşayabiliyorum.

😉

İlk yazının yorumlarında başka blogger’ların neden yazdıklarına dair görüşleri var.

Örneğin

  • Ayşemhayatlara dokunmak” için.
  • Burçakunutmamak, yazık olmasın” diye,
  • Gökhankişisel ve mesleki manada gelişmek, mesleki anlamda sektörel değer üretmek” için,
  • Fatihfarkedilmek, kimin kim olduğunu farketmek” için,
  • Canerkendine not almak, düşüncelerini daha derli toplu ifade etmek” için,
  • Cananpaylaşmak, öğrenmek, hatırlamak” için ve “başkalarının farklı pencerelerden bakan yorumları” için,
  • Taylansadece anlam yaratıp birilerinin bundan faydalandığını görmek” için

yazıyormuş.

Birçoğumuz bloglarımıza reklam almıyoruz. Dolayısıyla para kazanmak için yapmıyoruz.

  • Yanlış anlaşılmasın, reklam alınmasına veya bloglardan para kazanılmasına karşı değilim. [1] , [2] , [3] , [4] , [5] , [6] . Aksine uzmanlığın bir şekilde ödüllendirilmesini destekliyorum. Ne de olsa atalarımız “marifet iltifata tabidir” demişler.

🙂

Ben ise… Neden ortalama 2 günde bir’den daha sık, hani neredeyse mesai gibi, bir gazete yazarı gibi, adeta zorunlu gibi… yazıyorum.

Muhan hocamdan, Osman hocamdan, Ömer hocamdan, Kamil hocamdan, Emin hocamdan, Bilge abladan, Emel hocamdan ve birçok hocalarımdan ders ile sınırlanmayacak kadar çok şey öğrendim. Ne kadar çalışsam hep öğrencileri olarak kalacağım. Onlara borcumu doğrudan ödeyemem. Belki dolaylı öderim diye yazıyorum.

Ayhan beyin, İsmail beyin, Metin beyin, David Hill’in yanında çalıştım. Okuldan sonra yine benim için hem okul, hem de ekol oldular. Her zaman çırak olarak kalacağımı biliyorum ama belki başkasının ustalığına katkı yaparım diye yazıyorum.

İş hayatımda başlayan ama öteye taşan şahane ekip arkadaşlıkları yaptım. Düşünce yapımın ve yönetim tarzımın şekillenmesine yardımcı oldular. Onlarla birlikte çalışma şansına ulaşamayanlar için yazıyorum.

İçten bir samimiyetle “Saçmaladın ha!” (hatta “Hass’tir lan”) diye uyarabilecek yakınlıkta (isimlerini yazarsam satırlar dolduracak) 35 – 40 yıllık arkadaşlarım var. Her birinden bir parçayı düşüncelerimin ve davranışlarımın bir yerlerinde taşıyorum. Onlarla arkadaş olamayacak kişilere aktarmak için yazıyorum.

Adını vermek istemediğim bazı amirlerden, iş arkadaşlarımdan ve yönettiklerimden sağlam kazıklar yedim. Aynısı başkalarının başına gelmesin diye yazıyorum.

30’dan sonra meslek değiştirmek yazısına “İyi ki okudum. Hayatıma yön verecek enerjiyi buldum” diyenler için yazıyorum.

Emlak arama yazısını “Tam zamanında gördüm. Açıkta kalmaktan kurtardı” diye (hak ettiğimden fazla) beğeni sunanlar için yazıyorum.

CRM konusunda yetişmesinde emeğim olduğunu” söyleyenler için yazıyorum.

Hayatlarına veya kariyerlerine veya düşüncelerine veya bakış açılarına olumlu katkılar yaptığımı” yazanlar için yazıyorum.

mentorluk-a

Muhtemelen hiç karşılaşmadık ama “Girişimime Uğur Özmen mentor olsaydı” diyen Ahmet, Kaan ve Bircan için yazıyorum.

😉

Ama en çok

EceninMesaji

“Geçen sene siz benim amirimmişsiniz gibi çalıştım” diyen Ece için yazıyorum.

Ogretmenlik-2a

Öğrencim olmadan öğretmenler günümü kutlayan Sami için yazıyorum.

Bilenin bilmeyene borcu vardır” demişler. Borç ödemek için yazıyorum.

Paylaşmak bilmenin zekâtıdır” demişler. Vecibeyi yerine getirmek için yazıyorum.

😀

07 Aralık 2010 Salı

Kelimeye saygı

ODTÜ’den mezun oldum. Price Waterhouse’a girdim. Organizasyon Danışmanlığı ekibi yeni oluşturuluyordu. Çömez (junior) olarak işe alındım.

Kanadalı usta David Hill’e bağlı çalışacaktım. O dönem dünyanın en pahalı re-organizasyon danışmanlarından biriydi. Kendisine “Mr. Hill” dememize izin vermezdi, ismiyle hitap ederdik. David’in en küçük çocuğu bile benden yaşlıydı.

🙂

Price Waterhouse sonrası yıllarda uzun süre, en genç müdürlerden biri olduğum için, zaten ismimle sesleniliyordu. Zamanla yaşlandım. “Uğur bey” denilmeye başlandı.

İlk iş tecrübesi, insanın sonraki iş yaşamını belirliyor. Ben de aynısını yapmaya kalkıştım. Aklımda “David” olduğu için, “Bana ismimle seslenin” dedim.

🙂

Hata yaptığımı hemen öğrendim. Birkaç gün önce “gitmişken size de birşey getireyim mi?” diyen eleman, “fotokopiye gidiyorsan, şunu da çeksene” demeye başlıyor.

Ben David’e adıyla seslensem de saygımı eksik etmezdim. Ama eleman insana, bilgiye, tecrübeye, hatta unvana değil kelimeye saygılı…

Bana yeniden “bey” demeye başlayınca, düzeldi.

🙂

Notlar:

🙂

18 Şubat 2010 Perşembe

Oyunu paylaşmak

17 Şubat’ta yazdığım “Beklenti düzeyi” isimli yazıya friendfeed’de gelen yorumlar etkileyiciydi.

😀

Fundalina’nın “Yanımda yürüyen birine tempomu uydurur ve ritmini yakalarım ama beni geçmeye çalışırsa geride kalır. Mücadele ve rekabet insanın doğasında vardır ve ayarını kaçırmazsak çok da gereklidir.” sözleri, beni de anlatıyordu.

Tuğçe Tuğ “Ben bu yazıyı okuyunca Youngguns sürecimi düşündüm de kazanamasam bile çok eğlendiğim bir oyundu benim için…  üstelik bana çok şey  katan…” diye yazmıştı.

Evren Elif Kuyu ise “kazanmayacaksam bile ..oyunu paylaştıklarımın isimlerini ”ama bunlarla oynadım”diye geçirmeyi diliyorumm :-)” demişti.

  • İtiraf ediyorum. Yorum cümlelerinin tamamı burada değil. Funda,  Tuğçe ve Evren’in yorumlarından  sadece belli kısımları, beni en çok etkileyen satırları buraya yazdım. Hepsini birden, şu linkte bulabilirsiniz. basketteam

😀

Bu cümleler üzerine düşündüm.

Oyunu paylaştıklarımın adlarını başkalarıyla paylaşamasam bile “içimden keyifle geçirmek”, “ben bunlarla birlikte oynadım” demek…

Muhteşem hocalarım oldu. Muhan Soysal, Osman Ata Ataç, Kamil Kozan… sizlerle paylaşabildiklerim. Ve benim ben olmama neden olan daha niceleri…

Bazılarıyla birlikte yürüdüm. 30+ yıllık onlarca arkadaşım var. Akşamın bir saatinde sesini duyduğumda kızmadığım, aksine sevindiğim…

Bazılarının yanında çalıştım. İsmail Yalçınkaya’yı, Metin Ünal’ı, Ayhan Keyman’ı, David Owen Hill’i hep mutlulukla andım. Yazmadığım ama şükranla andığım diğerleri de var elbette…

Nice değerli ekiplerle çalışmışım. Ve nice değerli öğrencilerim olmuş…

Oyun deyince… Sonradan milli takımda oynamış kaç kişi ile karşılıklı veya beraber maç yapmışım…

😀

Düşündüm de, oyunda onlarla birlikte olmak zaten ödülün kendisi…

Yani, kazanmak aslında oyunda olmak… Gerisi pek de önemli değil.

😀