"deniz otobüsü" etiketli yazılar:

24 Şubat 2014 Pazartesi

Ben yetkili değilim

Cumartesi sabahı Kadıköy – Yenikapı – Güzelyalı (Mudanya) seferini yapan İDO deniz otobüsüne bindik. Sıraların en arkasında, otomatik içecek ve yiyecek makinelerinin yakınında bir yere oturduk.

Tekne hareket ettikten kısa süre sonra bir yolcu içecek makinesine para attı. İçecek gelmeyince makineyi sarsmaya başladı. Para atılan kısmına yumruğunun altıyla birkaç kere vurdu. Üzerinde “TEPE Servis” yazan turuncu tişörtlü görevli de yolcuya yardım etmeye çalıştı. Nafile… Makine bozuktu. Parayı alıyor ama içecek vermiyordu.

Aynı senaryo birkaç kişi tarafından tekrarlandı. Yabancı olduğu çat-pat Türkçe konuşmasından belli olan biri görevliye şikayetini bildirdi. Görevli

–    Ben yetkili değilim” diye yanıtladı.

–    Peki siz neler yapıyorsunuz?” diye sordu yabancı. Aslında, “Tamam bu konuda yetkili değilsiniz ama firmaya haber verdiniz mi? Sizin bu konuda yapmanız gereken bir şey yok mu?” diye sormak istiyordu. Ama onun yetersiz Türkçesine aldığı yanıt da aynı yeterlikte oldu.

–    Bir şey yapmıyoruz. Biz sorumlu değiliz.” dedi ve makinenin üzerindeki etiketi gösterdi. “Buraya haber verin”

IDO-icecekMakinesi

Ben söze karıştım.

–    Para deliğinin üstüne bir şey yapıştırsanız, bozuk olduğunu yazsanız…” diyecek oldum.

–    Biz yetkili değiliz.” yanıtını aldım.

Avrupalılaşmaktan anladığımız “görevim neyse o” idi.

Az önce yolcunun içeceğini almasını sağlamak için makineyi yumruklamaya veya sarsmaya yetkili miydiniz?” diye sormadım. En istekle yaptığı görevi “Bagajlarınızı arkaya dizin” demek olan görevlinin kafasını daha çok karıştırmak istemedim.

Her düzeyde insana bir şeyler anlatma çabamı bilen ve eleştiren dostlarımın öğütlerine uygun davrandım.

Görevliden fayda gelmese de kendim bir şeyler yapmaya çalıştım.  Her zaman yanımda post-it taşırım. Bir tanesinin üzerine BOZUK yazdım ve para deliğinin üzerine yapıştırdım.

IDO-icecekMakinesi-2

Resimde görünmüyor ama sarı kağıdın üzerinde BOZUK yazıyor.

Yine de üzerindeki BOZUK yazılı post-it’i kaldırıp para atanlar oldu. (Muhtemelen resmi bir kağıt değil, öylesine yapıştırılmış ve elle yazılmış olduğu içindir.)

Yanımda oturan beyefendi “Bunları zorlamayacaksın” dedi. Dostlarımın bana öğütlerini böylece 2 kelimeyle özetleyiverdi. (Bu cümleyi eşim çok sevdi. “Biz sana yıllardır söylüyoruz. Artık seni tanımayanlar da söylemeye başladı” dedi.)

😉

Pazar akşamı dönerken o makine yine bozuktu.

🙁

Anlamadıklarım:

  • Beleş para kazanmak için mi, yoksa “yetkili olmayan” görevli haber vermediği için mi  tamir edilmediğini anlamıyorum.
  • Bunun IDO’nun algısına zarar vermesine katlanılmasını anlamıyorum.
  • Benim uçaktaki “kabin ölçülerine uygun” bagajımı dışarıda bırakmam için sertçe tavır koyan görevlilerin, büyükçe bavul ölçülerinde olan sırt çantalarına ses çıkarmamasını anlamıyorum.
  • Ayrıca, IDO’nun bavulların ve diğer bagajların yağmurda, karda, dalgalı havada etkilenmeden düzgün durması için hiçbir düzenleme yapmaması ve öylece bırakmamızı beklemesini de anlamıyorum.

🙁