"denizcilik" etiketli yazılar:

19 Temmuz 2009 Pazar

İsim ve anlamı…

Burcu Tüzün’ün Friendfeed’e eklediği girdi vardı. Tercüme ve yaklaşım yanlışları üzerine…

O sayede aklıma geldi.

😮

Yıllar önce bir denizcilik acentesinde çalıştım. Ana firma, işlettiği her gemiye hem kendi adını hem de yol üzerindeki bir yerin ismini verirdi. Firmanın adı BALTICWIND desek (değiştirilmiş isim), gemilere BalticWind Iberia, BalticWind Suez, BalticWind Gibraltar… gibi isimler konurdu…

Bir gün mesaj geldi. Malezya’daki Malacca Kanalı’na istinaden yeni bir geminin adını BalticWind Malacca koymuşlardı.

malacca_canalMalacca Kanalı (Resmin alındığı kaynak: Images from Malaysia)

😮

Yunanistan acentesi hemen mesaj attı. “Bu söz dilimizde kötü anlama gelir. O gemiye tek bir kutu bile yükleyemeyiz. Hatta bu isim yüzünden başka gemilere de mal bulamayız.”

Aslında tüm kayıt işi bitmişti. Ama geminin adını yeniden değiştirdiler. Bu ders oldu. Daha sonra acentelere danışmadan isim koymadılar.

😛

18 Mart 2009 Çarşamba

Ağızdan ağıza

Uzak Doğu ile anlaşma yapacaktı.

Dedi ki: “Ben küçük yaşlardan beri Tahtakale’deyim. Orada her şeyi öğrendim. Ama Hong Kong’luların bizden daha becerikli (?) olduğunu biliyorum.”

O yıllarda, bazı Tahtakale tüccarları, Hong Kong’lular tarafından ütülmüştü.  🙁 Buradan yazışıyorlar. Sonra gidiyorlar. Hong Kong’da bir binanın 30’uncu katında muhteşem bir ofis. Yoğun ticaret yapıldığını gözleriyle görüyorlar.

Bağlantılar yapılıyor. Kartlar verilip alınıyor. Türkiye’ye dönüyorlar. Parayı gönderiyorlar.

Önce “ürettik” bilgisi. Sonra şu gemiye mi yükleyelim, buna mı yazışmaları.

Günler, haftalar, aylar geçiyor. Zaten mallar deniz yolu ile 30 – 45 günde geliyor. Bizimkiler bir – iki ay daha bekliyor.

Ne var ki gelen giden olmuyor. Uçağa atlayıp Hong Kong’a gidiyorlar. O kat çoktan boşalmış, belki fazladan bir tur daha geçilmiş… Elleri boş dönüyorlar…

Bu nedenle Hong Kong’daki acentenin yardımını istedi. Ona gerekli ilgiyi gösterdik. Tüm iletişimi kurduk, yönettik. Toplam yarım konteyner mal bile getirmedi. Bunca yazışma, bir sürü görüşme ama hepi topu 4 – 5 metreküp karşılığında taşıma geliri…

Ama bütün Tahtakale tüccarlarına bizi anlattı. Uzak Doğu’dan gelen tüm mallar (şemsiye iskeleti, ucuz oyuncaklar, Çin’de üretimi yapılan ıvır-zıvır’lar dahil) bizimle taşınmaya başladı.

🙂

27 Aralık 2008 Cumartesi

Öğrenmeyi öğrenmek

Son hafta içinde görüştüğüm birçok genç arkadaş, çalıştığı işyerinden şikayetçi. Hemen hepsinin gerekçesi aynı. “Burada öğrenecek hiçbir şey yok”…

Konu öğrenmek olunca ilgileniyorum. “Patron terbiyesiz”, “iş arkadaşlarımın hemen hepsi torpilli”, vb… deseler bu kadar sorgulamayacağım.

Öğrenmek konusunda istekli olunduğunu görünce sohbeti derinleştiriyorum. Çoğunlukla “sıkıldım” yerine “öğrenecek hiçbir şey kalmadı” denildiğini görüyorum.

Bir örneği anlatayım. Çalıştığı şirket bir denizcilik acentesi… Arkadaş da Pazarlama Departmanında çalışıyor. “Hep aynı şeyler işte…” dedi.

Ben de denizcilik acentesinde pazarlama departmanında çalışmıştım. Hayatımın en zevkli işlerinden biri idi. Önce kendi görev tanımımın gerekliliklerini öğrendim. Sonra manifesto detaylarını öğrenmeye başladım. Sonra konşimento… Sonra ordino… Daha sırada gemi kiralama koşulları vardı…

Yazın hafta sonlarında (işim olmamasına rağmen) Haydarpaşa Limanı’nda çalıştım. Üzerimde işçi tulumu ile… Konteynere mal yüklenirken puantaj yaptım. Hatta gümrükçünün çırağı “sen iyi hesap yapıyon yahu.” deyip 10 TL bahşiş de verdi. (“Konşimentoyu almak için ofise gidince, Pazarlama Müdürü’ne bir uğra” dedim. Pazartesi sabahı beni o masada görünce, yüzünün aldığı şekli anlatamam)

Patronu “otomasyona geçme” konusunda ikna ettim. Tüm şirketin süreçlerini otomasyona göre tanımlama işine yardım ettim. (Artık bu işe sistem analiz diyorlar). Birbuçuk yıl içinde, iki ortak patrondan sonraki adam durumuna gelmiştim.

Başka bir acenteye 2.5 katı maaş ile geçtim. Yeni gittiğim yerde, dokümantasyonu benden iyi bilen yoktu. 25 yıldan beri orada çalışanlar dahil…

Daha uzatmayayım. Öğrenmek istedikten sonra, küçük bir şirkette bile insanın çok yılları öğrenerek geçer. Yeter ki niyet olsun. Hem “benim işim değil” diyerek sahayı daraltmak, hem de “öğrenecek bir şey kalmadı” demek doğru değil. En azından ben ikna olamıyorum.

🙂