"Digital Age" etiketli yazılar:

10 Eylül 2016 Cumartesi

Dijital 100

digitalage dergisi Eylül 2016 sayısında “Türkiye’de dijitalin dünü, bugünü ve geleceği olan 100 isim” arasında beni de saymış.

digital-age-2016-09

digital-age-2016-09-2

Çok teşekkür ediyorum.

😀

19 Ekim 2012 Cuma

Sosyal Medyada Pazarlama Örnekleri

Digital Age 2012 zirvesinde çok değerli konuşmacılar vardı. Bugün Unmarketing‘in yazarı Scott Stratten’in iki cümlesinden esinlenerek son zamanlarda gördüğüm, beğendiğim cümleleri ve çalışmaları özetlemek istedim. Bir kısmı Scott Stratten’in sunumundaki malzemelerden oluşturuldu.

Şu cümlelerden yola çıkarak:

Mesele dijital bir fikir bulmak değil. Bir fikir bulup dijital pazarlamaya uyarlamak.

Sosyal medya başarısı yoktur. Sosyal medyada uygulanmış iletişim başarısı vardır.

bazı örnekleri sunuyorum.

🙂

Gündemi dinle.
Çok konuşulan ve gündemi yansıtan konuları sapta.
Esprileri yakala.
İletişimde kullan.

Benim bu konudaki favorim Yeni Rakı’nın “Baba’ya Adabı Öğrettik” çalışmasıdır.

Bir din adamının “Noel Baba adam olsaydı, bacadan değil kapıdan girerdi” cümlesinin etkileri sürerken aşağıdaki tam sayfa reklam yayınlandı.

😉

Hedef kitlenin tutkularını, alışkanlıklarını, gündelik yaşamını incele.
Halkın vazgeçilmez tutkularını sapta.
Bunu yaratıcı bir hikayeyle süsle.

Halı saha futbolu oynayan bir grup – ki Türkiye’deki birçok erkeğin tutkusudur – birden ünlü futbolcu Sergen’le karşılaşıyor. Sergen’in daveti üzerine “kaleleri daha büyük olan bir yere” stadyuma gidiyorlar.

Coca Cola‘nın bu çalışmasını şuradan izleyebilirsiniz.

🙂

Samimi ol. Müşteriye tepkilerini de samimiyetle, sanki arkadaşınla konuşuyormuş gibi ver.

Onsuz yaşayamayacağını hissettir.

Charity: Water’in kurucusu Scoot Harisson, 6. yaş gününde Charity: Water’e bağışlamak üzere 300 Dolar kaynak yaratmaya çalışan Mackenzi’ye aşağıdaki videoyla teşekkür ediyor.

😀

Bir çalışanın olağanüstü hata yaptığında

  özür dilemeyi unutma.

 

 

 

 

.

Bir FedEx çalışanı müşterinin bilgisayar ekranını bahçeye atarken kameralara yakalanıyor. ABD Operasyonları’ndan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı özür diliyor.

😉

Haksız bulduğun çok abartılı bir şikayet olduğunda bile

mektubu okuyunca arkadaşlarınla arandaki konuşmayı esprili biçimde senaryolaştırarak cevap verebilirsin.

“Adet dönemlerinde kadınların çeşitli ekstrem sporları yapabileceğini ve mutlu olacağını söylediniz. Ama kız arkadaşım “Şeytan” filmindeki başını 360 derece çeviren kıza dönüşüyor. Siz yalancısınız” diyen erkeğe “Haklısın, Yalan söyledik. Bunlar metafordu” diye başlayan, “hayatın gerçeklerini öğrenmelisin” diye devam eden bir yanıt.

Son saniyelerinde gaz çıkartıp, “bunu yaptığımızı da bilmiyordun, değil mi?” diyen CEO.

 

Yukarıdaki 3 vaka’da da üst düzeyden yanıt verildiğini tekrar hatırlatıp yeni örneklere geçelim.

😛

Mutlaka bir şikayet veya kıyak olması da gerekmiyor. Müşterinin unutkanlığı da fırsata dönüştürülebiliyor.

Çocuk battaniye-zürafasını otelde unutuyor. Otelden gönderilene kadar idare etmek isteyen babası “Ritz Carlton’u beğendiği için tatilini uzattı” diye yalan söylüyor. (Pembe yalanlarda hiç sakınca yok.) Durumu da otele bildiriyor.

Otel bu “tatilini uzattı” cümlesini fırsat bilip muhteşem bir deneyim hazırlıyor. Joshie isimli battaniye-zürafa’nın güneşlenirken, çalışırken, gezerken resimlerini bir albüme koyuyor. Çalıştığı için bir otel personel kartı çıkartıyor. Ve hepsini birden gönderiyor.

Videosu burada

Resimler de burada

(Link‘ten gidip resimlere tıklarsanız, otelin esprili cümlelerini de okuyabilirsiniz.)

Bu deneyimi sosyal medyada yayan baba sayesinde Ritz Carlton güzel bir reklam yapmış oluyor.

😀

Bugünlük bu kadar örnek yeter.

Scott Stratten’in baştaki cümlelerini tekrarlayarak bitirelim.

Mesele dijital bir fikir bulmak değil. Bir fikir bulup dijital pazarlamaya uyarlamak.

Sosyal medya başarısı yoktur. Sosyal medyada uygulanmış iletişim başarısı vardır.

🙂

12 Aralık 2008 Cuma

Kriz Zamanlarında E-Ticaret

Kriz zamanlarında e-ticaret” son günlerin en çok tartışılan konularından biri… Bakıyorum da, bir çoğumuz, e-ticaret deyince “sanal mağazalardan yapılan alışveriş” diye anlıyor. Gelin önce e-ticaret’in ne olduğu konusunda anlaşalım.

Benim sevdiğim tanım şöyle:

E-ticaret, tedarik zincirinden müşteri ilişkilerine kadar olan süreçlerin, internet ve bilgisayar teknolojilerinin desteğiyle yeniden yapılandırılması ve ilgili tüm taraflara değer katmasıdır.

Dolayısıyla e-ticaret, web sayfalarından ve sanal alışverişten ibaret değil.

Arçelik bayilerinin buzdolabı veya çamaşır makinesi taleplerini kendi bilgisayarlarından girmeleri, bu talebin Arçelik firmasına ulaşması, firmanın ilgili departmanının ekranına bir talimat şeklinde düşmesi, sevkiyat yapıldıktan sonra faturaların kesilmesi, vb… Bunların hepsi e-ticaret altında düşünülmelidir.

Migros, tedarikçileri ile anlaşmışsa, her hangi bir mağazasında Coca-Cola azaldığında, sistem bunu Coca-Cola’nın o mağazaya en yakın deposuna anında bildiriyorsa, sevkiyattan sonra yine taraflar aralarında muhasebeleşme faaliyetini sistem üzerinden görüyorlarsa, e-ticaret yapılıyordur.

Sadece kurumlar arası ilişkiler (B2B) ile sınırlı değil… Kredi kartınızın son ödeme günü geldi. Bilgisayarınızın başına oturdunuz. Paranızın bulunduğu bankanın internet şubesine girdiniz, diğer bankaya ait kredi kartı ödemenizi yaptınız; hazır internet şubesindeyken elektrik ve su ödemesini, trafik cezanızı veya verginizi yatırdınız… Bunlar da e-ticarettir.

Çalıştığınız şirketin maaşlarınızı elden vermeyip, bir talimat ile banka hesaplarınıza aktarması da e-ticarettir.

Özetle, “internet yoluyla sanal mağazalardan yapılan alışveriş” e-ticaret’in küçük bir yüzdesidir. “Buzdağının görünen kısmı” klişesini kullanmayacağım. Çok daha küçük bir oranını görüp onu e-ticaret zannetmeyelim.

Gelelim krize… Kriz zamanlarında genelde ticaret daralır.

Bunun üzerine patronlar adam çıkarır veya daha az maaş vermeye başlarlar. Bankaya daha az para yatırırlar. Hesaplara daha az para aktarılır. Oradaki e-ticaret hacmi azalır.

Daha az maaş alan insanlar daha az alışveriş yaparlar. Buzdolabı veya çamaşır makinesi alırken iki defa düşünürler. Oradaki satışlar azalırsa bayiler daha az ürün talep ederler. Sonuçta, oradaki e-ticaret hacmi de azalır.

Aynısı süpermarket alışverişlerinde de görülür. Daha az kredi kartı harcaması yaparsınız. Elektriği, suyu daha dikkatli kullanırsınız. Sonuçta e-ticaret haciminin daralmasına yardım edersiniz.

Özetle, genelde ticaret daraldığı zaman, e-ticaret de azalır.

Ancaaaak… Bu daralma kaynakları daha verimli kullanmaya yönlendirir.  Vergi ödemek için, bilmem nereye gidip orada kuyrukta beklemek yerine, paranızı ve zamanınızı etkin kullanmak istersiniz. Zaten patron “hoşcakal” demek için bahane arıyor olabilir. Bu zamanda işyerini terketmek pek hoş karşılan­mayabilir. Siz de e-devlet uygulamalarını öğrenmeye zaman ayırırsınız. Yapabildiğiniz tüm işleri internet üzerinden çözmeye çalışırsınız.

Dijital bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı çözümler, ekonomik krizde (e-ticaret dışında da) yardımcı olur.

Bir örnek ile anlatmak istiyorum. 1994 krizinde, bir finansal kiralama firmasında çalışıyordum. Aylar boyunca yaprak kımıldamadı. Eleman da çıkarmadık. Genel Müdür’e “Kilit personel dışındakiler işe gelmesin. Evlerinde kalsınlar. Gerekli oldukları zaman çağırırız. Hiç değilse (elektrik, su, telefon, temizlik gibi) ofis masraflarımız azalır” dedim. O yıllarda bunu gerçekleştiremedik.

Bugün benzer durumda olan firmalar, “evden çalışın, işe gelmeyin” diyebilirler. Cep telefonları, taşınabilir bilgisayarlar, görüntülü iletişim sayesinde (iş yerinde şahsen bulunmadığınız sürece) nerede olduğunuz çok önemli değil. İşe gelip masrafları artırmayın da, nerede olsa zaten biz sizi buluruz. Yaşasın iletişim teknolojileri.

🙂

Ekonomik kriz sayesinde, yepyeni çözümlerin zihinlerde dolaşmaya başladığını düşünüyorum. İş adamları, kaynaklar kıt duruma gelince daha verimli düşünmeye başlar. Mutlaka birileri “şu bizim internet mağazamızdan yapılan satışlar ile dükkan satışlarını kıyaslayınca… kira, tezgahtar maaşı… acaba?…” demeye başlamıştır.

Diğer yandan pazarlama konusunda da titizlik artar. Varoluş mücadelesine doğru ilerlendiğinde, yaygın mecralarda “imaj” reklamlarından vazgeçilir. “Hedef kitleye daha ucuza nasıl ulaşırım” sorusu da aklı kurcalamaya başlar.

Aynı hedef kitleye seslenen ve birbirlerine rakip olmayan kurumlar arasında ortak çalışmalar artar. Bazı reklam gelirleri, para olmaktan çıkıp “takas” olmaya başlar. Bence buna bir süre katlanmak gerekebilir.

Önemli olan, iş adamları artık hesap-kitap düşünürler. İş adamlarının kafasında “dijital mecralarda reklam” daha fazla yer etmeye başlar.

😉

Özetle, siz zaten “dijital çağı” (Digital Age) yakalamışsanız, ya krizde ya da krizden sonra işiniz iş…

.

  • Önemli Not: Bu yazı, Aralık 2008 tarihinde Digital Age dergisinde yayınlanmıştı. Daha sonra, eski tarihle bloga eklendi.

.