Değişim ve Kültür
Değerli arkadaşım Ali Aktuğ, Linkedin’de “Gelişmek isteniyorsa konfor alanindan çıkılması gerekir” diyerek bu şekli yayınlamış.
İçten dışa: Konfor sahası → Korku sahası → Öğrenme sahası → Büyüme sahası
Şöyle yazdım: “İşte bu nedenden, “Dijital Dönüşüm’de hep teknoloji konuşuruz ama teknolojiye değil kültüre bağlı” diye deyip duruyoruz. Konfor alanından çıkmabilmek de kültürün bir parçası… Şunu yazıya mı dökmeli acep?”
Ali Aktuğ “Sıcağı sıcağına dökmek lazım” dedi ama aradan biraz zaman geçti.
😉
Yukarıdaki şekil muhtemelen bireylerle ilgili ama ben bunu kurumlardaki değişim ve karşı koyma açısından yorumladım.
Dedim ya… Ben “Konfor alanından çıkmabilmek de kültürün bir parçası” kısmıyla ilgileniyorum.
Öğrencilerime ve eğitimlerimin katılımcılarına Güneşe Basmak kitabındaki bir cümleyi sıkça söylerim.
Yaşanabilecek en güzel zamanlar, çünkü neredeyse bildiğini sandığın her şey yanlış.
Hemen her seferinde kuşkuyla bakanlar olur. Bu, her şeyi yeniden keşfetmek duygusundan keyif almamı anlamazlar, yadırgadıklarını da söylerler. 60+ yaşında biri olarak, bildiklerimin yanlış çıkmasından ve yeni şeyler öğrenmekten çekinmezken, genç arkadaşlar konfor sahasından çıkmaya korkarlar.
🙁
Kurum kültürü konusu bugünlerde gündemde. Ben de, People Make The Brand 2018‘den bazı alıntılar yaptım yakın geçmişte.
- Kurum kültürünün olumsuz yansımaları daha çok. Yeni bir şey öğrenmemek veya olumsuzlukları değiştirmek yerine mevcut kültürden yararlanmak gibi örnekleri de çokca gördüm ve yazıya dökmeye çalıştım.
Kurumların dönüşümü “yabancı danışmanlık kurumlarının para kazanmak için icat ettikleri bir şey” olarak düşünmeleri veya giderek artan yoğunluktan ötürü dönüşmeye zaman bulamayışlarıyla da sıkça karşılaşıyoruz.
🙂
Bu cümleyi neden çok sevdiğimi, en iyi yukarıdaki şekil ile anlatabilirim. Artık “neredeyse bildiğini sandığın her şey yanlış“ken, korkunun ecele faydası yok. Korktukça gecikirsin ve korktuğunun başına gelmesi sürecini hızlandırırsın.
Ne güzel bir ikilem.
😉