"doktora" etiketli yazılar:

07 Kasım 2018 Çarşamba

Teknoloji Şirketinin Kredi Platformuna Dönüşmesi

IBM Think 2018‘i izledim.

Sayfalarca not tuttum. Gerek yapay zeka [1] , [2] , [3] gerekse Dijital Dönüşüm [4] , [5] , [6] konulu yazılar için bilgi paylaşan sevgili Maja Barrel’ı gördüm ve bir sohbet için sözleştik.

Benim açımdan yararlı bir etkinlik oldu. Tuttuğum notların bazılarını daha sonra paylaşacağım.

🙂

Hemen paylaşmak istediğim konu ise, Dijitopya – Dijital Dönüşüm Yolculuk Rehberi kitabını duyurduğum yazıda sözünü ettiğim platformlar.

Dijital Dönüşüm eğitimlerinde platform konusunun üzerinde sıkça duruyoruz. Blogda da bazı yazılar var.

IBM Think 2018 etkinliğine, Çin’den gelip ayağının tozuyla katılan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sayın Hakan Aran, ilginç bir bilgiyi paylaştı.

Tencent’in bir bankası varmış. Ancak bu banka pek risk sevmiyormuş. Kredi almak isteyen Tencent müşterilerine, başka bankaların kredilerini veriyormuş. Tüm operasyonu Tencent yapıyor, diğer 3 bankanın kaynaklarını – diyelim ki – %30 – %30 – %40 kullanıyor; tüm kayıtları blockchain’de tutuyormuş.

  • İşin blockchain kısmı var. Bunu da konuşmalıyız.

Ama beni müşterinin sahibi kavramı daha çok ilgilendiriyor. Eğitimlerde “Deneyimin sahibi, müşterinin de sahibi olur. Ürün sadece bir araç olarak kalır. Bu nedenle platform sahipliği gelecekte çok önemli olacak” diyordum.

Tencent’in müşteri sahipliği ilişkisini bir perakende bankacılık platformuna dönüştürmesini duyunca hemen paylaşmak istedim.

😉

Notlar:

  1. Resimler @IBMTurk  ve @aribashak twitter hesaplarından alıntıdır.
  2. Doktora tezim, “Perakendecilerin Bankalara Rakip Olması” konusundadır.
  3. Platformlar üzerinde durmaya devam edeceğiz.

.

18 Haziran 2016 Cumartesi

Bir Kariyer Önerisi

Geçenlerde şöyle bir mesaj geldi:

Merhabalar, Ben XXX

AAA Üniversitesi İşletme Bölümü #. Sınıf öğrencisiyim.

Sizden kariyer planlamam hakkında yardım talep ediyorum.

Durumumu şöyle izah edeyim;

Öğretim görevlisi olmak istiyorum (Pazarlama Anabilim Dalı veya Girişim Bölümünde)  bu doğrultuda not ortalamamı yüksek tutuyorum ve bir yandan ALES ve YDS sınavına çalışıyorum. Fakat yine de ek planlara ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. Bu ek planlar biraz daha hobi gibi olsalar da ilgili olduğum ve biraz üstünde çalışmaya başladığım konulardır. Veri madenciliği ve programlama dili (en az 3 tane) öğrenebilirim diye düşünmekteyim. Sizin fikrinizi çok merak ediyorum bu konulara yönelmeli miyim? Tavsiye edebileceğiniz alanlar var mı?

PlanŞöyle yanıtladım:

Merhaba,

Pazarlama branşında akademisyen olacaksan, önce iş hayatında bir süre çalış. Gerçekten pazarlamayı, marka oluşturmayı, ajans ilişkilerini, yıllık pazarlama planını, varsayım yapmayı filan öğren.

Müşteri verilerini anlamlandırmayı, verilere dayalı karar vermeyi, değişen müşteri davranışlarını verilerden anlamayı, vb. bu sırada uygulamaya çalış. Veri madenciliğini öğren. En azından SPSS kullan.

Şunu göreceksin: Bunun için programa dili bilmeye gerek yok. Algoritmayla düşünebiliyorsan, tek eksiğin pazarlama tecrübesi olur.

Özetle, istersen yazılım dili de öğren. Ama işin gerçeği, pazarlamayı sadece derslerden değil, stratejik pazarlamayı bizzat yaparak öğren. Sonra öğretim üyesi ol. Derdin doçent olmak, profesör olmak filan olmasın. Çocuklara yararlı olmayı hedefle.

Sevgiler,

Genç arkadaşın sorularını tam olarak yanıtlamadığımı biliyorum.

Aklımdakini dökmek istedim

😉

Önemli not: Bu yazıyı kullanarak tüm hocalarınıza saldırmayın. Soyut düşünce becerilerinden çok yararlandığım değerli akademisyenler var. Sosyal mecralarda onları takip etmeye çalışıyorum. Söylemleriyle düşüncelerime ışık tutuyorlar. Bir konuyu tartıştığımızda, bende türlü fikirler  uyanıyor. Öğrencilerinin yolunu aydınlatmaya çalıştıklarını tüm yazdıklarından görüyorum.

Belki iş hayatında hiç bulunmadılar. Hatta, iyi ki iş hayatına girip soyut düşünce becerilerini kaybetmediler. Onlar bu yazının konusu değil.

🙂

Diğerleri, hiç iş hayatı olmamış ve öğretim görevlisi unvanına sığınmış, gerçek hayatta hiç sınanmadığı için akademik kibir sahibi olmuş hoca’lar… Kendilerine kul-asistan olmayacak kişileri master’a, doktoraya almayan unvan sahipleri… Çocukluklarındaki köşe kapmaca oyununu büyüyünce oynayan, hasbelkader kaptıkları köşeleri / koltukları bırakmayanlar… Değişen bilgi kaynaklarına değil, kendilerinin öğrenciyken okuduğu 50 yıllık kitaplara bağlı kalanlar…

Genç arkadaş bu ikinci gruba benzemesin istedim.

😉

08 Nisan 2016 Cuma

Eğitimin McDonaldlaşması

Birkaç haftadır, bir doktora grubuna misafir dinleyici olarak katılıyorum.

Tartışılan çok sayıda makaleden biri George Ritzer’in 1983 yılında The Journal of American Culture dergisinde yayınlanmış “The McDonaldization of Society” (Toplumun McDonaldlaşması) isimli yazısıydı.

🙂

Makale, “yeterliği, tahmin edilirliği, ölçülebilirliği artırmaya çalışırken amacından sapan çok sayıda hizmeti” tartışıyor. Paket turlardan, tıp bilimine nelerin değiştiğini ortaya koyuyor. (Makale ile temelde aynı fikirde olmama rağmen, katılmadığım örnekler de var. Orası daha derin bir tartışma konusu.)

Bugünün Türkiye’si için, sadece “eğitimin McDonaldlaşması” kısmını ele alacağım.

Uzun bir zamandan beri eğitimin amacı yaşam için gerekli olanları öğretmek değil. İlkokullar, okuma yazmayı öğretir öğretmez, kolej sınavlarına hazırlamaya başlıyor. Okulların başarısı, kaç kişinin kolej sınavlarında kaç puan aldığı ile ölçülüyor.

Çocuklara öğrenmeyi sevdirmemiz gereken yaşlarda test çözmeyi öğretiyoruz.

Kolejler de üniversite sınavına hazırlıyorlar zaten. Arada yabancı dil de öğretirlerse ne güzel. Okulların başarısı kaç kişiyi hangi üniversitelere kaçıncı sırada soktuğu ile ölçülüyor. Ona göre fiyatlar artıyor.

Üniversitelerin eğitiminin yeterli olmadığından çoğumuz şikayetçi ama… Zor bir eğitim de istemiyoruz. Hani sanki, “benden başka herkese sıkı bir eğitim verilsin” diyen bir topluluğuz.

egitim-1

Bunların hepsi, araçların amaç olmasının sonucu.

Bürokrasi‘nin zamanla kullanımında sorun olduğunu, araçları amaç yaptığını bazı yazılarda belirtmiştim.

Eğitimde de amaç öğrenmek değil de üniversiteye girmek olunca… taaa ilkokuldan başlayan bir “____ boşlukları doldurun” veya “doğru seçeneği işaretleyin” ile eğitim alınıyor. Ölçülebilir, kıyaslanabilir bir eğitim oluyor.

Öğretiyor mu derseniz… “Mesleği, hatta hayatı gerçekten öğrenmek isteyen kim?” diye sorarım.

😉

Resim şuradan alıntıdır