"eleştiri" etiketli yazılar:

05 Mayıs 2018 Cumartesi

Anlamamakta Direnmek

Dün yayınladığım Y, Z ve X yazısında, Rembrandt’ın bir resmi ve ortaokul düzeyindeki çocukları gösteren bir fotoğraf konusundaki yanlış yorumları ve eleştirimi paylaşmıştım.

Bu yazıyı, bir arkadaşım Facebook’ta

Bunu anlatmaya çalışmakla geçiyor ömrümüz.. değişen şartları düzeni kuralları izah etmek için patlıyor boğazımız bir kişiye anlatabilmiş olursak da mutlu oluyoruz…

Çocukları her devirde “aynı” geleneksel yöntemlerle eğitemezsiniz! Geleneksel yöntemleri, güncel şartlarla harmanlamayı denemekte fayda var…

diye yorumlayarak paylaşmış.

😀

Bu paylaşımda yazıyı eleştiren bir yorum vardı. Ben yanıtladım ama kısır döngü olunca (daha önce yaptığım gibi) burada paylaşmak istedim.

Kısır döngüyü yaratan son cümleyi tekrar okuyalım. “Size öyle geliyor

Ne “bana öyle geliyor” diye soruyorum.

Yorumlayanın iddialarını tek tek ele almış ve yanlış olduğunu belirtmişim. 5 tane madde var.

1 – Öğretmenin tek yolu teknoloji sanmıyorum. Teknolojinin eğitim deneyimini değiştirdiğini düşünüyorum” demişim. Acaba “bana öyle geliyor” olan nedir? Bunca yıldır öğretmenlik yapan biri olarak “öğretmenin tek yolu teknoloji” diye bir cümle çıkmış mı ağzımdan. Yoksa, aksine… “Bilgiyle yıkanmayan beyaz yaka, hızla mavileşir” diye defalarca yazmış mıyım? “Teknoloji öğreniyor, ama siz öğrenmezseniz teknolojinin esiri olursunuz” diye derslerimde anlatmış mıyım?

2 – Teknoloji sayesinde “burnunun ucunda ışıgına ve dokusuna kadar hissetmenin” mümkün olduğunu biliyorum” demişim. Acaba “bana öyle geliyor” olan nedir? Teknoloji sayesinde resmin her ayrıntısını incelemek, Rembrandt’ın uslubunu, ışığı kullanma biçimini, fırça darbelerini anlamak mümkün değil mi?

  • Hem de Rembrandt. Hani teknoloji sayesinde tüm yöntemleri incelenip, yirmibirinci yüzyılda yepyeni bir eseri yaratılan Rembrandt. Lütfen şu sayfaya bakın ve videoyu izleyin. Aşağıda Rembrandt’ın ölümünden 347 yıl sonra yapay zeka ve derin öğrenme ile yaratılmış “Sonraki Rembrandt Resmi“ni görüyorsunuz.

3 – Resmi sanattan yana yorumlayanlara hiç laf etmedim. Öğrencileri yorumlayanlara laf ettim” demişim. Acaba “bana öyle geliyor” olan nedir? Yazıya tekrar bakın. Acaba içerikte resim ve/veya sanat konusunda olumlu veya olumsuz bir cümle var mı?

4 – Çocuk eğitiminden bahsetmiyorum. Ortaokul düzeyinde sanat tarihi eğitiminin teknolojiyle nasıl değiştiğinden bahsediyorum” demişim. Acaba “bana öyle geliyor” olan nedir? “Çocukları böyle eğitmeli” diye bir öğüt mü vermişim?

  • İşin ilginç yanı çocuk eğitiminden bahseden ben değilim, bu yazıyı paylaşan arkadaşım “Çocukları her devirde “aynı” geleneksel yöntemlerle eğitemezsiniz! Geleneksel yöntemleri, güncel şartlarla harmanlamayı denemekte fayda var...” demiş. Atarlanıyor ama yanlış kişiye… “Mesajını arkadaşına vermek istiyor ama beni mi kullanıyor” diye düşündüm.

Son olarak da

5 – Keşke gerçekten “ne demek istediğim anlaşılsaydı?” Yukarıdaki satırlardaki iddiaların yanlışlığı zaten anlaşılmadığını kanıtlıyor” demişim. Yukarıda yazdığım 4 madde kesinlikle gösteriyor ki gerçekten hiç anlamamış. Yani “bana öyle gelmiyor

😉

Bir önceki gibi, anlamadan yazmış. 10 yıldan beri, böyleleri ile karşılaşıyorum. Sayıları azalmıyor, çoğalıyor.

Dün yayınladığım Y, Z ve X yazısının son satırının ne kadar doğru olduğunu bizzat şahsında kanıtladığı için kendisine teşekkür ederim.

🙁

04 Aralık 2012 Salı

Bir özeleştiriye eleştiri

Ömer Ekinci’nin “Saklışehir Neden Battı ? E-Ticarette Neden Çuvalladım? [Bir Başarısızlık hikayesi]” isimli yazısını okudum. [Bu yazı web’den kaldırılmış]. Cümleleri çok samimi. Başarısız olduğunu açıkça söylemesi de güzel. Bunlardan ötürü tüm kalbimle tebrik ediyorum. Çok kişi örnek almalı.

Yorumları da okudum. Serde hem 30+ yıllık profesyonellik, hem de öğretmenlik var. Girişimciler için Ömer Ekinci’nin cümlelerine ek olarak fazladan dersler çıkarılmasını amaçladım. Bu yazıyı yayınlamaya karar verdim.

Öğretmen tarafım zorlasa da yazıyı madde madde ele alıp eleştiri yapmayacağım. Onun yerine genel çerçeveden bahsedeceğim.

Bir konuyu irdelerken öncelikle yapılması gereken olgular (gerçekler) ve duyguların kesinlikle karıştırılmaması, açık ve net olarak ayrılmasıdır. Ömer Ekinci’nin samimi cümlelerinin çoğunda bu ikisinin birbirine karıştığını gördüm.

  • Olgular ve duygular konusunda şu iki [1] ve [2] yazıya göz atmanızı öneririm

O ne özgüven o?”, “Herkes e-ticaretçi oluyor, olmayanlar da bu treni kaçırmış gibi hissettiriliyor ve hissettiriliyordu” gibi duygusal ve “E-Ticaret yapmak için ticaretin başına bir “e-“ koymakla olmuyor. Teknik olarak çok iyi bir ekibinizin olması gerekiyor” gibi olgusal cümlelere katılıyorum.

Katılmadıklarıma gelince, “hedef kitle profili değildi, hataydı” dediği “niş pazar” belirlemesi hata değil, aksine doğruydu. En büyük yanlış olan ise 6’ıncı maddenin tamamı. (Zaten “hataydı” dediği sonuca götüren de bu yaklaşım.)

Buraya alıyorum:

E-Ticaret Türkiye için henüz çok erken ve zor. Düşünün, her gün gönderilen yüzlerce eposta arasında tüketicinizi her defasında tekrar tavlamanız gerekiyor. Tavladınız, yani eposta başlığınızı beğendi ve epostanızı açtı. Bu kez bir kampanyanızla onu yeniden tavlayıp siteye girmeye teşvik etmeniz gerekiyor. Hadi ettiniz, yüzlerce ürün/hizmet arasından ona hitap eden bir ürün/hizmeti bulması gerekiyor. Hadi buldu, üye girişi yapması gerekiyor. Şifremi unuttum vs. bir sürü tantana. Hadi üye girişi yaptı, satın alma adımlarını tamamlaması gerekiyor. Hadi tamamladı, cüzdanından kredi kartını çıkartması gerekiyor (ki bu en zor adım). Siz okurken, ben yazarken yoruldum, bir de müşteriyi düşünün.

“Yanlış nerede?” derseniz… Bir işi sorgularken anlamlı ayrıntılar ile süreç işlemlerini ayırt etmelisiniz.

  • Anlamlı ayrıntı için şu yazıya bakın, devamını sonra okuyun.

E-ticaret ile fırsat sitesini aynı zannetmek de doğru değil. Üstelik her ikisi için de “henüz erken” olduğuna hiç katılmıyorum, “zor” olduğuna katılıyorum.

Gelelim o süreç cümlelerine… Tek bir tanesini ele alacağım. Ömer Ekinci “yüzlerce ürün/hizmet arasından ona hitap eden bir ürün/hizmeti bulması gerekiyor” demiş ya!.. İşte yanlış burada… Müşterinin bulması gerekmiyor. Girişimcinin “müşteriye hitap eden bir ürün/hizmeti bulması” ve sadece onu teklif etmesi gerekiyor.

  • Bu konuda defalarca yazdım. Hatta adım adım yöntemi de Veri’den Bilgi’ye Yolculuk dizisinde 3 yazıda [1] , [2] , [3] anlattım.

Müşterinin sizi sadece 2 – 3 defa tercih etmesi yeterli. O aşamadan itibaren müşterinizi tanımaya başlamamışsanız, onun hiç kullanmayacağı teklifleri sunmuşsanız suç sizin. Bu nedenle “yüzlerce ürün/hizmet arasından ona hitap eden bir ürün/hizmeti bulması gerekmiyor, onu siz yapacaksınız” diyorum.

Özetle, Ömer Ekinci’nin özeleştirisini okuyunca sevindim. Duygusal özeleştirilerini çok haklı buldum. Zaten bir dönemler kendisine uyarılarım da o yöndeydi. Sonucun olumsuz olmasının en önemli nedenleri bence de o duygular. Açıklıkla söylediğine göre, düzelteceğine hiç kuşkum yok. Yine gurur duyulacak işler yapacaktır.

Olgular konusunda ise, Ömer Ekinci’nin birçoğunda yanıldığını ve kendi başına geleni genellediğini düşünüyorum. Ama yalnız da değil. Fırsat sitesi oluşturan her genç arkadaşa “şimdiden verilerinizi anlamlandırmaya başlayın, sonra geç kalırsınız” demiştim.

imza: Çok Bilmiş ve Huysuz İhtiyar 

 

04 Şubat 2011 Cuma

Kurumsal mı / girişim mi ? (2)

Dün yayınladığım Kurumsal mı / girişim mi? yazısına yorum yapanlara baktığımda, iş tecrübesi olanlarla olmayanların; ön yargılı bakanlarla tarafsız olanların ayrıldığını gördüm.

🙂

Kurumsal ortamlar konusunda eleştirilerimi sakınmadığım onlarca yazı var bu blogda. Kurumsal sanılan ortamda insan davranışlarını epey bir eleştirdim, alaya aldım.  Nasıl o zaman kurumsal  düşmanı değilsem, şimdi de kurumsallık taraftarı değilim.

Bitaraf olanın bertaraf olduğu bu topraklarda anlatmak zor. Ama yine de vurgulayayım. Bu yazı dizisinin amacı, girişimi yermek ve kurumsallığı yüceltmek değil.  Bilmeden kurumsallığa girişenlerin hatalarını ortaya koymak.

😉

Test yapmaya devam edelim:

Bana sıkça şöyle mesajlar geliyor: “Biz yeni mezunlara hiç şans tanınmıyor, deneyimli aranıyor. Söyler misiniz bize şans verilmezse nasıl tecrübe kazanabiliriz? Geçen bir ajans daha tecrübesizliğimden yararlanıp XXX Gazetesine senaryolar yazdırıp işe almayacağını belirtti.

Hangisinde olmuştur:

  • Kurumsal şirkette
  • Girişimde

🙂