Kendini doğrulayan kehanet
Dün blog’a eklediğim Sebep-Sonuç ilişkisi yazısına Zeynep’in bir yorumu vardı.
“Benim de bu mantıkta bir ev arkadaşım vardı. Kendilerine sorarsanız eşsiz bir fikir yapıları var.” diye başlıyor.
😛
Bir acı örnek de benden.
İki hafta kadar önce bir mesajı okuyup, “Karşı tarafın yanlış anlayacağı gibi yazılmış. Mesajı açık ve net verelim.” dedim. “Diğer taraf ile konuş ve sorunu gider. Bu yanlış anlama başka konuları tehlikeye atıyor.” diye de uyardım.
Genç arkadaş bildiğini okudu. Yanlış izlenimi güçlendirecek bir mesaj daha gitti.
Az sonra bir telefon… “Mesajınızdan anladığım kadarı ile…” Daha 15 dakika önce uyardığım konu… “Sakın ha!” dediğim yapıldığı için kendi kalemize gol atmıştık. Sinirlendim. Ağır konuştum.
Dün bu arkadaş geldi. Benim sadece eleştirdiğimi, çözüm söylemediğimi belirtti. En baştan söylediğim “böyle yaparsan yanlış anlaşılır” cümlesi çözüm olarak algılanmıyor.
Uyarıma rağmen bildiğini okuyacak, işi (nazik yazarsak) çuvallattıktan sonra bana gelip “Şimdi ne yapacağız?” diye soracak, fırçayı yeyince de “eleştiriyorsunuz, çözüm üretmiyorsunuz” diyeceksiniz.
Sizleri kimler / nasıl yetiştiriyor, arkadaşlar.
🙁