"exit" etiketli yazılar:

28 Ocak 2013 Pazartesi

Exit üzerine

Girişimci tayfasında kurumsal şirketleri eleştirmek kaçınılmaz bir modadır. Bir çoğu, gerçek bir kurumda tek bir gün bile çalışmamış olanlar, bilmeden konuşurlar.

Bu girişimcilerin (son zamanlarda) karşılaştığım çoğunluğu, kayda değer bir iş yapmak değil de EXIT hayaliyle yaşıyorlar. Üstelik, kendileriyle büyüyebilecek sektörleri veya firmaları değil, yurt dışındaki (klonladıkları) oluşumlara satmayı hedefliyorlar.

🙁

Ben de şu soruyu soruyorum;

Girişimini, fikrin asıl yeşerdiği şirkete satmak isteyenler kurumsal yapıları hantallığı, insana değer vermemesi, inovasyonu dikkate almaması gibi konularda eleştirmekte haklı ve tutarlı mı?

Kendisi farkedilen noktaya kadar büyüyüp “sektörün en büyüğü beni satın alsın” diyorsa kurumsal hantallığa, hatta tekelciliğe yardımcı olmuyor mu? Sektörün en büyüğünü değil de onu tercih eden müşterilerine ihanet etmiyor mu?

Bugünlerde bunu sorguluyorum.

😉

Kişisel sorgulama notlarım

Meraklısına, eski yazılar:

Exit üzerine:

😛

Kurumsal şirketlere bakış üzerine:

😛

 

 

18 Ocak 2013 Cuma

Danışman mantığı

Banka’da kredi süreçlerini iyileştirecektik. Dünyaca ünlü danışmanlık şirketlerinden biriyle anlaşıldı.

Başlangıçta projenin sponsoru bendim. Mevcut süreçleri inceleyecek ve bize müşteri odaklı kredi süreçleri hazırlayacaklardı. Çalışmalar başladı. Kavramlarımız anlatıldı. Müşteri odaklı kredi alt-yapısı oluşturmak için gerekenler tartışıldı.

Bu sırada yönetim değişti. Bazı kredi ürünleri, başka birinin sorumluluğuna verildi. Onu proje sponsoru yaptılar.

Bir müşterinin tüm ürünleri değil de birkaç ürününden sorumlu olduğu için, farklı bakış açısı vardı.  Danışmanlarla konuşmuş. Proje, müşteri odaklı olmaktan çıkarıldı ve ürün odaklı yapılıverdi. Mevcut alt-yapımızdan bile geri olan bir dizi öneriyle geldiler.

Sordum: “Şurada daha bir hafta önce müşteri odaklı yapıyı savunuyordunuz. Ne kadar çabuk değiştiniz?”

“Proje sponsoru öyle istedi. Performansımızı o değerlendirecek, hak ediş belgesini o imzalayacak” dediler. Doğrusunun ne olduğunun hiç önemi yoktu. Bu çalışmanın bankaya zerre yarar sağlamayacağını onlar da biliyordu.

😉

Sizin fikrinizi sizden iyi savunacak danışmanlık firması arıyorsanız, adını verebilirim. Biraz pahalı ama, değer. “Elimde, koskoca bilmemne danışmanlık firmasından onaylı belge var.” diye ortalıkta gezinebilirsiniz.

Uzun vadede sonucu iyi olmaz, şirket para ve zaman kaybeder ama kime ne? Belki o sırada siz terfi edersiniz, veya şirketi satarsınız veya çıkar gidersiniz. Kim öle, kim kala… Belli mi olur?

😛

03 Aralık 2012 Pazartesi

Rework

Basecamp, Highrise ve Campfire ürünleri ile bilinen 37signals‘ın kurucuları Jason Fried ve David Heinemeier Hansson girişimcilerin mutlaka okumaları gereken bir kitap yazmışlar.

Adı Rework

2010 yılında yayınlanmış olan bu kitabı bazılarınız çoktan okumuştur. Neredeyse 1 yıl önce eski öğrencim (şimdiki arkadaşım) İlyas Boydak vermişti.  Elimde epey süründü. Boş vakitlerin iyi yanı, kitap okumaya zaman bırakması.  Nihayet bitirdim.

Okurken mutlaka not alma eğiliminde olduğum için, yanımda kağıt-kalem vardı. Bir çok sayfayı da hatırlatıcı notlarla kaydettim.

🙂

Rework, girişimcilerin birçoğunun ezberini bozacak içeriğe sahip.Hemen büyümek ve dünyaca meşhur şirketlere hizmet vermek isteyen girişimcilere SAKIN HA! diyor.  Kısmen veya tamamen exit isteyenleri ağır eleştiriyor. Şirketi küçük tutmanın erdemlerinden sıkça bahsediyor.

İş süreçlerinin yazılıma yansıtılması açısından CRM derslerimde kullanacağım cümleleri var.”Kendi temel taşlarını oluşturmadan önce, başkaları neler yapmış diye bakma. Farklılıklarını kolayca unutup bir kopya / klon daha üretebilirsin”, “Kendin kullanmak için en iyisini yapsan, hangi özelliklere sahip olmasını isterdin” diyor.  (CRM projelerinde kendileri süreç tasarlamadan, “rakip firmalar ne yapmış” diye soranlara aynı cümleleri söylüyorum.)

Anlamlı projelerin kopyalanamayacağını TV’lerdeki yemek programlarını örnek vererek anlatıyor. Blogunda tüm maddeleri yazan, TV’de nasıl yapıldığını anlatan şeflerin “izleyicilerden birileri yan dükkanı satın alıp beni işimden edebilir” diye korkmamasının nedenlerini düşünmemizi ve işimize uyarlayabileceğimizi söylüyor.

İşe alma sürecinde “5 yıllık tecrübe” şartı koşanları “5 yıllık anlamsızlık” diyerek alaya alıyor. Özgeçmişlerin komik senaryolar olduğunu söylüyor.

Kadro şişirmekten inatla kaçınılması ve ancak başka çare kalmayınca birini işe almak gerektiğini belirtiyor.  (Robert Townsend’in 1970’de yazdığı ve 28 hafta boyunca “best seller” olan Up The Organization [Türkçeye İş Bilenin Para Kazananın diye tercüme edilmişti] kitabı da aynısını söyler.)

Geç saatlere kadar çalışmanın ve çalıştırmanın anlamsızlığını da vurguluyor. (Kesinlikle aynı fikirdeyim.)

Avukatlar tarafından yazılmış olan iletişim cümlelerini bir yana bırakmamızı öğütlüyor. Arkadaşlarımızla nasıl konuşuyorsak ve yazışıyorsak, müşteriyle de aynı uslup ile yapmamızı istiyor. (Aynı öğüdü Zappos’un kurucusu Tony Hsieh’in kitabı olan Delivering Happiness’de de okumuşsunuzdur.)

😀

Yukarıda yazdıklarımla sınırlı olmayan çok sayıda konu var.

  • Önceliklendirme için uzun uzadıya çalışmayın.
  • Büyük kararlar vermeyin, kısa ve çabuk hedefler belirleyin.
  • Müşterinin fahişesi olmayın.
  • Daha fazlayı değil, daha azı yapın.

bunlardan birkaçı.

Basit ingilizceyle yazılmış, oldukça rahat okunabilen bir kitap.

Benim gibi, büyük şirketlerde yıllarca çalışmış kişilerin yadırgayacağı çok sayıda söylem de var kitapta. Açık beyin ve açık yürek ile okunduğu takdirde, herkesin işini daha iyi yapmasını sağlayacak konular olduğunu rahatça iddia edebilirim.

Çoğu ingilizce 1000+ yorum şurada