Sosyal medya klişeleri
LinkedIn konusundaki yazımda “Herkesin Tweet’lerini, Facebook paylaşımlarını, iç dökmelerini yayınladığı yeni bir kanal oldu” demiştim.
Bu eğilim giderek arttı. Bir uzmanlık (örneğin CRM) grubu oluşturuluyor. Orada çeşitli düşünceler, kavramlar paylaşılıyor. Biri gelip konuyla ilgisiz yazıyı ekliyor. Diğeri kendi şirketinin reklam videosunu koyuyor.
“CRM ile ne ilgisi var?” diye sorduğumda, “Sosyal medyada istediğini istediği yere yazabileceğini” söylüyor. Beni de “Sosyal medyaya ayar verme heveslisi” olarak suçluyor. “Siz beğenmeseniz bile başkasına karışmayın” diyor. (3 ayrı klişe cümlesi bir arada…)
“Yazıyı beğenip beğenmeme sorunu değil, yayınlanma yerinin CRM grubu olup olmadığını soruyorum.” diyorum ama nafile. 3 klişe cümle tekrarlanıyor. “Aynı düzeyde sanılmamak için onlarla tartışmamayı” öğütleyen kişiye hak veriyorum.
Sosyal mecralarda neyin nerede ve nasıl durması gerektiğini bilen tüm arkadaşlar, benzer suçlamalarla karşılaşmış. Arsızlık prim yapıyor demek ki…
😉
Perşembe günü iki kişiye kulak misafiri oldum.
– Bize yalan söylüyorlar. İstanbul’un nüfusu 23 milyon.
– Sen nereden biliyorsun?
– İçinde yaşıyorum. Nasıl bilmem…
😉
Aynı bilinç düzeyi.
😛