İstanbul’da Harbiye Askeri Müzesi’nde 3 – 4 Haziran tarihlerinde düzenlenen 2. İstanbul Bilişim Kongresi’ni izlemeye gitmiştim. Cemil Türün web 2.0’ın interaktivite’ye getirdiği yeni kavramlardan söz etti Bu tartışmadan benim aklımda şunlar kaldı. Interaktivite, gerçek zamanlı görünebilir. olabilir. Ancak aslında gerçek zamana dayanmıyor.
Kurumun geçmiş tecrübelerini biriktirmesine ve hangi koşulda ne yanıt vereceğini modellemesine dayanıyor. Yani, interaktivite dediğimiz şey, orada hazır bekleyen bir paket. Yani, müşteri tecrübesine değil, kurumun tecrübesine bağlı bir hazır çözümler demeti. Repertuarın büyüklüğü ve bunun iyi modellenmesi başarıyı getiriyor. Yani, gerçek zamanlı olsa da eş-zamanlı değil.
Eğer Merve’yi tavlamaya kalkışırsanız, önceden hazır patikalarda ilerliyorsunuz. Çoğunluk gibi davrandığınız sürece de “hak ettiğiniz” yanıtı alıyorsunuz. (Hak etme konusu CRM’de de önemlidir. CRM koşulsuz müşteri mutluluğu önermez, hak edilen düzeyde hizmet vermeyi savunur.) Hemen her ticari faaliyette olduğu 10/90 kuralı uyarıca, hep kendinize uygun yanıtlarla ilerleyebilirsiniz de… (Merve’den söz edince, sevgili Deniz Oktar’ı anmadan geçemeyeceğim.)
Kurumların interaktif kanallar üzerinden yaptıkları iletişim de aynı mantığa dayanıyor. Her yeni işlem, repertuarı daha da büyütüyor. Ustalık, sizin modelleme becerinizde… Özetle, siz kendinizi özel hissetseniz de aslında 1’e1 değil.
Bireysel bakıldığında, chat için eş-zamanlı interaktivite’den söz edilebilir. Kurumsal yaklaşım altında da, eş-zamanlı interaktivite’nin yakın gelecekte başlayacağını duyuyorum. Eğer zaten başlamışsa, haber verin.