İlk Blogger Kampanyası – Gillette Fusion Power
Gillette… Tıraş bıçağına adını veren marka…
Jilet diye bildiğim şeyin gerçek adının tıraş bıçağı olduğunu, Gilette markası nedeniyle yıllardır yanlış bildiğimi 16 – 17 yaşlarımda öğrenmiştim.
Zaten tıraş olmaya da 17 – 18 yaşlarında başladım.
Önceleri tıraş bıçağının üzerine takıldığı, sapının döndürülerek içindeki vida yardımı ile sabitlendiği aletleri kullanarak tıraş oldum. Resimdeki gibi…
Tenimin yumuşak, sakallarımın sert olmasından ötürü tıraş makinelerini hemen hiç kullanamadım.
Aslında, daha ilk aşamada yanlış yapmıştım.
Babam daha ilk tıraş olduğum yıllarda şöyle demişti. “Ben tıraş olurken, şöyleee bir yanaktan diğerine tek seferde…” Aslında tıraş bıçağı kullanırken bunun yanlış olduğunu, hep aşağıya – boyun bölgesine – doğru almak gerektiğini çok sonra öğrendim.
Boynumun sağ tarafındaki sakallar ters çıkmaya başladı. Yıllar boyunca eziyet çektim. Sık sık içeriye kıvrıldılar. Ayna önünde, elimde kolonyaya batırılmış toplu iğne ile, boynumdaki pütürlere ameliyat yaptım.
Önce babamın “Philips” marka tıraş makinesi ile denedim. Peder, görünümüne özen gösterirdi. Yok, “oynar başlıklı”, yok “üç başlıklı” ne kadar yeni çıkmış makine varsa, hemen satın alırdı.
Maalesef hepsi benim yüzümü kan çanağına çevirdi.
Sonra amcam kendisine hediye gelen “Braun” marka tıraş makinesini bana hediye etti. Onu da denedim. Sonuç sıfır.
Sonuçta, jilet ile tıraş olmaya mahkum oldum. Millet, sabahları köprü trafiğinde direksiyonda otururken – pilli makine ile – tıraş olabiliyordu. Ya da iş yerine “akşamdan kalma” gelmişlerse, iki arada bir derede tuvalette işi bitiriveriyorlardı.
İş hayatım boyunca her sabah tıraş oldum. Her seferinde, tıraş olmak için gerekli ön hazırlıkları yapmak, zaman harcamak zorunda kaldım.
…
Günlerden bir gün (16 Eylül 2008 Salı 21:25) şöyle bir e-posta mesajı geldi
Aslında bu mesaj gelmeden önce, girişimi öğrenmiştim. Hatta – burada itiraf edeyim – torpil kullandım diyebilirim. Haber gönderdim ve dedim ki “benim tıraş ettiğim yer hemen herkesden 4 kat fazla”
“En geç iki günde bir, tüm kafayı kazıyorum. Ayna karşısında daha fazla kalmak zorundayım. Tıraş olurken aklınıza gelenleri yazın deyince, bende yazacak bir sürü malzeme çıkar…”
Hani “On yüz bin baloncuk yuttum” reklamındaki küçük kızın, oyuncak ayısını gösterip “çünkü onun benden çok saçı var” bahanesi gibi. Ama tam tersi. Hiç saç yok, fakat gerekçe sağlam… Çarpı 4…
….
Ben bu projenin nasıl ortaya çıktığını merak ediyordum. Özgür Alaz’dan perde arkasını öğrendik. Cem Batu şöyle anlatmış:
Açıkçası marka ekibini ikna etmek için büyük bir çaba harcamamıza gerek kalmadı. Deneyimsel pazarlama sunum toplantısını hatırlıyorum da, “Fenomen Blogger Project” slaydına geldiğimizde masa etrafındaki herkesin gözleri ışıl ışıl olmuştu. Biz böyle bir proje düşünüyoruz dediğimizde Gillette marka ekibi “Biz de blogger’lara çok inanıyoruz” dediler ve arkasından projenin detaylarını konuşur bulduk kendimizi. Bunun Türkiye’de bir ilk olacak olması ayrı bir heyecan katıyordu hepimize. Bizden detaylı bir çalışma yapmamızı istediler ve biz de en ince ayrıntısına kadar neyi nasıl yapacağımızı modelleyerek kendileri ile paylaştık. İlk andan beri en az bizim kadar inandıkları projeye hemen başlama kararı verdik.
Aynı günlerde Eray Endeş görüşlerini belirtti.
Sakalımı yanlışlıkla kestiğim gün Gillette‘in fenomen blogger kampanyasından e-posta almak garip bir tesadüf oldu.
….
Firmaların blog yazarlarını hedefleyen kampanyalar yapması çok güzel.
Kamyanyanın arkasında Proximity İstanbul var. (Proximity’den haberler kısmını güncelleseniz fena olmaz 🙂 )
Eray daha sonra, iletişimde gördüğü eksiklikleri sıralıyor ve “Hal böyle olunca biraz aceleye gelmiş bir kampanya hissi uyandırdı bende ancak bu bir serinin başlangıcı mı yoksa bana bu konu hakkında yazı yazmamı sağlayacak tek atımlık kurşun mu bekleyip göreceğiz.” diyerek kuşkusunu belirtiyordu.
Bu kuşkuyu Proximity ekibi de anlamıştı. Yine Özgür Alaz’ın bloğundan izliyoruz:
E-mail gönderiminin ardından, bazı blogger’ların bize yaptıkları dönüşten ve bazı forumlarda yazılanlardan e-mail’in spam olarak algılandığını gördük. Hemen aksiyon alarak kendi blog’umuzu hayata geçirdik.
Ben zaten hariçten girmişim ve yedek kulübesinde bekleyen oyuncu gibiyim. Sadece izlemeye devam ettim. Paketin gelmesini bekledim.
Eylül sonunda, Eray şunları yazdı:
Daha önce bahsettiğim Fenomen Blogger Projesi tam süreci açıklayarak devam ediyor. Model olarak artık herkesin istediği bir yolu tercih etmişler, bloglarda yazı olarak yer almak. Gönderdikleri e-postadan sonra benim yazdıklarım da dahil bloglarda projeden bahsedilmesi onları sevindirmiş olmalı. Spam olup olmadığının tartışılmasından eleştiriye kadar her konuşma projenin sesini duyurmak için güzel bir adım. (Bunu nasıl raporlayacaklarını merak ediyorum.)
Hedeflediklerini gerçekleştirmek için denedikleri yol kesinlikle doğru ama daha yüksek bir başarı elde etmemeleri de içten değil. Bunun için Selçuk Hoca‘nın Blog Yazarlarına Yazı Yazdırma Rehberi‘ne göz atmaları faydalı olacaktır.
Aradan bir süre daha geçti… Şöyle bir e-posta mesajı (3 Ekim 2008 Cuma 11:22) geldi.
Sayın Uğur ÖZMEN,
Fenomen Blogger Projesi çoktan başladı! Türkiye’nin en popüler 150 blog yazarından biri olarak, projeye katılman için hala geç değil. Yeni Gillette Fusion Power Phenom’u ilk deneyenlerden biri olmak için sadece bu mail’i en geç 7 Ekim Salı gününe kadar reply yap ve açık adresini ekleyerek bize geri gönder.
Ne var ki, paket gelmedi.
Bu arada 13 Ekim’de, Friendfeed’de Fırat Yıldız’dan “Gilette Fusion Power’ın bloggerlara yolladığı kitlerden geldi az önce. İstedikleri ise, ürünü deneyip, tıraş olurken aklımdan geçenleri blogumda yazmam. İlginç” diye bir cümle okudum.
Yönlendirdiği link’de koşullar yer alıyordu.
13 Ekim 2008
Yarışmamızın hediyesi olan Apple Macbook Intel Core 2 Duo 2.2Ghz’i kazanmak için sizden beklediğimiz; Gillette Fusion Power Phenom’la tıraş olurken aklınızdan geçen HERHANGİ bir konuda blogunuzda yazmanız ve yazınızın linkini fenomenblogger@proximityistanbul.com adresine göndermeniz.
Sonrasında, Gillette ve Proximity İstanbul ekiplerinin de içinde oldukları bir jüri tüm paylaşımları yaratıcılıklarına, ilginçliklerine, özgünlüklerine göre değerlendirecek ve ilk on blogger’ı açıklayacak.
Bu ön seçimin ardından ilk 10’a kalan paylaşımlar bir Excel dokümanıyla “Fenomen Blogger” Projesi’ne katılan tüm blogger’lara gönderilecek ve bir sıralama yapmaları istenecek. Katılımcılar, 28 Ekim saat 12.00’a kadar kendi listelerini bize gönderecekler ve kazanan belli olacak.
Aynı gün (13 Ekim’de), hemen herkes paketi teslim aldı.
Selçuk Hoca saat 14,30’da Friendfeed’e “Gilette’in Fenomen Blogger Projesi ile ilgili kutu nihayet elime ulaştı Muhteviyatı: Herhalde içine hazine koydular dedirten ve üzerinde ayna yapıştırılmış kalın bir kutu, kampanya bilgisi veren bir karton, bir kutu tıraş jeli, bir tane tıraş sonrası balsam, Ve Gilette Fusion Power traj makinesi.” diye yazdı.
Bazı blog yazarları, “bana da geldi” diye bildirdiler.
Fırat Yıldız’ın açtığı tartışmada Süleyman Sönmez tavrını koydu: “Sakallarım çok sert olduğundan Gillette adı Türkiye’de 3 bıçaklıyla anılmadan önce bile sürekli kullanırdım. Her bıçak arttığında ilk kullananlardan oldum. Cidden teşekkürler Gilette firması. Suratımın kesilmeden traş olması başka türlü mümkün olmazdı. Not: Bana set falan gelmedi çünkü blograzzi listesinde yer almıyorum. Gelsin ya da gelmesin benim için Gilette bir numaradır. Traş makineleri dahil olmak üzere.”
13 Ekim’de bigumigu ’da haberler gördüm. Yalçın, bu girişimi haber yapmış, paketin fotografını koymuştu. Paketin üzerindeki aynadan Yalçın da görünüyordu.
Habere yorum yazanlar, paketin fiyatından, Yalçın’ın resimde daha kilolu göründüğünden bahsetmişler…
Gilette’den veya kampanyadan bahseden görece az yazı vardı. Kampanya – bildiğim kadarı ile Türkiye’de ilk defa olmasına rağmen “blogger camiasına göre pek yaratıcı olmamış” şeklinde (16 Ekim’de) değerlendirilmişti.
Bu aralarda, bazı blogger’lar neden listede yer almadıklarını sorgulamaya başlamışlardı.
Paket henüz elime ulaşmamıştı ama, “tıraş olurken düşündüklerim” konusuna kafayı takmıştım. Her nedense toplantılarda sürekli saçmalayan arkadaşa “Necati, kes tıraşı” dendiği zamanlar geliyordu aklıma…
Bir de dış görüntüye önem verilmesi… Aslında bu nedenle aklıma gelen bir yazı oldu ve onu daha sonra (19 Ekim’de) blog’uma ekledim.
Dediğim gibi,”dış görüntüye özen gösterilmesi” ve “kes tıraşı” dışında aklıma bir şey gelmiyordu.
Sonra beklemede kaldım. Olayları izlemekle yetindim.
13 Ekim tarihinde
Bunyaz da bloğunda “Tabi Fenomen Blogger Project bloğunda ve bana gelen kutu içindeki broşürde incelediğim ve okuduklarım doğrultusunda traşla ilgili benden yakın gelecekde bir çok hikaye ve fotoğraf alacaksınız.” demiş.
Oysa broşürde de, Fenomen Blogger projesinin blogunda da “tıraş olurken aklından geçenleri (tıraşla veya Gilette’le ilgili olsun ya da olmasın)” diye yazmışlardı.
Ya blogger’lar broşürü okumamışlardı, ya da akıllarına üründen bahsetmek dışında bir şey gelmiyordu.
Sözü yine Proximity’ye aktarıyorum (Özgür Alaz’ın röportajından) “konsept dışı yazı hazırlayan bazı blogger’lar oldu. Yani tıraş olurken akıllarından geçeni yazmak yerine ürün deneyimini anlattılar.”
….
Ertesi gün (14 Ekim 2008 Salı 20:57) şu mesajı aldım.
Sayın Blogger,
Kısa bir süre önce adınıza postaladığımız Gillette Fusion Power Phenom’un elinize geçtiğini umuyoruz.
….
Yarışmamızın hediyesi olan Apple Macbook Intel Core 2 Duo 2.2Ghz’i kazanmak için sizden beklediğimiz; Gillette Fusion Power Phenom’la tıraş olurken aklınızdan geçen herhangi bir konuda blogunuzda yazmanız ve yazınızın linkini fenomenblogger@proximityistanbul.com adresine göndermeniz.
(Sonrası, yukarıdaki “koşullar” ile aynı)
Paketin elime geçmediğini bildirdim. Ve izlemeye devam ettim.
19 Ekim’de Özgür Alaz Friendfeed’e Gilette projesini kotaran ekibin fotoğrafını ekledi.
Altına bir çok yorum yazıldı. Çok sert tartışmalar da oldu. Ben bu yorumları iki grupta değerlendirdim.
1 – Gilette için yazı yazmayı blogger ahlakına uyup uymaması açısından değerlendirenler
2 – İlk 150 içinde olmasına rağmen geldi, gelmedi diye tartışanlar.
Bunları okudum. Görüşlerimi de yazdım. Ama en çok Süleyman Sönmez’in esprilerini çok beğendim.
“İlk önce yıllardır blog yazan 9 blogu olan hatta birincilikleri olan beni nasıl atladı bu ekip diye şaşırdım. Kendime güvenimi kaybettim. Hemen bir taksi tutup boğaz köprüsünden atlamaya karar verdim. Fakat öyle yoğun trafik vardı ki taksi şoförüne rica ettim. Ez abi beni gilette beni adam yerine koymadı. Fakat taksimetre daha az yazmış olmalı ki abi benzincide lastiğe hava basalım ben seni ezerim dedi. Fakat pompacı çocuk manyak mısın ne diye eziyorsun güneşin tam içinde abimi dedi. Bırak dedim dinlemedi…
Bırakın dedim bana benzin dökün o da olur ama önce gilette verin traş olacağım koştum benzincinin süpermarkete vermiyor herif. Diyorum ya 6. bıçak var ya arkada olan onla olacağım dinlemiyor pisikopat diyor. Pompacı ise sinirli “Adam koskoca güneşin tam içinde lan! Alırım ayağımın altına lannn” falaan. Birden uyanı verdim. Tövbe estağfurullah kabus görmüşüm. Gidip yüzümü yıkadım güzelim gilettimle traş oldum. Okula gittim. 🙂 “
Süleyman SÖNMEZ kendisinin neden dışarıda bırakıldığına içerlediğini de yazdı:
“Unutmadan ben gillette yazımı 17 Ekim 2007 de yazmıştım. En acı olanı bu projeyi benim önermiş olmam. Yani ürünlerini denerim demiş olmam. Belki fikir benim yazımdan sonra onlara ulaşmıştır. Ne komik değil mi? İşte yazım * 5 bıçaklı bir traş bıçağına ihtiyaç duyacak kadar sert olan sakallarım (Evet doğru 5 bıçaklı. Gillette firması yeni çıkardı fotoğraflarını çektim inceledim yazı yazacaktım sonra reklam olmasın diye yazmaktan vazgeçtim ama mükemmel) ve bunlara sebep olan ortaokuldaki ayvacık bıyıklarımı kestirten ve daha o hafta tayini çıkan matematik öğretmenim. (Ah unutmadan Gillette Türkiye için kobaylık yapabilirim. Keman teli üretiminde kullanılabilecek kalitede sakallarım var. Her yeni ürünlerini yollayabilirler. Detaylı test sonuçları verir ve ürünleri kritize ederim. Nasıl mı gönderecekler elbette ilet.. ehm :). http://www.gunesintamicinde.co…
Ben, yukarıda yazdığım görüşümü (2 gruba ayırmak gerektiğini) vurguladım.
Süleyman beni yanıtladı:
“@Uğur Hocam bir şeyi çok net aydınlatmalıyım. Bugün Hakkı Ceylan’ın yazısını okudum ve zorlama veya çıkar karşılığı olabilecek yazı yazmayı istemediğimi düşündüm. Ama bunu dile getirmedim “Paket almadı ters yazıyor” denmesinden cidden çekindim. Oysa bir önceki mesajımda yazdığım gibi ben bana paket gelmeden önce beğenimi zaten yazmıştım. Fakat işin ucunde ödül olduğunda blogculara duyulan güven duygusunu koruma adına yazmakta huzursuz olacağımı da anladım. Duygularıma dil olan Hakkı Ceylan’a sevgilerimle.”
Bu cümle üzerine Hakkı Ceylan’ın yazısını okudum:
Süleyman’a hiç hak veremedim. Hakkı Ceylan’ın şu cümleleri:
“Mesajda tıraş olduktan sonra blogumuzda yazılacak yazılardan en ilginç olana bir hediye verilmesinden bahsediliyordu.
…
Tıraş olmanın hikayesini fotoğraflarla anlatmak istedim ama olmadı. Sonunda yazmamaya karar verdim.
…
Gillette Fusion Power Phenom hakkında yazılacak olan yazıyı malesef amatör bir bakışla düşünemedim ve düşünemiyorum, bu yüzden de yazamıyorum.”
yine aynı kuşkuyu bende uyandırdı. Hakkı Ceylan ya broşürü okumamıştı, ya da tıraş olurken gerçekten aklına tıraş bıçağından başka bir şey gelmiyordu.
Bir blogger’ın deneyimlerini yazmasını “olumsuz” nitelemenin doğru olmadığına inanıyorum. Beğenmezseniz, bunu vurgularsınız. Ama beğenmekten korkmayı, hiç anlayamam.
Bu yorumlar dizisinde, Süleyman yine içindeki iyi niyeti vurguladı:
“Neyse yeter bu kadar mızmızlık. 🙂 Sonuçta gilette kullanmayı seviyorum. Markaya lüzümsuz zarar vermek istemiyorum. Telli Baba’ya gidiyorum. Ona evlenirken damat tıraşımı yapan berberi ve sonrasında kendimin gilette ile damat traşı oluşumu anlatacağım. Ne yapalım. Hiç olmazsa Telli baba tel verir. Alır gelirim. 🙂”
Bu Friendfeed yazışmaları sayesinde Selçuk Hoca’nın yazısını okudum. (Demek ki daha önce tembellik etmişim.) Okuyunca kendimden utandım.
Gerçekten çok yaratıcı bir şekilde “tıraş olayı”nı anlatmıştı.
Üstelik, 35 yıl önce benim yaşadıklarımı şimdi de (20 yaşında olan) oğlum yaşıyor.
Oğlumun da tıraş makineleri ile sorunu var. Ben gençken çok çektiğim için, onu makine ile tıraş olmaya alıştırmaya çalıştım. Ne de olsa, ıslak tıraş zaman alan bir şey. Dedim ya, millet arabada giderken bile tıraş olabiliyor. Oysa ben, dazlak olmadığım zamanlarda bile, her sabah 10 – 15 dakikayı ayna karşısında geçirmek zorundaydım. Bu da her sabah 10 – 15 dakika erken kalkmak demektir. İstanbul trafiği nedeniyle, zaten erken kalkmak zorundayken bu 10 – 15 dakika büyür de büyür. İnsan yataktan spatula ile kazınır gibi olur.
Bu nedenle oğlumun ilk baştan makine ile tıraş olmaya alışmasını sağlamak istedim. Yine aynı filmi tekrarladık (35 yıllık bir deja-vue) Philips de geldi, Braun da … Berberin kullandığı çeşitli genişlikteki makinelerden de aldık. Evde markalar yarıştı. İki koltuklu bir berber dükkanı açacak kadar makine oldu. Nedense hiç biri reklamlarda gösterilen başarıyı sağlayamadı.
Oğlum, “Bana jilet ile tıraş olmayı öğret. Bir erkek tıraş olmayı babasından öğrenmeli” deyip dururken, aklıma bunların gelmemesi ve “dış görüntü” ve “kes tıraşı” arasında takılıp kaldığım için kendimden utandım.
Bu arada, her “dazlak” tıraşı olduğumda aklıma gelen bir şey daha olduğunu farkettim.
Şu meşhur “bir kulağımızın arkası kaldı” deyimi… Dazlak gezmek için, kafayı kazırken en zor yerler kulak arkalarıdır. Oralarda bir yerlerde mutlaka birkaç adet kısa saç kalır. Kulakların kepçe olduğu için de onları gizlemez. Kaç kere kesmişimdir o kulak arkasında kalan yerleri…
Selçuk’un yazısını ve Süleyman’ın yorumlarını görünce, üzerine yazmamaya karar verdim. Daha iyisini yapamayacağımdan… Ben ödülleri zaten onlara verdim.
Yarışmanın sonuçlarını bekledim.
Bu arada, Süleyman esprilerine devam etti. Aşağıdakiler, Friendfeed’den alıntıdır:
20 Ekim saat 21:16
“Demin banyoya gittim. Birden Gilette kartuşlarım ayağıma düştü. Başladılar ağlamaya. “Hocam biz ettik sen etme!” Gözlerim yaşardı. “Büyütmeyin çocuklar olur öyle.” dedim elimi öptüler barıştık. Kartuşları yine taktım Fusionun arkasına gözlerimi sildim çıktım.”
…………………………………………………..
Ah ah bir de havuç rendeleme öyküsü var. Deneyle sabit, rendeniz yoksa gillette 5 bıçaklı 3 bıçaklıdan daha iyi rendeliyor havucu. Arkadaki 6. bıçakla da havucun siyah ucunu kesiyorsunuz 🙂
21 Ekim saat 19:21
“Ve keloğlan Gillette padişahının kızına aşık olduğunu söylediğinde padişah kükredi “Bre densiz köse! Seç bakalım KIRK KATIR MI, KIRK BIÇAKLI GILETTE SATIR MI?” 🙂”
21 Ekim saat 19:32
“Bir jilet üstünde gidipte yaralanmayan tek hayvan salyangozdur. Ama Gilette Fusion titreşirken üstünde 5 salyangoz yarışabilir ve bir sayangoz hakem de arka bıçak üstünde tempo tutabilir 🙂”
21 Ekim Saat 19:57
“Müslüm Baba da hayranlarına Gilette tavsiye ediyor :)”
…
En sevmediğim şey espri açıklamak ama cevap hakkı doğdu 🙂 Müslüm Baba Teoman şarkıları söylediğinden beri döndü abicim. Artık ustura jilet out Gilette in. Hatta Paramparçaaa .. Babamın gilettle ilk kez traş olduğu yaaştayım paramparçaaaa
Bu arada bana paket gelmemişti.
Ama şu yazı (22 Ekim 2008 Çarşamba 18:27) geldi:
Dün az sayıda blogger’dan hediye Gillette Phenom Fusion Power ’larının hala ellerine ulaşmadını bildiren mailler aldık.
…
Bu sorun yüzünden Fenomen Blogger Projesi’nde değerlendirilecek paylaşımların teslim süresini, sadece ulaşmayanlar için mağdur olmamaları adına 26 Ekim saat 20:00’a kadar uzatıyoruz.
Sonra paket elime ulaştı. Bir şey yazmadım. Selçuk ve Süleyman’dan daha iyisini yazamayacağım için… Ama Gilette Fusion Power’ı denedim. Korkarak… Ne de olsa 2 bıçaklılar ilk çıktığında, bende başarılı sonuç vermemişti.
Bu arada, bazı blog yazılarını okumuş ve yapılması ve yapılmaması gereken hareketleri öğrenmiştim. Gilette’i çok beğendim. Dazlak gezmeye başladığımdan beri ilk defa kendi yaptığım tıraş, berberin ustura ile yaptığı kadar başarılı olmuştu.
“Kulak arkası” korkum da ortadan kalktı. “Bunu oğluma korkmadan tavsiye ederim” diye düşündüm.
Birkaç tane olumsuzluğu da yazmadan geçemeyeceğim. Keçi sakallı olduğum için, kenar düzenlemeleri önemli. Gilette Fusion Power’ın arka tarafındaki tek bıçak ile cihazın alt kenarı arasındaki mesafe nedeniyle – ne de olsa orada 5 adet bıçak var – düzeltmede başarı sağlayamadım. 3 – 4 tıraşta bir son rötuşlar için “tek bıçaklı” kullan-at’lardan kullanmaya devam ediyorum.
Aynı durum, kulağımın üstünde kalan kısım için de geçerli. Kulağımı ne kadar eğip büksem de tıraştan sonra birkaç tane saç parçası orada kalıyor. O bölgelerde oğlum için aldığımız berber makinelerini kullanıyorum.
Bunlar dışında, Gilette Fusion Power harika…
28 Ekim tarihinde finale kalanlar açıklandı:
Listede yer alanların yazılarını okudum.
Yedi tanesi doğrudan Gilette Fusion Power ile tıraştan bahsediyordu. Yine aynı kuşkuyu duydum. Broşürde “tıraşla ya da Gilette’le ilgili olsun ya da olmasın” yazıyordu.
Gilette’i yazan – finale kalmayan – diğer bloglara da göz attım. Bir çoğu “görev”, “kullanırken neler hissettiğimiz soruluyor” benzeri cümleler yazmışlardı.
Broşürün okunmadığı konusunda kuşku duyuyor da olsam, deneyimlerin gerçek olduğu konusunda hiç endişem olmadı. Ben de aynı “tıraş keyfi”ni yaşamıştım.
Üstelik, blogger’ların böyle bir deneyimi yaşamalarından ve yansıtmalarından dolayı sevinç duydum. Bir yandan, “kurumlar bize reklam vermiyor, blog’ları tanımıyor, adam yerine koymuyor” diye şikayet ederken, diğer yandan “deneyimini yazmak” söz konusu olduğunda çelişki yaşamayı anlamamıştım.
“Beğenmeseydim keyifle yazar, yerden yere vururdum. Ama beğendim. Bunu yazarsam, reklam yapmış olurum. Bu da benim blogger kimliğime aykırı” diye düşünen bir çok blogger olduğunu gördüm. Onlara üzüldüm.
Gerçek deneyimlerini – olumlu veya olumsuz – yazarak etkinliğini göstermekten kaçınan bir mecrada reklam ile etkinlik göstermeyi kim bekleyebilir.
🙁
Bir e-Tohum toplantısında Selçuk Koyuncu ile karşılaştım. Ödül kime giderse gitsin, katılanlar içinde en beğendiğim yazının ona ait olduğunu söyledim. Süleyman’ın Friendfeed’e yazdıklarını beğendiğimi de vurguladım.
🙂
Sonuçta “En Fenomen Blogger “Gillette Fusion Power Phenom ile 7 Fark” isimli paylaşımıyla Erdal Ertürk oldu!”
😀
Bu yazıyı yazarken, deneyimi tamamlamak adına (biraz da zorunluktan ötürü) 5 bıçaklı başlığın yenisini aradım. Ataşehir’de 4 markete sordum. Hepsi Mac’dan bahsetti. Gillette Fusion Power’ın başlıkları sadece Migros’da vardı. İki tanesi bir arada… Fiyatı da 16.90 YTL. Ben berbere verdiğim para ile karşılaştırdığımdan – tanesi 8.95 YTL – bana pahalı gelmedi.
Bayram sabahları, onunla tıraş oldum.
😉
Bu yazıyı, Gilette Fusion Power deneyimi ilk blog kampanyalarından biri olduğu için yazdım. Hem kayıt altına almak, hem de görüşlerimi aktarmak için.
Gerek Gilette firmasını, gerekse Proximity ekibini kutlarım. Öncelikle cesaretlerinden ötürü. Yazılacak olanları kontrol edemeyeceklerini bilerek, bloglar ile çalışmak istemeleri onların ürünlerine ne kadar güvendiklerini gösterir.
Keşke bazı bloggerlar da en azından Gilette ve Proximity kadar kendilerine güvenselerdi
Aralık 2008