"görev" etiketli yazılar:

21 Ocak 2011 Cuma

Final sınavı üzerine

Dün twitter’dan “Final sınavı kağıtları okundu. Dönem notları verildi. Artık önümüzdeki dönemlere bakacağız.” mesajını yayınladım. Friendfeed yorumlarında Ozan CılgaSınav kağıtlarını nasıl okuduğunuz ve notlamayı neye göre yaptığınızdan güzel bir blog yazısı çıkar” dedi.

İşte benim yöntemim.

😉

Sene sonu final sınavını hazırlarken anlayanlara da, çalışanlara da (ezberleyenlere yazmaya elim varmadı 🙂 ) pay vermeye çaba sarfederim.

Zaten her dönem 2 – 3 ödevde daha önceki yılların final sorularını sorarım. “Sınavda 20 dakikada yanıtlamanız gerektiğini” unutmayın diye vurgularım.

Ödevlerin notları bildirirken, soruların ayrıntılı yanıtlarını da yayınlarım.

Örnek:

1.     “Müşterinin yaşam boyu değerini (Life Time Value) artırmak” Müşteri İlişkileri Yönetimi (MİY)’nin başlıca amaçlarından birisidir. MİY uygulamalarının müşterinin yaşam boyu değerinin artırılması için ne şekilde kullanıldığını maddeler halinde yazınız.  (Yanıt:  burada )

2.    “Müşteri kazanımı” Müşteri İlişkileri Yönetimi (MİY)’nin başlıca amaçlarından birisidir. MİY uygulamalarının müşteri kazanımı için ne şekilde kullanıldığını maddeler halinde yazınız.  (Yanıt: burada )

3.    “Müşteriyi elde tutmak” Müşteri İlişkileri Yönetimi (MİY)’nin başlıca amaçlarından birisidir. MİY uygulamalarının müşteriyi elde tutmak kazanımı için ne şekilde kullanıldığını maddeler halinde yazınız.   (Yanıt: burada )

4.    Müşteri odaklı veri ambarı nedir? Şirketin diğer veri ambarlarından (veri tabanlarından) farkı nedir? (Yanıt: burada ve  şurada )

5.    Anlamlı, tutarlı ve sürekli iletişim nedir? Örneklerle açıklayınız. (Yanıt: burada)

Bu yanıtları tüm mantığı ve gerekçeleri anlamaları için özellikle çok ayrıntılı yazdığımı, sınavda bu kadar uzun yazılmasını beklemediğimi, sadece ana hatlarını ve zorunlu maddeleri yazmalarının yeterli olduğunu vurgularım.

  • Soruları ve yanıtlarını internette yayınlayıca, önümüzdeki yıllarda yeni sorular bulmak gerekiyor. Çıta, öğretmen için de yükseliyor.

🙁

Not vermek için okumadan önce, tüm kağıtları ters çeviririm. Daha yakından tanıdığım öğrencilerin isimlerinin beni etkilememesine çalışırım.  Sondan başa doğru sayfaları açarak isimlerini görmeden okurum. Her seferinde tek bir soruyu puanlarım.

Bu işlemi her soru için yaparım. Önce en kolay soruyu değerlendiririm. Böylece çoğunluk, bir sorudan tam not alarak başlar. (Kendileri bilmeseler de… 😀 )

Eğer daha önce, soruya nasıl puan vereceğime karar vermemişsem, herkesin o soruya yanıtını asgari bir kere okur, genel seviye hakkında fikir sahibi olurum. Sonra ölçeği belirler ve bu sefer not vererek ikinci kez okurum.

🙂

Doğru yanıtlara puan verdiğim gibi, yanlış yanıtlardan da puan eksiltirim. Soruya yanıt vermek yerine, ilgisiz tüm bildiklerini yazanlar ayrıca ödüllendirilmez. (MBA’in iş yaşamına benzemesine çaba sarfederim.)

😀

Dönemin başında gerekli uyarıları yaptığım için, genelde iyi öğrenciler CRM dersini seçer. Ortalama not beklemem. Notları kötü olunca, gıyaplarında onlara kızar ve söylenirim. Evde dolaşır, sonra yeniden oturup devam ederim.

Kendi bireysel ödülümü, mezuniyet törenlerinde alırım.

😀

Resim buradan alıntıdır.

🙂

22 Aralık 2010 Çarşamba

part time / right time

Bankada aynı katta çalışan arkadaşlar saat 20.00’ye kadar kalırken, ekibim işini bitirdiyse normal mesai saati bitince çıkardı. Fazladan oturulmasını hiç anlamam.

Genel Müdür bir akşam geç saatte katları dolaşarak indi. Kattaki tüm çalışanlar yerinde otururken, sadece benim ekip yok.

– Ne oluyor? Seninkiler part-time mı çalışıyor? diye sordu.

– Benimkiler right time çalışıyor. Aslında part time çalışıp, full time gibi yapanlar, diğerleri…” diye yanıtladım.

😀

24 Ağustos 2010 Salı

Odak sorunu

ODTÜ‘de Spor Şenliği zamanlarındaydı. Oluşturduğumuz bir takım ile basketbol turnuvasına katıldık.

Maçlardan birinde, Yüksel isimli arkadaşı tutmakla görevlendirildim. “Sayı attırma” denildi bana.

🙂

Maç sona erdiğinde sadece bir tek basket atmıştı. Ama biz farklı yenildik. Arkadaşlar benim oyuna katılamadığımı söyledi.

Verilen görevin maçı kazanmak için bir araç olduğunu unutup, tek amaç haline getirmiştim.

Yüksel’e sayı attırmamak o kadar aklımdaydı ki, hücum zamanında bile beynimi meşgul ediyordu. Hücuma odaklanamayınca, eksik takım gibi oynadık. Haliyle yenildik.

🙁

Bundan ders aldım. Asıl hedefi görmeden “görevim bu” diye direnenler, çoğunlukla takımın mağlubiyetine neden olur.

😀