Anlat abi, anlat
Üst yönetim bakış açısı konusunda yazacağımı söylemiştim.
Bu ilki…
Çalıştığım bir şirkette iki tane getir-götür elemanı vardı. İkisi de çocuk değil. Yaşları 30 – 40 arasında… Takma isimlerini Zafer ve Sefer yapalım.
Zafer, ne yapacağını iyi öğrenirdi. Sonra gider, yapar, bitirir, dekontları ve belgeleri getirirdi. Sormadıkça da ne yaptığını söylemezdi. “Zafer ne oldu?” “Tamam efendim.” Hepsi bu…
Sefer ise, ofisten yaylanan yaylana çıkar, yolda neredeyse durarak yürürdü. Bir gün, dışarıda işim vardı. Şirkete dönerken gördüm. Yavaştan izlemeye başladım. O kadar yavaş yürüyordu ki, izlemekte güçlük çektim. 😛
Yerimiz binanın ikinci katındaydı. Sefer kapıya kadar yavaş geldi ama merdivenleri koşarak çıktı. Yukarıya ulaştığında nefes nefese kalmıştı. Daha soluğu düzelmeden Patron’a gitti ve anlatmaya başladı. Her aşamayı en ince detayına kadar uzata ballandıra anlattı. Naklen yayın değil ama banttan yayın gibi… Bire bir…
Patron teşekkür etti. Sefer yerine gitti.
Sefer’in biraz daha kayırıldığını düşündüm. O sırada bir şirketin üst yönetiminde 3 – 4 yıldır görev yapan arkadaşıma anlattım.
– Bana haksızlık yapılıyor gibi geliyor” dedim.
– Ben de Sefer’i kayırırdım” dedi.
– Nasıl yani?
– Adam kendini övmeye çalışırken aslında raporlama yapıyor. Bir hata yapsa hemen anlarsın. Senin beğendiğin Zafer, bir hata yaparsa, anlamana imkan yok. Önüne ceza bildirisi veya ihbarname gelince öğrenirsin. Önlem almak için çok geç olabilir.
Zamanla öğrendim. Sefer’in abartısını Patron da biliyormuş.
🙂