"hata payı" etiketli yazılar:

11 Ekim 2012 Perşembe

Rakip battı

En önemli rakibiniz battı.

İlk tepkiniz mutluluk, neşe olur. Onun en iyi müşterilerinden bazılarını artık siz alacaksınız. Onun boşalttığı pazar payının bir kısmı sizin olacak. Cironuz ve kârınız artacak…

Dereyi görmeden paçayı sıvamayın.  (Özellikle e-ticaret ve sosyal medya dünyasında)

😉

Hangi hataları yaptıklarına, hangilerini sürekli tekrarladıklarına bakın.

Tutamayacakları sözler mi verdiler, nakit akışını mı yönetemediler, birbirinin aynı teklifleri her müşterilerine mi sundular, teslimat sürecini mi yönetemediler, mal temini mi aksadı, kalite mi düştü, müşteri hizmetleri mi düzgün yanıt veremiyor, şikayetler sosyal medyaya düşmeden müdahale mi etmediler, her müşteriyi hemen portföylerine mi almak istediler, kadrolarına az maaş verip çok iş mi yüklediler, müşteriye teslim edilen işleri incelemeden çömezlere mi bıraktılar, müşteriyi kazanmaya odaklanıp elde tutmak için ek çabaları mı serfetmediler, neleri yanlış varsaydılar, neler yaptılar…

Büyük ihtimalle bir kısmını siz de yapıyorsunuzdur.

😛

Bağımsız gözle inceleyin. Tarafsız bakmayı beceremiyorsanız, başkasına inceletin. Beyin fırtınaları ile değerlendirin.

Feedback’lerinizi saptayın ve hemen önümüzdeki hafta başlayacak şekilde eylem planınıza koyun.

Gelecek sene, sizin hikayenizi Başarısızlık Zirvesi‘nde anlatmayalım.

😀

24 Mart 2011 Perşembe

Dinlediklerim – Ahmet Bozer (4)

Ahmet Bozer’in strateji, ekip yönetimi, profesyonelin hayatı konularına değindiği konuşmasından notlar devam ediyor. Önceki yazılar [1] , [2] , [3].

😉

Ahmet Bozer’e kararlarında ne kadar bağımsız davrandığı soruldu.

Coca Cola önce “global düşün, yerel hareket et” (think global, act local) demiş. “Yerel yönetimlerin kararlarda etkisi yok mu” diye sorunlar yaşanmış.

Sonra “yerel düşün, yerel hareket et” (think local, act local) denilmiş. Böyle olunca her kafadan ayrı ses çıkmaya başlanmış.

Şimdi “çerçeve içinde özgürlük” (freedom within a framework) deniliyormuş.

Bozer, kalıp ve sloganların tehlikelerine dikkat çekti ve zaman içinde şimdiki sloganın da değişebileceğini söyledi.

😉

Diğer bir soru, yenilikçi fikirlerin Coca Cola içinde ne kadar değer bulduğu idi.

Tüm kurumsal şirketlerin bu derdini “Herkes kendi işiyle çok meşgul. Bu durum fikirleri öldürmeyi sağlıyor” diye samimiyetle itiraf etti. Ancak Coca Cola durumu değiştirmeye karar vermiş.

İş hayatı için değer yaratan becerileri ingilizce 3 D ile ifade etmişler:

  • Delivery skill (yerine getirme becerisi)
  • Development skill (bir yetkinliği oluşturma, inşa etme becerisi)
  • Discovery skill (bir şey bulma, yeni bir şey yaratma becerisi)

Coca Cola bu tip becerileri kendi sistemine nasıl aşılayacağına çalışıyormuş. “Becerileri bulma ve sistemde tutma” yeteneğini hayata geçirmek 5 – 6 yıl istiyor. Biz de bu konuda çalışıyoruz” dedi.

Hangi beceriyi en iyi nerede yaparsan daha iyi sonuç alırsın? Hangi yer, bölüm, vb. bu beceriyi en iyi değerlendirecek yerdir? Bu konularda çalışmaya devam ediyorlar.

  • Kurumsallık konusunda bir sürü yazı yayınladım. Kurumsallık ≠ Şirket veya holding diye vurguluyorum. Kurumsallık = Sürdürülebilirlik‘tir. Sürdürülebilirliği sağlamak için de, yenilikçiliğin kuruma aşılanması gerektiğini bilirler. Yani, “yenilikçi fikri olanlar kurumsal’da çalışamaz” fikri kesinlikle yanlıştır.

🙂

Coca Cola büyüklüğünde bir kurumda “stratejik kararlatda hata olursa” diye soruldu.

Herkesin “Doğru bir strateji seçtim mi acaba?” diye düşündüğünü; neyin doğru çalıştığı, nelerin iyi olmadığı konusuna zaman ayırılması gerektiğini anlattı.

“Genellikle yanlış değil de, bazı eksiklerimiz oluyor. Planlama süreciniz doğruysa (ki geçen yazılarda bahsetmiştim), ekibiniz de tecrübeli ise zaten hata olmaz” dedi.

  • Ahmet Bozer’in konuşması hakkında şu ana kadar yayınladığım notlara dikkat edilirse, bu cümlenin iyi bir özet olduğu görülür. Dünyanın tüm ülkelerine yayılmış bir kurumun başarı nedenleri “planlama süreci ve ekip”.  Konuşma notlarının tamamını aktardıktan sonra da bu konuya devam edeceğim.

🙂

Sırbistan örneğini anlattı.

Yıllardan beri Sırbistan’da % 1- 2 büyüme oluyormuş. Biliyorsunuz, Coca Cola’nın ana işi “alkolsuz hazır içecek”. Sırbistan, diğer alkolsüz içeceklere kaymayı (line extention) istemiş.

Ahmet Bozer, rakamlara, genç nüfusa, şehirleşme oranına dayanarak “daha yapacak çok şey var” demiş. “Önce benzer ülkelerdeki satış rakamlarını tutturalım, sonra “line extention” düşünürüz”

“Yan sektörlere kayma düşüncesinin çoğunlukla tembellikten kaynaklandığını, yeterli çaba sarfedilmediğinde yeni ürünler mezarlığı hale geldiğini, yeni lansmanların heyecanına herkesin kapıldığını” anlattı.

  • Bozer’in bu aşamadaki bakış açısını herkes örnek almalı. Eski bir yazımda, lansman’ın heyecanına kapılan bir kurumu anlatmıştım. Gerçekten de büyük kurumlarda yeni uygulamalar önerilmesinin asıl nedeni, çoğunlukla mevcut pazarın iyice işlenilmesi değil de, bazı kişilerin kısa zamanda ölçülmeyecek / hesap verilmeyecek bir noktaya kaçma isteğidir. “Beni kimse anlamıyor” diye ortada gezinmeyi ve kendini haklı hissetmeyi de kolaylaştırır.

😉

Ahmet Bozer’in anlattıkları, ister profesyonel isterse girişimci olsun, herkese bilgi veren ve değer katabilecek şeylerdi.Bu nedenle paylaşmak istedim.

Umarım sıkılmamışsınızdır. Daha bitmedi de…

😀

Resim BusinessNews’da yayınlanan “Coca-Cola Türkiye’de 10 yöneticiden 7’si kadın” röportajından alınmıştır. O röportajın da okunmasını öneririm.

😉

16 Şubat 2011 Çarşamba

Amir ve sen

Amir,

– herkesin geç saatlere kadar çalıştığı bir ortamda, saat 18.00’de çıkman için çaba sarfedecek (Buraya onlarca “like” 🙂 ),

– aynı katta 3 – 4 metre mesafede oturanlardan %20 daha fazla maaş almanı sağlayacak (Buraya da “like” 🙂 ),

– kurumu zarara sokan bir hata yaptığında kelleni vermemek için direnecek (Buraya da “like” yağdıralım) …

Ama sen,

– yetkini kullanacaksın ama sorumluluklarını üstlenmeyeceksin (Ha yaşa yahu. Klavyenden bal damlıyor valla… 😀 )

performans göstermeyeceksin (Bi dakika… Konu neden buraya geldi. İyi gidiyorduk… 🙁 )

– potansiyelin varmış, amirin seni iyi değerlendirmemiş, zaten “seni kimse anlamıyormuş”… bahaneler ileri süreceksin. (Kötü gidiş… Bakalım ne çıkacak?)

– uyarıları ciddiye almayacak bildiğini okuyacaksın (Gerginlik var galiba… 🙁 )

– kırmızı kartı görünce de amirini suçlayacaksın. (Ama… Bekleyin… Açıklayabilirim… )

😉

Bunları niye yazdım.

Henüz 5 adam bile yönetmemiş gençler, yönetim yazıları yazıyor. Alkış tutanlar da, çoğunlukla kimseyi yönetmemiş diğer genç arkadaşlar. Doğru olmasa da popüler söylemler sosyal mecralarda çok işe yarıyor.

😉

Lakin… Yaşam boyu mutsuzlukların ana kaynağı, çevreyi ve kendini doğru değerlendirmemektir.

Başkasına vereceği zararlardan geçtim. Feedback almayan kendine kötülük eder. Bunu kendinize yapmayın.

😉